tag:blogger.com,1999:blog-24474944050749591062024-03-05T19:04:36.116-08:00Kadın Hastalıkları, Rahim Hastalıkları, Akıntı, Adet Düzensizliğikadın hastalıkları mantar rahim hastalıkları akıntı adet düzensizliği
kızlık zarı miyom rahim kanseri rahim ağzı kanseri
kadınlarda mantar sorunu mantar enfeksiyonu vajinal mantar nedenleri vajinal mantar
cinsel yolla bulaşan mantar rahim ağzı mantarı mantar hücresi mantar hastalığıcoşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.comBlogger64125tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-60156924267391491952011-10-05T04:33:00.000-07:002011-10-05T04:42:38.543-07:00Sürekli Yapılan Tüp Bebek Tedavileri ve Sonuçları<span class="Apple-style-span" style="background-color: #e625af; font-family: Arial; font-size: 11px;"></span><br />
<div class="post-thumb" style="margin-bottom: 20px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<div style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;">
</div>
</div>
<div class="post-entry" style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<div style="line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<span class="Apple-style-span" style="font-size: x-small;"><span class="Apple-style-span" style="border-bottom-width: 1px; border-color: initial; border-left-color: black; border-left-width: 1px; border-right-color: black; border-right-width: 1px; border-style: initial; border-top-color: black;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/"><img alt="" class="size-full wp-image-5515 alignright" height="317" src="http://www.kadinlarkulubu.com/portal/wp-content/uploads/2011/08/Dr.Latif-Kupelioglu.jpg" style="border-bottom-width: 1px; border-color: initial; border-left-color: black; border-left-width: 1px; border-right-color: black; border-right-width: 1px; border-style: initial; border-top-color: black; border-top-style: solid; border-top-width: 1px; float: right; margin-bottom: 3px; margin-left: 3px; margin-right: 3px; margin-top: 3px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;" title="Dr.Latif-Kupelioglu" width="250" /></a></span></span><b>35 yılda tüp bebek tedavileri ile gebelik oranları yüzde 60’a çıktıö Tekrarlayan tüp bebek tedavilerinde alternatif yöntemler var…</b></div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<strong style="font-style: normal; font-weight: bold; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">Tüp bebek isteyen çiftlere:</strong><br />
<strong style="font-style: normal; font-weight: bold; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">“Denemekten vazgeçmeyin!”</strong></div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
Kısırlık tedavisinde, son 15 yılda gelişen teşhis ve tedavi protokolleri ile laboratuvar teknikleri sayesinde gebelik oranları % 20’lerden, % 60’lara çıktı. Bazı çiftlerin tekrarlanan tüp bebek denemelerine rağmen gebelik elde edememesi sonucunda daha ayrıntılı incelemeler gerektiğini söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Latif Küpelioğlu, “Rahim ile ilgili anatomik problemlerden başka bağışıklık ve pıhtılaşma sistemi ile ilgili problemler, embriyonun kendisi ile ilgili problemler de gebeliği engelliyor. Bunlar için farklı tedavi metotları uyguluyoruz” diyor.</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
Günümüzde doğal yollardan gebelik elde edemeyen çiftler için uygulanan tüp bebek yöntemleri yüksek başarı oranları ile yüz güldürüyor. Dünyada tüp bebek teknikleri ile ilk gebelik elde edildiğinden günümüze, yaklaşık 35 yıl içinde gebelik oranlarının hatırı sayılır bir şekilde arttığına dikkat çekiliyor. 2000’li yılların başlarından itibaren tüp bebek yöntemleri ile gebelik oranlarının % 60’lar seviyesine ulaştığını vurgulayan Doç. Dr. Küpelioğlu, fakat bazı çiftlerin tekrarlayan denemelere rağmen gebelik elde edemediğine dikkat çekerek, bunun için uyguladıkları alternatif tedavi metotlarını anlatıyor:</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<strong style="font-style: normal; font-weight: bold; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">Hem hasta, hem bizim için stres!</strong></div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
“Tıbbi olarak 2 ya da daha fazla sayıda tüp bebek denemesine rağmen gebelik elde edilmemesine ‘tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı’ diyoruz. Bu durum hem hasta hem de bizim açımızdan stres oluşturuyor. Hasta kendini suçluyor ve sorular soruyor. ‘Neden gebe kalamıyorum, yanlış bir şey mi yaptım, yediklerimin ya da yaptığım hareketlerin herhangi bir zararı olmuş olabilir mi, neden vücudum bebeği reddediyor?’ gibi sorular onu daha da strese sokuyor. Bu da daha sonraki denemelerde yeni bir engeli ortaya çıkarıyor. Biz de, tedavide gözden kaçmış herhangi bir bulguyu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ve çiftimize alternatif tedaviler öneriyoruz. Bazı ülkelerde transfer edilen embriyo sayılarını artırarak hastanın şansı artırılmaya çalışılıyor ancak ülkemizde de olduğu gibi transfer edilen embriyo sayısının kısıtlandığı ülkelerde daha objektif hedefler ortaya koymak gerekiyor.”</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<strong style="font-style: normal; font-weight: bold; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">Tüplerin kapalı olması önemli değil!</strong></div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
“Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığının bilinen nedenleri arasında rahim ile ilgili problemler en kolay ortaya konanlardır” diyen Doç. Dr. Küpelioğlu, rahim içinde var olan miyom ve polipler, rahim içi yapışıklıkları, rahmin doğuştan bozuklukları (rahim ortasında perde, çift rahim vb.) gibi nedenlerin de gebelik oranlarını azalttığına dikkat çekiyor. Ultrasonografi ve histeroskopi (rahim içinin kamera ile gözlenmesi) ile bu problemlerin hem ortaya konduğunu hem de tedavi edildiğini belirten Doç. Dr. Küpelioğlu, şöyle devam ediyor:</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
“ Tüplerin açık ya da kapalı olması tüp bebek tedavilerinde önemli değildir. Ancak tüplerin tıkalı olmasının yanında içinde sıvı toplanması mevcutsa bu durum gebelik şansını azaltmaktadır. Eğer daha önceki denemelerde bu durum gözden kaçmışsa tüplerin cerrahi olarak çıkarılması hastanın gebelik şansını artıracaktır. Kolaylıkla ortaya konabilen bu tür anatomik problemlerden başka bağışıklık ve pıhtılaşma sistemi ile ilgili problemler, rahimin iç tabakasının tutunmayı etkileyen özellikleri ile ilgili problemler, embriyonun kendisi ile ilgili problemler de, hem tanınmaları hem de tedavi edilmeleri anlamında daha fazla güçlük ortaya çıkarıyor. Çoğu zaman bu durumlarda tanı net olarak ortaya konmasa da, ihtimali olarak bu nedenleri düşünüyor ve alternatif tedavi metotları uyguluyoruz.”</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<strong style="font-style: normal; font-weight: bold; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">Pıhtılaşmaya, düşük doz aspirin!</strong></div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
Pıhtılaşma sistemindeki bazı anormalliklerin embriyoların rahimin iç tabakası olan endometriuma tutunmayı etkilediğine dikkat çeken Doç. Dr. Latif Küpelioğlu, “Bu gibi durumlarda tedavilerde düşük doz aspirin ya da kan sulandırıcı iğneler kullanarak gebelik oranlarını artırmaya çalışıyoruz” diyor.</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
Kötü kalitede embriyo gelişiminin tedavilerde başarıyı en fazla etkileyen faktörlerin başında geldiği belirtiliyor. Bu durum, kimi zaman embriyolardaki genetik kusurlardan ya da embriyoların laboratuvar koşullarından etkilenmesi nedeniyle oluşuyor. Ancak iyi kalitede embriyo görüntüsü olmakla beraber genetik olarak kusurlu da olabiliyor. İyi kalitede embriyolar transfer edilmesine rağmen gebelik elde edilemeyen hastalarda, embriyoların transfer edilmesinden önce genetik inceleme yapılıyor; en doğru, en sağlıklı embriyolar seçiliyor. Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) adı verilen bu metot sayesinde tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan çiftlerde daha yüksek gebelik oranları elde ediliyor.</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
<strong style="font-style: normal; font-weight: bold; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">Anne rahmi gibi!</strong></div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
Bazı hastalarda ise elde edilen embriyolarda kalite sorunu olduğunu, bu hastalarda daha düşük gebelik oranları gözlendiğini anlatan Doç. Dr. Küpelioğlu, “Tüp bebek tedavileri esnasında kadından toplanan yumurtaları, erkekten alınan spermleri ve bunlardan oluşan embriyoları, laboratuvar ortamlarında vücut sıvılarını taklit eden sıvılar içinde barındırıyoruz. Ancak, ‘Endometrial ko-kültür yöntemi’ adı verilen metotla embriyolar anne adayının rahiminin içinden alınan dokudan salgılanan sıvılar içinde daha iyi kalitede gelişim gösteriyor. Tedavi öncesindeki adetin 21. günü anne adayının rahiminin içinden alınan doku örneği embriyoloji laboratuvarında kültür edilerek çoğaltılıyor ve buradan salgılanan sıvılarda embriyolar geliştiriliyor, daha kaliteli embriyolar elde etmek mümkün oluyor. Rahim içi doku kültürü de denen bu metotla, tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı hastalarında daha iyi gebelik oranları elde edebiliyoruz” diyor.</div>
<div style="font-size: 13px; line-height: 21px; margin-bottom: 20px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; padding-right: 0px; padding-top: 0px;">
Preimplantasyon Genetik Tanı ve Endometrial Ko-Kültür gibi alternatif yöntemlerin yanında embriyo tutunmasını artırabilmek için ‘embriyo kabuğuna lazer’ ile delik açılabiliyor ya da en iyi embriyoyu seçebilmek için ‘Blastokist Transferi’ gibi metotlar uygulanıyor. Tutunma ihtimali en yüksek embriyoları tanımaya çalışan tekniklerin üzerinde çalışmalar devam ediyor.<a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/">Kadın Hastalıkları</a></div>
</div>
coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-80291093618900535102010-04-20T08:57:00.001-07:002010-04-20T08:58:58.131-07:00Stresin Kadınlara Etkileri<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSeizfAOHQ-7KhIUqtPS0QZ9DotQDFLAzQk1AIWy_aHRqn9pLpAQ8mGVsfKHC02QbV_wG1gC_cKV1UptLuSwkXBHlcsMzfPZq576IM6XN53MmDzsg3zzehO_R5arbK8LxNdCAV9qNjUCQ/s1600/stres.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 248px; height: 248px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSeizfAOHQ-7KhIUqtPS0QZ9DotQDFLAzQk1AIWy_aHRqn9pLpAQ8mGVsfKHC02QbV_wG1gC_cKV1UptLuSwkXBHlcsMzfPZq576IM6XN53MmDzsg3zzehO_R5arbK8LxNdCAV9qNjUCQ/s320/stres.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5462249526380916898" border="0" /></a><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/04/stresin-kadnlara-etkileri.html"><span style="font-size:180%;">Stres</span></a><br /><span class="VERDANA_PX14000000"><br />Stres, çağımızın en önemli sorunlarından biri. Üstelik kadın, erkek, çocuk herkesi etkiliyor. Pek çok sağlık sorunun ya nedeni oluyor ya da tetikliyor. Örneğin bağışıklık sistemine zarar vererek insanları hastalıklara daha yatkın hale getiriyor.<br /><br />Stres altında bozulan kan dolaşımı, kılcal damar genişlemelerine ve varislere neden oluyor. <b>International Hospital´dan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Ayas</b>, bilimsel araştırmalara göre uzun süre strese maruz kalan kadınların vücudunda hücrelerin daha fazla serbest radikal ürettiğini, bu zararlı maddelerin de kadınların yaşlanma sürecini hızlandırdığını belirtiyor.<br /><br />Strese giren kadınların vücudunda neler olduğunu anlatan Dr. Ali Ayas, bunları şöyle sıralıyor:<br /><br />• Cildi bozuyor; cilt yaşlanması ve kırışıklıklar gibi sorunlar çıkıyor.<br />• Cildin nem ve yağ dengesini bozuyor.<br />• Akneleri artırıyor ve alerjik reaksiyonlara yol açıyor.<br />• Stres altında ter bezleri daha fazla çalışıyor.<br />• Saçların dökülmesine ya da beyazlaşmasına neden olabiliyor.<br />• Bazı insanlarda tırnak ve saçların uzaması yavaşlıyor.<br />• Sinirlendiğimizde, öfke ve endişe gibi duygular bizi ele geçirdiği anda, yüz mimiklerimiz değişiyor.<br />• Göz, alın ve ağız çevresinde kasılmalar başlıyor.<br />• Dudaklar uçukluyor.<br />• Stres altında bozulan kan dolaşımı, kılcal damar genişlemelerine ve varislere yol açıyor.<br /><br /><b>KESİNTİSİZ STRES, KROMOZOMLARI KISALTIYOR </b><br /><br />Aralıksız olarak devam eden stresin sağlığa zarar verdiği artık kesin olarak biliniyor. Yapılan son bilimsel çalışmalar da, insanların stres yüzünden hastalıklara niçin daha duyarlı hale geldiğini gösteriyor. Dr. Ali Ayas, uzun yıllar devam eden stresin, belli başlı beden hücrelerinin ömrünü kısaltarak, insanların daha çabuk yaşlanmalarına neden olduğunu söylüyor. Yıllarca stres altında yaşayan 58 kadını inceleyen Amerikalı bilim adamlarına göre stres altında kalan bağışık hücrelerindeki kromozom uçları, sağlıklı kadınlarınkine göre daha kısa.<br /><br />DNA´nın bu bölümlerindeki uzunluk, hücrenin ne kadar süre daha bölüneceğini belirliyor. Belli bir kısalığı aştıktan sonra ise önemli genetik bilgiler yok oluyor ve hücre ölüyor. Kadınlar gündelik yaşamda ne kadar çok strese girerlerse ve stres durumu ne kadar uzun devam ederse bu kromozom uçları o denli kısalıyor, bunları tamir eden enzimin etkinliği düşüyor ve hücreler daha fazla serbest radikal üretiyor. Bu durum da yaşlanmaya yol açıyor.<br /><br /><b>STRESLİ KADIN, YAŞLANDIRAN MADDELER ÜRETİYOR</b><br /><br />Stres seviyesi çok yüksek olan bazı kadınların hücreleri biyolojik açıdan bakıldığında on yıl daha yaşlı görünüyor. Araştırmacılar, stres hormonunun artışına bağlı olarak daha fazla serbest radikal üretildiğini tahmin ediyor. Vücutta stresin etkisiyle üretilen serbest radikaller ise “tamir edici enzime” zarar veriyor. Hızlandırılmış hücre yaşlanması, stres yaşayan insanlarda kalp hastalıkları veya bağışıklık sisteminde zayıflama gibi sorunların daha sık ortaya çıktığını açıklıyor. Stres, kortizol hormonunu artırıyor.<br /><br />Özellikle düzenli ve yoğun strese maruz kalındığında yaşlanmayla doğal olarak artacak olan kortizol hormonu genç yaşlarda artmaya başlıyor. Kortizol hem hücre yaşlanmasını hızlandırıyor hem de vücudun savunma sistemini zayıflatıyor. Bu nedenle yaşlılıkta yakalanacağımız hastalıklara daha erken yaşlarda yakalanma olasılığı artıyor.<br /><br />Yine, kadınlık hormonlarından östrojen, başta cilt ve kemikler olmak üzere bedenin yaşlanmasını azaltan etkilere sahiptir. Yoğun ve sürekli strese maruz kalan kadınlarda östrojen salınımı düzensizleşiyor. Bu durum gerek ruhsal hastalıklara yatkınlığı artıyor, gerekse yaşlanmayı hızlandırıyor.<br /><br /><b>Dr. Ali Ayas </b></span>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-20690133169614273862010-04-20T08:54:00.000-07:002010-04-20T08:56:27.146-07:00Estetik Ameliyat İçin Tavsiyeler<div style="text-align: center;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/04/estetik-ameliyat-icin-tavsiyeler.html"><span class="VERDANA_PX14000000"><span style="font-size:180%;"><span style="font-weight: bold;">Estetik Ameliyat</span></span></span></a><br /><br /></div><span class="VERDANA_PX14000000">Özellikle <b>estetik meme cerrahisi, estetik burun cerrahisi, karın germe, liposuction ve vücut şekillendirme, endoskopik yüz cerrahisi, kanser sonrası meme rekonstrüksiyonu alanlarında uzman Prof. Dr. Yücel</b>, tıptaki gelişmelerle birlikte estetik ameliyatların kısa sürelerde yapıldığını ve hastaların ameliyat sonrası çok daha hızlı iyileştiğini açıkladı. Prof. Dr. Yücel, estetik ve plastik cerrahide, Türkiye’nin Avrupa’dan daha ileri olduğunu da sözlerine ekledi.<br /><br /><b>Birçok insan yüzündeki yaşlanma belirtilerini gördüğü zaman estetiğe yöneliyor.</b> Kimileri ise bedeninde gördüğü bir kusuru bir an önce değiştirmek için estetik ve plastik cerrahiye başvuruyor. Sebebi ne olursa olsun, estetik ve plastik cerrahi artık hayatımızın içinde yer alıyor. Alanında uzman Prof. Dr. Akın Yücel, estetik ve plastik cerrahide çok konuşulan ancak hala tam olarak bilinmeyen son gelişmeleri, dünyadaki en başarılı ülkeleri ve bu alandaki trendleri sıraladı.<br /><br /><b>İşte son trendler </b><br /><br />Tıp ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak estetik cerrahinin birçok alanında <a oncontextmenu="return false;" onmouseover="showAd('25669','100024' ,event);clearAdInterval();" onmouseout="hideAd();" name="aspx1" target="_blank"><span class="ADPopLink"><b>yeni</b></span></a> gelişmeler olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yücel, bu gelişimdeki temel noktaları hastaları hastanede yatırmadan daha çabuk evlerine yollamak (günübirlik cerrahi), daha az izli ameliyatlar yapmak ve daha doğal sonuçlar elde etmek şeklinde özetledi. Prof. Dr. Yücel, anestezi tekniklerindeki gelişmeler ve yeni anestezi ilaçları ile artık uzun süren ameliyatlardan sonra bile hastaların aynı gün evlerine rahatlıkla gidebildiğine dikkat çekti.<br /><br />Prof. Dr. Yücel, endoskopik cerrahinin, estetik cerrahide son yıllardaki en önemli gelişmelerden biri olduğunu belirterek, “Bu teknik, özellikle alın germe ve kaş kaldırma ameliyatlarında kullanılıyor. Bu ameliyatlarda eskiden olduğu gibi saçlı deri içine uzun kesiler yapmak yerine 3 noktadan 2’şer santimlik kesiler yapılıyor ve optik kamera yardımıyla alın derisini geren ve kaşları kaldıran işlemler gerçekleştiriliyor. Endoskopik cerrahi bazı uygun hastalarda yüzdeki ve boyundaki sarkıklıkları toplamak amacıyla da kullanılabiliyor. Doğumlara bağlı oluşan karın duvarı gevşemelerinde de endoskopik cerrahi ile karın duvarı plastisi yapılabiliyor” dedi.<br /><br />Meme dikleştirme ameliyatının hastanın kendi dokuları ile yapıldığını belirten Prof. Dr. Yücel, “<b>Meme dokusu çıkarılmadan koni şeklinde şekillendirilir ve bollaşan derinin fazla kısımları çıkarılır. Eğer meme dokusunda fazlalık varsa, meme gerektiği kadar küçültülebilir (meme küçültme).</b> Eğer meme dokusu hacim olarak yetersiz ise bu durumda meme dikleştirme ameliyatı sırasında silikon meme protezi ile meme büyütme birlikte yapılabilir.” açıklamasında bulundu.<br /><br />Meme küçültme ameliyatlarında son yıllardaki en büyük gelişmenin “vertikal mamoplasti” adı verilen teknik olduğunu belirten Prof. Dr. Yücel, bu tekniğin avantajının meme altı kıvrımında iz bırakmaması olduğunu ancak sadece meme başında ve meme başından aşağı dikine bir iz gerçekleşebileceğini belirtti. Prof. Dr. Yücel meme büyütme ameliyatlarında daha doğal sonuçlar elde etmek için gözyaşı damlası şeklinde silikon meme protezlerinin kullanım alanına girdiğini de belirterek, “Bu protezler ile meme üst kısmında daha az dolgunluk oluşuyor ve daha tabii sonuçlar elde edilebiliyor” dedi.<br /><br /><b>Liposuction ve high definition liposuction</b><br /><br />Liposuction (yağ emme) ameliyatlarının bundan 10 yıl kadar önce hastalarda ciddi miktarda kan kaybına neden olabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yücel, “Artık <b>‘ıslak teknik’ </b>dediğimiz teknik ile çok az kan kaybıyla önemli miktarda yağın çekilebilmesi mümkün oluyor. Bu teknikte yağların emileceği bölgelere içinde adrenalin dediğimiz kanamayı durduran bir ilaç ve lokal anestezik bulunan sıvı enjekte ediliyor. Böylece yağların kolay ve kansız emilebilmesi sağlanıyor. Bu işlem genel anestezi vermeden hastanın kısmen uyuduğu sedasyon anestezisi ile de gerçekleştirilebiliyor” dedi.<br /><br />Prof. Dr. Yücel, high definition liposuction ile ilgili olarak ise, amacın <b>kas bölgelerini kaplayan yüzeysel ve derin yağları şekillendirmek </b>olduğunu belirterek, “High definition liposuction karın kaslarına, göğüs kaslarına, sırt kısmının aşağı kısımlarına ve kalçaların görünümlerine form vermek için gerçekleştirilmektedir. High definition liposuction’da, standart liposuction’dan farklı olarak daha gelişmiş form verici teknikler kullanılır ve deneyimli bir cerrah kontrolünde gerçekleşir” dedi. </span>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-38296926871409677592010-04-03T22:57:00.000-07:002010-04-03T23:01:08.576-07:00Orgazm: Kadınlarda Orgazm Olabilmek İçin İpuçları<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_PNIEUe2gQlc/S7gq15vRrwI/AAAAAAAAAB0/2U8lbFIktlQ/s1600/kad%C4%B1nlarda+orgazm.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 191px; height: 147px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_PNIEUe2gQlc/S7gq15vRrwI/AAAAAAAAAB0/2U8lbFIktlQ/s320/kad%C4%B1nlarda+orgazm.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5456158054079901442" border="0" /></a><br /><span id="contextual"><strong><span style="font-size:180%;">Kadınlara Özel <a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/04/orgazm-kadnlarda-orgazm-olabilmek-icin.html">Orgazm</a> Olma İpuçları</span><br /><span style="font-weight: normal;">Kadınların orgazm olmaları konusunda en son güncel bilgiler</span><br /><br />1.Orgazm olmanız için beyninizi kapatmalısınız</strong><br /><br />Araştırmalara göre orgazmın mutluluğuna ulaşmak için çok rahat olmak ve endişe duymamak gerekiyor. Kadınların beyinlerindeki bazı bölümler korku, endişe ve duygulardan sorumluluar. Ve bu bölümler bayanların etkilenmelerini ve cinsel olarak uyarılmalarını yavaşlatıyor. BU neden bayanlar orgazmı yaşayabilmek için bütün korku ve endişelerini bir kenara bırakmaları gerekiyor. Peki orgazm olabilmek için beyninizi nasıl kapatırsınız?<br /><br /><strong>2. Seks partnerinizden başka birisi ile cinsel ilişki yaşadığınızı hayal edin</strong><br /><br />"Mutlu bir insan fantezi kurmaz ancak tatmin olamayan kişiler fantezi kurarlar" diye bir söylem vardır ama bu tamamen boş bir laftır. Araştırmalara göre, fantezi kuran kişiler cinsel hayatlarında daha fazla tatmin ve sorumluluk sahibi oluyorlar. Ayrıca, bu kişiler genel olarak seks konusunda daha maceracı oluyorlar. Fanteziler yukarıda bahsedilen etkisizleştirmeyi de engelliyor.<br /><br />Fantezi kurmak, hafta sonu çocuklar çizgi film izlediklerinde nasıl oluyorlarsa sizde de öyle bir <span id="adsclickad"><span id="adsclickad" onclick="adsClickActionR3388R('click', 'etki', event, this);return true;" onmouseover="adsClickActionR3388R('over', 'etki', event, this);return true;" onmouseout="adsClickActionR3388R('out', 'etki', event, this);return true;" class="adsmartlinkR3388R">etki</span></span> bırakır. Araştırmalar <span id="adsclickad"><span id="adsclickad" onclick="adsClickActionR3388R('click', 'sonucunda', event, this);return true;" onmouseover="adsClickActionR3388R('over', 'sonucunda', event, this);return true;" onmouseout="adsClickActionR3388R('out', 'sonucunda', event, this);return true;" class="adsmartlinkR3388R">sonucunda</span></span> kadınların seks sırasında erkeklerden daha fazla fantezi kurdukları ortaya çıkmıştır. Bayanlar fantezi kurduklarında endişeleniyorlar çünkü genellikle fantezileri birlikte olduklarından farklı bir insanla birlikte olmak. Ama tabular fantezilerin doğal bir parçası. Düşünceler ne kadar uç noktalarda olursa bu fantezi oluyor ama ölçülü biçimde düşünürseniz bu da orgazm olmanıza yardımcı oluyor.<br /><br /><strong>3. Acıyı hafifletiyor</strong><br /><br />Araştırmalar sonucunda orgazmın acıyı azalttığı görülmüştür. Orgazm, migreniniz tuttuğunda <span id="adsclickad"><span id="adsclickad" onclick="adsClickActionR3388R('click', 'ilaçlar', event, this);return true;" onmouseover="adsClickActionR3388R('over', 'ilaçlar', event, this);return true;" onmouseout="adsClickActionR3388R('out', 'ilaçlar', event, this);return true;" class="adsmartlinkR3388R">ilaçlar</span></span> kadar etkili olmasa da sonuçları daha hızlıdır. Bu yüzden bir dahaki sefere başınız ağrıdığında <span id="adsclickad"><span id="adsclickad" onclick="adsClickActionR3388R('click', 'ağrı', event, this);return true;" onmouseover="adsClickActionR3388R('over', 'ağrı', event, this);return true;" onmouseout="adsClickActionR3388R('out', 'ağrı', event, this);return true;" class="adsmartlinkR3388R">ağrı</span></span> kesici almak yerine kendinizi rahatlatmaya çalışın.<br /><br /><strong>4. Orgazm olmanızı nasıl sağlayacağını bilmeyen biri ile ilişki yaşamak istemezsiniz</strong><br /><br />Çoğu erkek bayanların klitorisi hakkında pek bilgi sahibi değillerdir. <span id="adsclickad"><span id="adsclickad" onclick="adsClickActionR3388R('click', 'Erkek', event, this);return true;" onmouseover="adsClickActionR3388R('over', 'Erkek', event, this);return true;" onmouseout="adsClickActionR3388R('out', 'Erkek', event, this);return true;" class="adsmartlinkR3388R">Erkek</span></span> arkadaşınızın sizi orgazma nasıl ulaştıracağını ona öğretin. Eli yerine dilini kullanmak bazen daha yararlı olabilir.</span>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-87855653456688288752010-03-29T00:39:00.000-07:002010-03-29T00:41:16.609-07:00Gebelik Sorunları ve Beslenme<table class="contentpaneopen"><tbody><tr><td class="contentheading" width="100%"><span style="font-size:180%;"><span style="font-weight: bold;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/gebelik-sorunlar-ve-beslenme.html">Gebelik Sorunları</a> ve Beslenme </span></span> </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> <a href="http://www.diyetuzmani.com/index2.php?option=com_content&task=view&id=704&pop=1&page=0&Itemid=74" target="_blank" onclick="window.open('http://www.diyetuzmani.com/index2.php?option=com_content&task=view&id=704&pop=1&page=0&Itemid=74','win2','status=no,toolbar=no,scrollbars=yes,titlebar=no,menubar=no,resizable=yes,width=640,height=480,directories=no,location=no'); return false;" title="Yazdır"> <img src="http://www.diyetuzmani.com/templates/rt_pixel/images/printButton.png" alt="Yazdır" name="Yazdır" align="middle" border="0" /></a> </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> <a href="http://www.diyetuzmani.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=704&itemid=74" target="_blank" onclick="window.open('http://www.diyetuzmani.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=704&itemid=74','win2','status=no,toolbar=no,scrollbars=yes,titlebar=no,menubar=no,resizable=yes,width=400,height=250,directories=no,location=no'); return false;" title="e-Posta"> <img src="http://www.diyetuzmani.com/templates/rt_pixel/images/emailButton.png" alt="e-Posta" name="e-Posta" align="middle" border="0" /></a> </td> </tr> </tbody></table><br /><p>Gebelik döneminde ortaya çıkan bazı sağlık sorunlarında beslenme planını yeniden gözden geçirmek, bazı değişiklikler yapmak gerekiyor. İşte bunlardan en önemlileri:</p><p><br /><strong>SABAH BULANTILARI NASIL ÖNLENECEK?</strong></p><p>" Fazla baharat ve bulantıya sebep olabilecek ağır ve aşırı kokulu besinlerden uzak durun.<br />" Kolay, sindirilen, kolay hazmedilen besinleri tercih edin.<br />" Aşırı yağlı besinlerden uzaklaşın.<br />" Yemeklerinizi oturarak, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketin.<br />" Yatmadan önce hafif ve yağsız bir ara öğün alın.<br />" Küçük porsiyonlar halinde beslenmeye çalışın.<br />" Sabah uyanınca kızarmış ekmek, tahıl gevrekleri, kraker gibi nişastalı yiyecekler tüketin.<br />" Bulantı olduğunu düşündüğünüz yiyeceklerden uzak duran.<br />" Bu sorunun genellikle gebeliğin ilk 3 ayında oluştuğunu ve bir süre sonra hafifleyeceğini unutmayın. </p><p><strong>SORUNUNUZ KABIZLIKSA</strong></p><p>Kabızlık anne adaylarının en çok rahatsız oldukları problemlerdendir. Gebelik döneminde salgılanan değişik hormonlar bağırsak hareketlerinde yavaşlamaya yol açmaktadır. Kabızlık ve bununla ilişkili hemoroit sorununun anne adaylarının canını sıkması bundandır. Kabızlık sorununu hafifletmek için:</p><p>" Daha fazla su-sıvı tüketin.<br />" Yürüyün<br />" Fiziksel aktivitenizi yükseltin<br />" Bağırsak çalışmasını hızlandıran besinlerden -kuru kayısı, kuru erik, incir- gibi besinlerden istifade edin.<br />" Posa zengini sebze ve meyveleri, bakliyat ve tahılları ihmal etmeyin.</p><p><strong>MİDE EKŞİMESİNİ NASIL AZALTMALISINIZ?</strong></p><p>Eğer hamilelik süreciniz mide yanma, ekşime ve kazınmalarıyla tatsız bir hale gelmişse:</p><p>" Daha sık aralıklarla beslenmeye, küçük porsiyonlar halinde besinler tüketmeye çalışın.<br />" Yağlı, kremalı, soslu besinlerden uzaklaşın.<br />" Size dokunduğunu düşündüğünüz yiyecekleri belirlemeye çalışın.<br />" Yüksek yastıkta yatın.<br />" Karnınıza basınç yapacak besinler giymeyin.<br />" Yemek sonralarında hafif yürüyüşler yapın. </p><p><strong>SORUN AYAKLARINIZIN ŞİŞMESİYSE</strong></p><p>Ayak şişmelerinin en sık görüldüğü dönem hamileliğin ilk üç aylık periyodudur. Bu dönemde alabileceğiniz basit tedbirlerle ayak şişmelerinizi azaltabilirsiniz. </p><p>" Sık giysiler, iç çamaşırları kullanmayın.<br />" Rahat ve geniş ayakkabılar giyin.<br />" Uzun süre ayakta kalmayın.<br />" Uzun süre oturmayın.<br />" Fırsat buldukça ayaklarınızın ayaklarınıza bir destek alın ve onları yükseğe kaldırın.<br />" İstirahat ederken vücudunuzun sol yanına yatmaya çalışın. </p><p><br />Gebelik dönemi özel bir beslenme planı gerektirir mi? Evet! Gebelerin beslenmelerinde bazı değişimler yapmaları gerekiyor. Bunun nedeni annenin normal metabolik düzeninin üzerine bebek gelişiminin eklediği değişikliklerdir. Yapılan araştırmalar yeterli ve dengeli beslenen annelerin daha sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiğini gösteriyor. İyi beslenen annelerin gebelik sürecinde olaşabilecek problemlere karşı daha fazla direnç kazandıkları belirtiliyor. Bebeğin doğum ağırlığı, beyin ve beden gelişimi de annenin beslenmesiyle yakından ilişkili. Rahim içinde ölüm, erken doğum ve gebelik zehirlenmesi gibi sorunlarda da annenin gebelik dönemindeki beslenmesi etkili oluyor.<br />İhtiyaçtan az beslenme diş çürüklerine, kansızlıklara, ağırlık kaybına, kemik zayıflamasına yol açıyor. İhtiyacından fazla kalori tüketen anneleri ise; hipertansiyon, gebelik diyabeti, kilo artışı, ödem gibi sorunlar beklemektedir. </p><p><strong>FAZLA KALORİ GEREKİR Mİ?</strong></p><p>Gebelik döneminde günlük enerji ihtiyacı biraz değişiyor. Gebe annenin enerji ihtiyacı hesaplanırken yaşı, fiziksel aktivitesi, boyu-kilosu gibi faktörler dikkate alınmalı, gebeliğin ilk 3 ayında günlük kaloriye ortalama 100-200, 2. ve 3. üç aylık dönemlerde ise 200-350 kalori civarında kalori ilavesi yapılmalıdır. Bu değerler belirlenirken annenin beden kitle indeksi dikkate alınabilir. Annenin gebelik süresince ek proteine de ihtiyaç vardır. Anne ve bebeğin gebelik sürecinde depoladıkları protein miktarı yaklaşık 900 gr civarındadır. Bu da ortalama 3-4 gr protein depolaması demektir. Genel olarak anne adaylarına gebelik süresince normal gereksinimlerine ek olarak günde 20 gr daha protein verilmesi önerilmektedir. </p><p><strong>VİTAMİN MİNERAL EKLEYELİM Mİ?</strong></p><p>Gebelerin vitamin ve mineral ihtiyaçları da farklıdır. Anne adaylarının özellikle demir, iyot ve kalsiyum gibi mineral eksikliklerine karşı korunmaları şarttır. Gebe kadınların günlük kalsiyum ihtiyacı 1000 mgr civarındadır. Gebelikte tüketilen süt veya yoğurt miktarının 500 gr civarında tutulması ve 50-60 gr kadar peynir tüketilmesi bu ihtiyacı çoğu kez karşılamaktadır. Yeterince kalsiyum alamayan annelerde vejetaryen beslenenlerde ilave kalsiyum desteği verilebilir. </p><p><strong>DEMİR EKSİKLİĞİNE DİKKAT!</strong></p><p>Anne adaylarının demir ihtiyaçlarını karşılamak çok önemlidir. Kırmızı yağsız et, derisi alınmış kümes hayvanları, yumurta, balık, tam tahıllar, baklagiller, koyu yeşil sebzeler ve balık en önemli demir kaynaklarıdır. Gebe annelerde işi şansa bırakmamaları, hayvansal kaynaklı demir tüketimini arttırmaları öneriliyor. Bir gebenin ortalama olarak günde 15-20 mg civarında ek demire ihtiyacı vardır. Gebelik sürecinde meydana gelen bu ek ihtiyacı sadece diyetle karşılayabilmek genellikle mümkün olmamaktadır. Bu nedenle anne adaylarının demir içeren destekler kullanmaları tavsiye edilmektedir. Bizim düşüncemiz gebelerin demir eksikliği yönünden dikkatle izlenmeleridir. Bu hem annenin, hem de doğacak çocuğun sağlığı için çok önemlidir. Biz kalsiyum içeriği yüksek demirden zengin besinlerin öğünlerde sık sık yer almasını istiyoruz. Demir emilimini arttıran C vitamininde zengin meyve çiğ sebzelerin demirden zengin hayvansal ürünlerle birlikte tüketilmelerini tavsiye ediyoruz. Demir emilimini engelleyen çay, kahve gibi içeceklerin sınırlanmasını öneriyoruz. </p><p>Gebelik süresince bütün annelerin tuz -sodyum tüketimini dikkatle izlemek gerekiyor ama eskisi kadar katı bir sınırlama bugün pek gerekli görülmüyor. Aşırıya kaçmadan orta düzeyde bir tuz veya sodyum tüketiminin daha sağlıklı olduğu belirtiliyor. </p><p><strong>D VİTAMİNİ VE ÇİNKOYU UNUTMAYIN</strong></p><p>Gebeleri yakından ilgilendiren bir mineralde çinkodur. Çinko vücudun yeni dokular yapması, yeni ve kaliteli hücreler üretmesinde önemlidir. Beyin gelişiminde çinko ciddi görevler üstlenmektedir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için de çinkoya ihtiyaç vardır. Kısacası gebe annenin de karnında büyüyen bebeğin de yeteri kadar çinko almaları şarttır. Çinko en çok kırmızı et, kümes hayvanları ve deniz ürünlerinde bulunmaktadır. İmkan olduğu takdirde demir kadar çinko ihtiyacının da giderilmesine çalışılmalıdır.</p><p>Anne adaylarının vitamin ihtiyaçları da çok önemlidir. Gebelikte D vitamini ihtiyacının yerine konması önemlidir. Artan kalsiyum ihtiyacına bağlı olarak D vitamini ihtiyacı da yükselmektedir. D vitamini ihtiyacını gidermek için süt ve süt ürünleri çoğu kez yeterli görülmemekte, anne adaylarının güneş ışığından da faydalanmaları, diğer hayvansal proteinlerle D vitaminleri ihtiyaçlarını gidermeleri önerilmektedir. </p><p><strong>FOLİK ASİT ÇOK ÖNEMLİ</strong> </p><p>C vitamini gereksinimini yerine koymak daha kolaydır. Her gün sabah kahvaltısında tüketilen bir bardak portakal suyu bile bir gebenin C vitamini ihtiyacını karşılayabilmektedir. Eğer yeteri kadar sebze-meyve tüketiyorsa gebelerde C vitamini eksikliğine bağlı bir sorun genellikle görülmemektedir. Gebelerin ihtiyaç duyduğu çok önemli bir B vitamini vardır: Folik Asit. Folik asit anne adaylarına özellikle ilk üç ayda çok lazımdır. Gebeliğin ilk üç aylık döneminde vücudunda yeteri kadar folik asit bulunduran annelerde omurilik bölgesinde oluşan "Spina Bifida gibi doğumsal defektli bir bebek doğurma riski azalmaktadır. Folik asit gereksinimi yerine koymak için en garantili yol gebe kalmaya karar vermeden 4-5 öncesinden itibaren her gün 400 mikrogram folik asit kullanmaktır. Gebeliği takiben bu miktarın günde 600 mikrograma yükseltilmesi önerilmektedir. Folik asiti doğal yoldan karşılamak için anne adayları daha fazla koyu yeşil yapraklı sebze, turunçgil, yağlı tohumlar ve kuru baklagil tüketmeleri tavsiye edilmektedir. Gebelik süresince alınan çoklu vitamin-mineral desteklerinin içinde folik asit bulunup bulunmadığına dikkat etmek gerekmektedir. </p><p><strong>OMEGA 3 İÇİN BALIK VE CEVİZ</strong></p><p>Biz anne adaylarının hamilelik sürecince sık sık balık, ceviz ve diğer omega-3 kaynağı besinleri tüketmelerini tavsiye ediyoruz. Bedeninde yeteri kadar omega-3 yağ asiti bulunduran annelerin çocuklarının beden ve özellikle beyin gelişimlerinin daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Yeteri kadar Omega-3 yağları kullanan annelerin daha sağlıklı bebekler doğurduklarını gösteren çalışmaların sayısı oldukça yüksek. Haftada 2-3 gün taze ve doğal balık tüketimi yeterli görülüyor.</p><p>Gebelik döneminde ne kadar su tüketelim? Su herkes için önemli bir besin unsurudur ama anneler için daha fazla önem kazanmaktadır. Anne ve bebeğin günde ortalama 2,2,5 litre sıvı tüketimine ihtiyaç vardır. Belirli bir miktar su tavsiyesi yerine, susadıkça bol bol su içmek bir hamile için yeterli olmaktadır. Vücudu susuz bırakmamak hamileler için daha önemlidir. </p><p>Hamilelik-beslenme ilişkisi sadece bebek ve annenin sağlığının korunması için değil, hamilelik süresince ortaya çıkan bazı sağlık problemlerinin azaltılması veya önlenmesi yönünden de gereklidir. Sabah bulantıları, kabızlık, şişmeler, mide yakınmaları bir hamilenin nasıl beslendiği ile yakından ilişkilidir. Hamilelik döneminde ortaya çıkan bazı sağlık sorunlarında nasıl bir beslenme planı uygulayacağınızın yanıtını yarın vereceğiz. </p><p><strong>BEBEĞİNİZİ SÜTÜNÜZLE BESLEYİN</strong></p><p>Emziklilik döneminde uygulanan beslenme planı hem annenin hem de büyüyen bebeğin sağlığı bakımından çok önemlidir. Hemen belirtelim! Anne sütünün miktarını ve kalitesini etkileyen üç önemli etken var: Annenin tükettiği yiyeceklerin yeterli, dengeli ve çeşitli olması, hamilelik döneminde kazanılan yedek besin deposunun miktarı ve annenin psiklojik durumu...</p><p>Salgılanan sütteki besleyici unsurların önemli bir kısmı annenin yediklerinden sağlanır. Bu dönemde besinlerle alınan kalorinin tümü süt için harcanmamakta, vucüdun diğer ihtiyaçları için de kullanılmaktadır. Süt veren annelerde besinle alınan toplam enerjinin %80'ini süt yapımı için kullanılır. Sağlıklı bir annenin günde ortalama 800 ml kadar süt salgıladığı dikkate alındığında emziklilik döneminde annelerin günlük enerji tüketimlerine 750 kalori kadar ilave gerekir. Bu miktarın 500 kalorisini annenin gün boyunca yediklerinden, 250 kalorisi ise gebelik döneminde kazanılan depolardan sağlanacaktır. Kısacası emziren bir annenin günlük kalori ihtiyacına 500 kalori kadar bir ilavenin yapılması gerekir.</p><p><strong>BUNLAR ÇOK ÖNEMLİ!</strong></p><p>Emzikli annelerin daha iyi ve düzenli süt verebilmeleri için özel bir şey yapmaları pek gerekmez. İşte en önemli köşe taşları<br />Emziren anne iseniz:<br />" Sütü arttırmak için enerji miktarı yüksek (tatlı, çikolata, kek, pasta, şerbetler ...) besinlerden tüketmenize gerek yoktur. Şekerli besinler sütü arttırmaz. Tatlı ihtiyacı mümkün olduğu kadar sütlü tatlılardan karşılamalısınız.<br />" Günde 3-4 porsiyon kalsiyumdan zengin besinler (süt, yoğurt ve peynir) tüketilmelisiniz.<br />" Sebze ve meyveleri mutlaka her öğünde tüketilmeye özen göstermelisiniz.<br />" Salam, sosis, sucuk gibi işlenmiş ürünlerin içerdikleri katkı maddesi nedeni ile tüketimi önerilmemektedir.<br />" D vitamini sadece güneşin doğrudan cilde yansıması ile sağlanır, besinlerde bulunan bir vitamin olmadığı için emzikli anne güneşten mutlaka faydalanmalıdır.<br />" Yemeklerde iyotlu tuz kullanılmalıdır.<br />" Kuru meyvelerin tüketimi ek kalsiyum ve demir desteği sağlar. (1 porsiyon meyve = 4 adet kuru kayısı)<br />" Kansızlığı önlemek için çayın yemeklerden yarım saat önce ve sonra içilmesine özen gösterilmelidir. İçecek olarak ıhlamur, nane, papatya gibi bitki çayları tercih edilebilir.<br />" Bu dönemde su metabolizmasında artış vardır. Süt miktarının değişmemesi için annenin sıvı alımını arttırmak gerekir. Günlük alınan sıvı miktarı yaklaşık 3 litre olmasına özen gösterilmelidir. Bu miktar pratik ölçülerle 12 su bardağı su , süt, ayran, hoşaf, komposto, taze sıkılmış meyve suları ve bitki çayları şeklinde önerilmektedir. Çay ve kahve gibi içeceklerin süt verimini azalttığı bilinmektedir.<br />" Doktora danışılmadan ilaç veya ek herhangi bir vitamin kullanılmamalıdır. </p><p>Daha detaylı bir beslenme bilgisi için deneyimli diyet uzmanlarından, doktorlardan, hemşirelerden yararlanmalısınız. Hamilelik döneminizde emzirme ve beslenme, emzirme ve egzersizler, emzirme ve psikolojik etkileri konularında bilgilenmeye çalışmanızda yarar var. </p><p><strong>YAPMAYIN...</strong></p><p>" 1-2 fincan kahve içebilirsiniz. Fazlası ile sütünüzle bebeğinizi gereğinden çok kafein yüklersiniz.</p><p>" Alkol içmemelisiniz. İçtiğiniz alkol doğrudan anne sütüne ve bebeğinize geçer. Eğer "40 yılda bir bardak" alkol oranı düşük bir içki alırsanız (1 bardak şarap veya bira) hoşgörülebilir. Siz yine de emziren bir annenin alkol kullanmaması gerektiğini unutmayın!</p><p>" Nikotin doğrudan anne sütüne geçer. Gebelikte bıraktığınız sigarasız yaşam alışkanlığını emzirirken de sürdürün. Hala içiyorsanız hiç olmazsa bebeğinizin yanında içmeyin, onunla aynı odada sigara tüttürmeyin, onu zehirlemeyin. Emzirmeye başlamadan en az 2,5-3 saat önce sigaranızı söndürmüş olun!</p><p>" Kullandığınız hemen her ilacın sütünüzle bebeğinize de geçebileceğini unutmayın. Reçeteli veya reçetesiz bir ilacın bebeğinize geçip geçmiyeceğini doktorunuz veya eczacınızdan başkası bilemez, onlara danışın!</p><p>YAPIN....</p><p> Kalsiyumdan zengin bir beslenme planı yapın: Süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler.</p><p> Magnezyum, demir ve çinkoyu unutmayın: Kurubaklagiller, fındık, tam buğday, yeşil yapraklı sebzeler, et, balık..</p><p> B-12 ve D Vitamini alımınızı arttırın: Balık, yumurta, kümes hayvanları, et</p><p> Folat-Folik asit desteği alın: Gebelik ve emzirme döneminde günde 400-500 mcg Folata ihtiyacınız var.<br />Günde 10-12 bardak su için.</p><p> Çoklu bir vitamin desteği ve omega-3 kapsül ve şurubu desteği kullanın.</p><p><strong>KEYİFLİ YORGUNLUKLARDA VAR!</strong></p><p>Yorgunluğun keyiflisi olur mu demeyin! Duygusal veya psikolojik kökenli yorgunlukların şaşırtıcı olanları da var: Eğer tatiliniz sizi yeterince dinlendirememiş, bedensel ve ruhsal bagajınızı umduğunuz kadar hafifletememişse bırakın yorgunluk azaltmayı ilave yorgunluklara bile yüklenilse tatil sonrası bitkinlik ve enerjisizliği normaldir. Özellikle tatile giderken işini de yanında götürenlerde rahatlamayı ve huzur bulmayı tatilde bile beceremeyenlerde veya çıkacakları tatili gereğinden çok önemseyenlerde de bu sendroma daha sık rastlanmaktadır. Sonbahara hazırlandığımız bu günlerde bahar yorgunluğu riskinizin olmadığını düşünüp sevinebilirsiniz. Bahar yorgunluğuna ilişkin görüşlerimizi sonraya bırakabiliriz. Ama kış aylarında görülen uzun, güneşsiz ve kasvetli günlerin etkisi ile oluşan mevsimsel depresyona karşı uyanık olmanız gerektiğini de hatırlatalım. Özellikle uzun ve karanlık kış günlerinde eğlenmeye, dinlenmeye ve egzersize daha fazla vakit ayırmanız gerektiğini unutmayalım!</p>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-14381270032084281492010-03-26T01:57:00.001-07:002010-03-26T02:00:17.882-07:00Yüz Tipnize Göre Estetik<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7DFVZSutjLNWPUuE2AHiizNCPJhBNsNoVpbt7GfhVEIOZfgfQQatlkgFEshF98YW4F1uNDPHOVKMiNaCFtd5UB_aSpyBng1G8qxe5G4ly6BpqGxdXiauJV1lv87mEeIBgwEjaBukKh-8/s1600/cilt_genclestirme_mezolifting_b.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 275px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7DFVZSutjLNWPUuE2AHiizNCPJhBNsNoVpbt7GfhVEIOZfgfQQatlkgFEshF98YW4F1uNDPHOVKMiNaCFtd5UB_aSpyBng1G8qxe5G4ly6BpqGxdXiauJV1lv87mEeIBgwEjaBukKh-8/s320/cilt_genclestirme_mezolifting_b.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5452864646372853730" border="0" /></a><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/yuz-tipnize-gore-estetik.html"><span style="color: rgb(255, 0, 0);font-size:180%;" >Estetik</span></a><br /><p>Ancak gülüş tasarımında en başarılı sonuç, yüzyıllar öncesinden tüm göze hoş gelen objelerin üzerinde varlığı kanıtlamış en <a oncontextmenu="return false;" onmouseover="showAd('25366','100024' ,event);clearAdInterval();" onmouseout="hideAd();" name="aspx1" target="_blank"><span class="ADPopLink"><b>yeni</b></span></a> yöntem “altın oran” ile elde ediliyor. Memorial Ataşehir Tıp Merkezi Diş Hastalıkları Bölümü’nden Dr. Dt. Ezel Yıldız Elmas gülüş tasarımı hakkında bilgi verdi.</p> <p><br /><strong>DNA Molekülünde Dahi <span class="keywords">Altın</span> Oran Gizli </strong></p> <p>Doğanın, dişlerin veya sanatın güzelliğini araştırmak istediğinizde ortak bir prensiple karşılaşırsınız. Bu ortak prensip evrensel bir ideal oranın olduğudur. Bir sanat objesinin iyi veya kötü oranlı olduğu, bir yüzün çok uzun veya kısa, oransız göründüğü konusunda kolayca anlaşmaya varırız. İlk çağlardan beri bilinen bu sihirli bağlayıcı oran, güzellikle ilgili bir fenomen olan ‘altın oran’ın ta kendisidir. <span class="keywords">Altın</span> oran vücudun her bölgesi ve hatta çevremizde estetik olarak algıladığımız her canlı ve cansız varlıkta da gözlenebilir. Beğendiğimiz bir <a oncontextmenu="return false;" onmouseover="showAd('25312','100158' ,event);clearAdInterval();" onmouseout="hideAd();" name="aspx1" target="_blank"><span class="ADPopLink"><b>film</b></span></a> yıldızında, kelebekte, papağanda, DNA molekülünde, hatta sevdiğiniz bir arabada bile <span class="keywords">altın</span> oranlar gözlenir. Oran, genellikle büyükle küçük arasındaki ilişkiyi ifade eder. Gülüş tasarımında <span class="keywords">altın</span> oranı kullanmak kaçınılmazdır.</p> <p><strong>Gülüşünüz <span class="keywords">Altın</span> Oranlar Hesaplanarak Tasarlanıyor</strong></p> <p>Yüzdeki tüm organlarla dişler arasında bir uyum ve ölçek oranı vardır. Bu oranlar sadece dişlerin genişliğini kapsamaz aynı zamanda dudaklar ve ağız dikey yüksekliğini ve buna bağlı yüz yüksekliğini de kapsar. İnsan yüzündeki estetik algılama birçok organın uyumuna bağlıdır. Ancak çoğunlukla güzel ve içten bir gülümsemenin şekilli bir burundan çok daha pozitif bir <a oncontextmenu="return false;" onmouseover="showAd('25107','101213' ,event);clearAdInterval();" onmouseout="hideAd();" name="aspx1" target="_blank"><span class="ADPopLink"><b>etki</b></span></a> oluşturduğunu söyleyebiliriz.</p> <p><strong>Yöntem Yeni, Sırrı Yüz Yıllar Öncesinden </strong></p> <p>Üst ön dişler estetiği belirlemede önemli rol oynar. Yüzdeki birçok organla orantısı olan bu dişler aynı zamanda alt üst çene arasındaki ileri geri ilişkiyi de belirler. Bu dişlerin eksikliğinde rehber olarak yüzün ve ağzın diğer organları alınır.</p> <p><span class="keywords">Altın</span> oran ilk kez MÖ. 500 yılında Pisagor tarafından tanımlanmıştır; ancak <span class="keywords">altın</span> oranın <span class="keywords">altın</span> oran dikdörtgenini kullanarak kumpas ve cetvel ile nasıl belirleneceğini MÖ 300 yılında Öklid göstermiştir. En basit şekliyle <span class="keywords">altın</span> oranı, düz bir çizginin <span class="keywords">altın</span> oran pergeli ile bir büyük bir de küçük parçaya bölünmesi şeklinde algılayabiliriz.</p> <p><strong>Ağrısız ve Pratik Bir Uygulama</strong></p> <p>Diş hekimi sadece gözlem ve kayıt alma şeklinde gerçekleştirdiği muayene ile kişiye özel <span class="keywords">altın</span> oranları belirler. Dünyada estetik görünüme sahip binlerce ağız üzerinde yapılan ölçümler belirli sabit değerlerin ağız ve yüz denkleminde ortaya çıktığını gösterir. İşte bu sabit değerler, dişler için de aynıdır ve <span class="keywords">altın</span> oran olarak tanımlanır.</p> <p>Gülüş tasarımında <span class="keywords">altın</span> oran hesaplaması, hastanın yüzünde ve dişleri üzerinde birtakım özel ekipmanlar sayesinde gerçekleştiriliyor. Uygulama yalnızca diş kliniğinde yapılabiliyor, kolaylığı, kişiye ağrı ve acı hissettirecek herhangi bir müdahalede bulunulmaması ve pratikliği ile dikkat çekiyor. </p> <p><strong><span class="keywords">Altın</span> Oranla Planlanmış Estetik Bir Gülümsemede Değerler</strong></p> <p><span class="keywords">Altın</span> orana göre yan kesici dişler 1 birim kabul edilirse, üst ön kesici dişin yan kesici dişten 1, 618 oranında büyük olduğu görülür. </p> <p>Yan kesici diş diğer yanında bulunan köpek dişinden 1,618 kat daha fazla gülümseme sırasında görünür.</p> <p>Aynı şekilde köpek dişi 1,6718 oranında fazlaca 1 küçük azı dişinden fazla görünmelidir. </p> <p>Üst ön 6 kesici dişin, alt ön kesici dişlere oranı da aynı rakamı vermektedir.</p> <p>Her diş kendi içinde kıyaslama yapıldığında aynı rakama ulaşılır. Gözün uzunluğu ile gülümseme sırasında ortaya çıkan mesafe oranlandığında da aynı rakama ulaşılır.</p> <p>Aslında ulaşılan bu oran vücudun, yüzün hatta dişlerin arasında yapılan ölçümlerden elde edilen bir sabittir. Önemli olan yüzde bu tip oranların varlığıdır. Kişi veya hekim estetik bir gülümseme için ne kadar kişisel bilgi birikim ve değerlendirmelerini kullansa da bu durum kişisel değil, aslında matematikseldir. Doğru uzunlukta dişler yapılarak doğru mesafe oranlarıyla çalışılarak kişinin kendi üzerindeki estetik algısı ve beklentisi risksiz şekilde planlanır. </p> <p><strong>Ölçüm Pergeli ile Bilgisayarlı Tasarımlardan Çok Daha Başarılı Sonuçlar Elde Ediliyor</strong></p> <p>Bu ölçümler her ne kadar bilgisayar ve fotoğraf üzerinde yapılabilse de; en sağlıklısı, kayıtların hasta ve hekimin yüz yüze, özel ölçüm pergelinin kullanılması ile elde edilen şeklidir. Bu ölçümleri diş hekimi ve diş hekimliği teknisyeni değerlendirir ve kişiye özel gülümsemeyi dizayn ederek, “yeni gülüş” diş hekimi tarafından hastanın onayına sunulur.<br /><br /><strong>Mock- Up İle Yeni Gülüşünüzü Önceden Görmeniz Mümkün</strong></p> <p>Ortaya çıkacak olan yeni gülüşünü kişi hayal etmekte zorlanabilir. Bu konuda güvensizlik ve huzursuzluk yaşayabilir. Böyle durumlarda operasyona başlamadan diş rengindeki malzemelerle mock-up (geçici model) çalışması yapılır. Mock-up ile kişinin dişlerine dokunulmadan, bittiğinde nasıl bir görünüm vereceği kabaca belirlenmiş olur. Kişi dilerse tedaviye karar verir ya da tedaviden vazgeçebilir.<br /><br /><strong>Yuvarlak Yüze Uzun, Uzun Yüze Oval Diş<br /></strong><br />Gülüş tasarımına başlarken tüm ölçümlerin <span class="keywords">altın</span> oranlara göre belirlenmesi sonra kişinin yüz tipi, cilt rengi, yaş ve cinsiyetine bağlı kriterlerin değerlendirilmesi gerekir. Genellikle kare veya yuvarlak yüzlü kişilerde diş formları kare veya yuvarlak, uzun yüzlü kişilerde diş formları da uzun olur. Klasik diş hekimliğinde bu benzerlikler korunmaya çalışılarak restorasyon yapılır. Bazen estetik yönden bir şeyleri değiştirmek istediğinizde bu benzerlikleri tersine çevirerek <a oncontextmenu="return false;" onmouseover="showAd('25109','101191' ,event);clearAdInterval();" onmouseout="hideAd();" name="aspx1" target="_blank"><span class="ADPopLink"><b>farklı</b></span></a> ifadeler veren diş yapıları ile elde edilebilir. Örneğin uzun yüzlü bir kişiye dikdörtgen formda uzun dişler yapılırsa yüzü olduğundan da uzun görünebilir. Böyle kişilere oval veya daha geniş formlar denenerek yüzdeki hoş olmayan uzunluk kamufle edilebilir. Yine yuvarlak yüzlü bir kişiye daha ince uzun formda dişler yapılarak yüzünün daha ince görünmesi sağlanabilir. Ancak unutmamak gerekir, tüm bu işlemler yüzde yapılacak ölçümlere ve <span class="keywords">altın</span> oranlara göre planlanmalıdır.<br /><br /><strong>Sert Yüz İfadesi Dişlerle Yumuşar<br /></strong><br />Sert ifadeli bir bayan yüzü dişlerin şekli değiştirilerek yumuşatılabilir ya da çocuksu ve masum ifadeli <a oncontextmenu="return false;" onmouseover="showAd('25289','100251' ,event);clearAdInterval();" onmouseout="hideAd();" name="aspx1" target="_blank"><span class="ADPopLink"><b>erkek</b></span></a> yüzü diş şekilleri değiştirilerek ifade daha maskülen hale getirilir. Arzu edilen sonuçlara ulaşabilmek için erkek ve bayan dişleri arasındaki boyut ve şekil farklılığını doğru kullanmak gerekir.<br /><br /><strong>Yükseklik Kısa Olursa Kişi Yaşlı Gözükür</strong></p> <p>Güzel bir gülümsemeyi hedefleyen gülüş estetiğinde ağzın dikey boyut yüksekliği önemlidir. Dinlenme halinde alt çene ve üst çene arasındaki mesafe ağız yüksekliğini belirler. Bu yükseklik yetersiz ise dudaklar büzüşür, kişi olduğundan daha yaşlı gözükebilir. Bu yüksekliğin fazla olması da dişlerin normalden fazla görünmesine sebep olur ve estetiği bozar.</p> <p>Tamamen dişsiz olan kişilerde çiğneme düzlemini oluşturmak oldukça zor ve önemli bir işlemdir. Doğru planlanmış bir protez tasarımında hasta yaşına ve cinsiyetine uygun güzel bir gülümsemeye sahip olurken; istediği gıdayı rahatça tüketebilir, çiğneme kalitesi artar.<br /><br /><strong>Gülüş Tasarımı ile Kişi Gençleşir, Ama Estetik Müdahale de Gerekebilir<br /></strong><br />60 yaşındaki bir bayan veya erkekle, 25 yaşındaki bir bayan ya da erkeğe standart bir gülüş tasarımı yapılamaz. Dişlerin boy ve oranları yaşa bağlı değişir. Unutmamak gerekir ki dişlerin şekil ve uzunlukları ile kişinin gençleşmesi mümkündür ancak 60 yaşındaki bir yüze 25 yaş dişleri yerleştirilemez. Mutlaka bu tip hastalarda estetik cerrahisi ile cilt, dudak, yanak, çene altı ve göz çevresi desteğine de ihtiyaç duyulacaktır. Böyle durumlarda estetik cerrahla diş hekimi birlikte de operasyonlara girmektedir.<br /><br /><strong>Yüz Estetiği Oranları Kişinin DNA’sı gibidir, Herkeste Farklılık Gösterir<br /></strong><br />Bu bir illüzyon değil aslında rakamsal gerçektir. Size özel gülüş tasarımı standart diş yapımını engeller, size özel <span class="keywords">altın</span> oranların belirlenmesi ve uygulaması ile sağlık ve görselliği bir arada barındırır. Dünyada gülüş tasarımı uygulamaları hasta açısından maliyetli, hekim açısından ise risklidir. Ancak Türkiyede de <span class="keywords">altın</span> oranların uygulanması hasta hekim arasındaki ilişkiyi daha net ve memnuniyeti yüksek hale getirecektir.<br /><br /><strong>Gülüş Tasarımında Kullanılan Yardımcı Teknikler Nelerdir?<br /></strong><br />Diş hekiminiz planlanan gülüş tasarımını aşağıda kullanılan yöntemlerle hayata geçirir.</p> <p><strong>Porselen laminat venerler: </strong>Dişlerin üst yüzeylerine yapıştırılan ince poselen yapraklar, estetik diş hekimliğinde en çok kullanılan tekniktir. Dişten çok az madde kaldırarak ya da hiç madde kaldırmadan restorasyon uygulanmaktadır. Bu sayede mevcut diş dokusu korunur, sistem ışığı ideal yansıtabildiği için görüntüyü doğal dişten ayırmak mümkün değildir. </p> <p><strong>Beyazlatma sistemleri: </strong>Kişinin doğal diş renginin daha beyaz ve ışıltılı olmasını sağlar. Travma, yaşlılık ve çeşitli ilaçlarla meydana gelen kalıcı renklenmeleri ortadan kaldırabilir. </p> <p><strong>Estetik restorasyonlar: </strong>Çürük dişlerin doldurulması ve eskimiş renkleşmiş dolguların yenilenmesi, mineye uyumlu ve aynı renkte gelişmiş kompozit ve seramik (porselen) materyaller ile sağlanır. </p> <p><strong>Metal desteksiz tam porselen venerler: </strong>Dış görünümü ve diş sağlığını geliştirmek amacıyla çok hasarlı ya da daha önceden kesilmiş dişlere uygunlanmaktadır. </p> <p><strong>Kozmetik düzenleme:</strong> Mine plastisisi olarak da adlandırılan işlemde, diş yapısından kaynaklanan şekil bozuklukları, dişlerin mine dokusunda yapılan minimal ve özel aşındırmalarla düzenlenir.<br /><br /><strong>Gülüş Tasarımı Öncesi Doktora Giderken Aklınızda Bulunsun:<br /></strong><br />• Bir ünlünün fotoğrafı ile diş hekimine başvurmayın. Herkesin yüz tipine uyacak gülüş farklıdır.<br />• Doktorunuza tam olarak ne istediğinizi çok iyi anlatın ve tüm aşamalarda onunla birlikte karar verin.<br />• Mutlaka iyi bir merkeze ve diş hekimine gidin.<br />• Daha önceden aynı işlemi yaptıran hastalarla görüşüp bilgi alışverişinde bulunun. </p>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-70871424516462687702010-03-23T01:07:00.001-07:002010-03-23T01:08:27.916-07:00Adenomiosis Nedir? Belirtileri ve Tedavisi<p style="color: rgb(0, 0, 0);"><span class="Apple-style-span" style="word-spacing: 0px; font: 24px Trebuchet MS,Times New Roman,helvetica; text-transform: none; text-indent: 0px; white-space: normal; letter-spacing: normal; border-collapse: separate; orphans: 2; widows: 2;"><span class="Apple-style-span" style="word-spacing: 0px; letter-spacing: normal; border-collapse: separate; orphans: 2; widows: 2;"><span style="font-size:85%;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/adenomiosis-nedir-belirtileri-ve.html">Adenomiosis</a>de rahim iç yüzeyinin dokusu olan endometriyal doku, rahimin kastı duvarlarının içinde (duvar dokusunun içinde) büyümeye başlar. Bu oluşuma daha çok doğum yapma çağının sonuna doğru ve çocukların doğumundan sonra rastlanır. Adenomiosis birçok kadın-da hiç semptom göstermez.</span></span></span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:85%;">Belirtiler</span></p> <p><span style="font-size:85%;">- Adet kanaması süresince devam eden ve yaş ilerledikçe artan, kramp şeklinde sancı;</span></p> <p><span style="font-size:85%;">- Uzayan ve fazla miktarda adet kanaması.</span></p> <p><span style="font-size:85%;">Genellikle alt karın muayenesi sırasında doktor, rahmin büyüdüğünü ve yumuşadığını fark eder. Doktorun bulguları ve yukarıda belirtilen belirtiler bir araya gelince, zararsız olmasına karşın Çok sancı verebilen adenomiosisin varlığı belirlenir.</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:85%;">Tedavi</span></p> <p><span style="font-size:85%;">Eğer menopoz yakınsa, doktor ağrı kesiciden başka bir şey vermeyebilir; çünkü bu sorun genellikle menopozdan sonra kaybolur. Ağrılar çok şiddetliyse ve menopoz da çok uzak görünüyorsa, doktor rahimin alınmasını tavsiye edebilir. <a style="color: rgb(255, 255, 255);" href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/adenomiosis-nedir-belirtileri-ve.html">http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/adenomiosis-nedir-belirtileri-ve.html</a><br /></span></p>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-39748840839366225462010-03-23T01:04:00.001-07:002010-03-23T01:06:53.585-07:00Gebelikte "Hamilelikte" Meydana Gelen Fiziksel Değişiklikler<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_PNIEUe2gQlc/S6h2IEfugDI/AAAAAAAAABQ/eTgQxkDrKds/s1600-h/hamile+kad%C4%B1n.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 226px; height: 320px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_PNIEUe2gQlc/S6h2IEfugDI/AAAAAAAAABQ/eTgQxkDrKds/s320/hamile+kad%C4%B1n.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5451737229949829170" border="0" /></a><span style="font-size:130%;"><span style="font-weight: bold;">Gebelikte Meydana Gelen Değişiklikler Nelerdir?</span></span><br /><span style="font-size:100%;"><b></b></span><br /><span style="font-size:85%;"><span class="Apple-style-span" style="word-spacing: 0px; font: 13px 'Trebuchet MS'; text-transform: none; color: rgb(0, 0, 0); text-indent: 0px; white-space: normal; letter-spacing: normal; border-collapse: separate; orphans: 2; widows: 2;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/gebelikte-hamilelikte-meydana-gelen.html">Gebelikte</a> bir kadının vücudunda meydana gelen fizyolojik değişikliklerin incelenmesi, gebeliğin işaret ve bulguları olarak kabul edilen durumlarında bir çoğunu izah eder. Aynı zamanda doğum öncesi takipte de gebe kadının daha sağlıklı değerlendirilmesine de yardımcı olur. Bu değişiklikler sadece üreme organlarında değil tüm vücudun doku ve organlarında kendini gösterir. Gebelik boyunca oluşan fizyolojik değişiklikler sadece üreme organlarıyla sınırlı veya bütün vücudu etkileyen değişiklikler olmak üzere sınıflandırılabilir. <p>o Rahim :</p> <p>İçindeki bebeği korumak ve beslemek için ebadı genişlemekte, ağırlığı ise artmaktadır. 57 gram olan normal ağırlığı 900 grama , 8x5x3 cm. olan ebadı ortalama 5 kat artarak 30x23x20 cm.ye ulaşmaktadır. Doğum sırasında bebeği dışarı atabilmek için kas yapısı gelişerek boyları 10 kat, kalınlıkları ise 5 kat artış gösterir. Rahimin kanlanması gebelikte çok artar. Miadında bir gebelikte rahimde 1.5 litre kan bulunur. Rahim belirli bir hızla büyüdüğünden, büyüklüğüne bakarak gebeliğin yaşını tayin etmek mümkündür. Ancak su kesesindeki suyun fazla olması ve ikiz, üçüz gibi çoğul gebelik durumlarında yanıltıcı sonuçlar alınabilir. Sekizinci haftada rahim henüz karından hissedilmez. On ikinci haftada rahim göbeğin altında bir portakal büyüklüğüne ulaşmıştır. On altıncı haftada göbek altının orta kısmına kadar rahim büyümüştür. Çocuk hareketleri bu haftada anne tarafından hissedilebilir. Yirminci haftada rahim göbeğin iki parmak altında, yirmi dördüncü haftada ise göbek seviyesindedir. Otuzuncu haftada ise, karın göbek üstü bölümünün orta kısmında, otuz altıncı haftada en yüksek seviyesine ulaşır. Otuz sekizinci haftada rahim biraz aşağı iner ve anne adayını biraz rahatlatır. Kırkıncı haftada rahim artık doğuma hazır durumdadır.</p> <p>o Vagina:</p> <p>Gebelikte artan kanlanma ve renk veren hücreler nedeniyle dış üreme organlarının renginde nispeten koyulaşma meydana gelir ve mavi-mor bir renk alır. Vaginada bol, yoğun ve beyaz bir akıntı ortaya çıkar.</p> <p>o Kas ve İskelet Sistemi:</p> <p>Gebe kendini yorgun ve bitkin hissettiğinden uykuya meyil artmıştır ve hareket etmek istemez.</p> <p>o Cilt:</p> <p>16 ncı haftadan itibaren karnın alt kısımlarında, baldırlarda ve memelerde gebelik çizgileri denen nedbeler ortaya çıkar. Yeni gebeliğe bağlı pembe-mavi çatlakların yanında geçirilmiş gebeliklere ait soluk, gri renktedir.</p> <p>o Karın Duvarı:</p> <p>Karın cildi gerilir, incelir ve parlak bir görünüm alır. Giderek artan çatlaklar oluşur. Karnın orta kısmında koyu renkli bir çizgi meydana gelir.</p> <p>o Memeler:</p> <p>Gebelikteki hormonların artmasına bağlı olarak ilk fiziksel değişme memelerde hassasiyetin başlamasıyla kendini gösterir. Gebeliğin 6ncı haftasında memeler büyümeye başlar. Meme başı koyulaşır, uyarı karşısında sertleşmesi artar. Meme başının etrafındaki açık kahverengi alan daha da genişler, sarışınlarda pembeleşir, esmerlerde siyah renge yakınlaşarak koyulaşır.Sıkıldığında meme başından açık renkte bir akıntı gelebilir. Ancak ağız dediğimiz kolostrum yani ilk süt 16ncı haftadan sonra gelir. 8nci haftadan sonra meme başı çevresinde 15-30 arasında küçük nodüller görülür. Salgı bezlerinin ağızlarını oluşturan bu bezlerden çıkan sıvı meme başını yumuşak ve nemli tutar. Meme başı çevresinde meydana gelen koyulaşma doğumdan sonra bir yıl kadar devam edebilir.</p> <p>o Kalp-Damar ve Akciğer Sistemi:</p> <p>Gebelik kalbe ek bir yük getirir.Bebeğin oksijen ihtiyacını karşılamak maksadıyla kanın kırmızı kan hücreleri ve kalp atım hızı artar. Özellikle 4ncü aydan sonra annede kansızlık ihtimaline karşı hekime danışılarak kan yapıcı demir ilaçlarının kullanılması gerekebilir.</p> <p>Normal seyreden bir gebelikte tansiyonda yükselme olmaz hatta sırt üstü yatmaya bağlı olarak normalin altında dahi olabilir. Ancak bazı gebelerde, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon ciddi bir sorun olarak kendini gösterebileceğinden tansiyonun sürekli takip edilmesi önemlidir.</p> <p>Gebelikte, bacaklarda oluşan şişlikler, bacaklar dinlendirildiğinde ve yukarı kaldırıldığında azalır veya tamamen kaybolur. Ancak giderek artan şişliklerde mutlaka hekime müracaat edilmesi gerekir.</p> <p>o Solunum Sistemi:</p> <p>Gebelikte oksijen ihtiyacının artmasına bağlı olarak solunum sayısında artma ve derin nefes alma hissi mevcuttur. Radyolojik incelemede hava yollarında bariz bir genişleme görülebilir.</p> <p>o İdrar Yolları Sistemi:</p> <p>Gebeliğin normal fizyolojik seyri içerisinde idrar yollarında genişleme ve mesaneye bası nedeniyle az ve sık idrara çıkma gibi belirtiler görülür. İdrar yaparken yanma ve sızlama bulgularının olması idrar yollarında iltihaplanmanın göstergesi olacağından bu gibi durumlarda zaman kaybetmeden hekime müracat edilmesi gerekir.</p><p>Link:<a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/gebelikte-hamilelikte-meydana-gelen.html">http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/gebelikte-hamilelikte-meydana-gelen.html</a><br /></p></span></span>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-46750431810040901632010-03-18T07:26:00.000-07:002010-03-18T07:28:01.905-07:00Polikistik Over Sendromu Nedir? Tedavisi ve Belirtileri<p><img alt="Polikistik over sendromu ultrason görünümü, PCOS, PKOS" src="http://www.jinekolognet.com/pictures/polikistik-over-sendromu-pcos.jpg" align="left" border="0" height="107" width="107" /><span style="color:#9900ff;"><strong>Polikistik Over Sendromu (PCOS, PKOS) nedir?</strong></span><br />Polikistik Over Sendromu (PCOS, PKOS); yumurtalıklarda irileşme ve bir çok küçük kist oluşumu ile karakterize olup kişide bir takım hormonal problemlere zemin hazırlayan ve günümüzde neden oluştuğu halen kesin olarak bilinmeyen bir durumdur.<br /><br />Yandaki resimde polikistik over sendrom olan bir kişinin yapılan ultrasonunda yumurtalığındaki küçük kistler izlenmektedir.<br /><br />Polikistik over sendromu olan kişilerde;<br /><br /><img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/bullet2.gif" border="0" height="16" width="36" />Adet gecikmeleri (oligomenore)<br /><img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/bullet2.gif" border="0" height="16" width="36" />Sivilce (akne)<br /><img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/bullet2.gif" border="0" height="16" width="36" />Obesite (normalden fazla kilolu olma)<br /><img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/bullet2.gif" border="0" height="16" width="36" />Tüylenme (hirsutism)<br /><img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/bullet2.gif" border="0" height="16" width="36" />Yumurtlamanın düzgün olmaması (anovulasyon) sonucu kısırlık gibi problemler vardır.<br /><br />Kanda hormon ölçümleri yapıldığında çeşitli dengesizlikler saptanır; özellikle LH (Luteinizan Hormon) ve erkeklik hormonları (testosteron, DHEAS) yükselmiştir.<br /><br />Bu sendromda; beyindeki hipofiz bölümünden salgılanan ve yumurtalık hormon üretimini düzenleyen, FSH ve LH hormonları arasındaki denge bozulmuştur. Bunun sonucu olarak yumurtalık hormon üretiminde anormal sapmalar ve yumurtlamada problemler oluşmaktadır.<br /><br />Erkeklik hormonu yüksekliğine bağlı olarak vücutta (özellikle yüzde, göğüslerde, göbek etrafında ve bacaklarda) erkek tipi tüylenme artışı (kıllanma) olurken bazen köşelerde açılma şeklinde erkek tipi saç dökülmesi (lokal alopesi) de izlenmektedir.<br /><br />Hastalığın bir diğer fenomeni olan yumurtlama olmaması (anovulasyon) sonucu progesteron hormonu üretimi olmamakta ve estrojen hormonu tek başına salgılanmaktadır. Estrojen hormonunun tek başına salgılanması ise rahim kanseri riskini arttırabilmektedir.<br /><br />Hastalığın bulguları tipik olarak puberte ile başlar. İlk adetle birlikte adet düzensizlikleri, adet gecikmelerini takiben oluşan yoğun adet kanamaları ilk şikayetlerdir. Bu hastalar sıklıkla adet gecikmeleri şeklinde belirgin adet düzensizliklerinden yakınmaktadırlar.<br /><br />Sonraki dönemde yıllar içersinde giderek artan erkek tipi kıllanma (hirsutism) izlenir. Daha önceleri çenede ve dudak üzerindeki tek tük, ince olan tüyler giderek kalınlaşır ve sayı olarak artarak estetik bir problem yaratır. Yetişkin yaşta bu yakınmalara ilave olarak "infertilite" yani çocuk olmaması problemi de eklenebilir.<br /><br /><span style="color:#800000;"><b><span style="color:#9900ff;">Polikistik Over Sendromu (PCO sendromu) tanısı nasıl konulur?</span></b></span><br />PCO sendromu tanısı hastanın tipik şikayetlerine bakılarak konulabilir. Yapılan fizik muayenede erkek tipi tüylenme artışı (kıllanma) izlenir. Tüylenme artışına tıbbi literatürde "hirsutism" adı verilmektedir. Hirsutism artan erkeklik hormonlarının etkisine bağlı bir durumdur.<br /><br />Ultrasonda yumurtalıkta hastalığa özgü 3-6 mm çapını geçmeyen bir çok sayıda kist ile ovulasyon yani yumurtlamanın olmaması izlenir. Yumurtlamanın olmamasına "anovulasyon" denir.</p> <p>Ayrıca yumurtalıkların hacmi de normale göre artmıştır, yani yumurtalıklar normalden daha iri görünüdedir.<br /><br />Aşağıdaki ultrason görünümlerinden soldaki bir polikistik overe aitken, sağdaki normal görünümdeki bir overe (yumurtalığı) aittir. </p> <p align="center"><img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/pcos.jpg" border="0" height="158" width="199" /> <img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/pkos.jpg" border="0" height="157" width="197" /></p> <p>Alınan kan örneğinde yükselmiş erkeklik hormonları ile artmış LH/FSH oranları gözlenmektedir.</p> <p><span style="color:#660000;"><strong><span style="color:#9900ff;">Polikistik Over Sendromu (PCOS; PKOS) neden ortaya çıkar?</span></strong></span><br />PKOS oluşumundaki etiyoloji (yani neye bağlı olarak ortaya çıktığı) konusunda pek çok teorem vardır. Günümüzde bu kesin olarak aydınlatamadığımız sendromun nedenleri arasında en sık suçlananı "genetik özellikler"dir. Yani kişinin PCOS aileden aldığı genetik bir takım özelliklere bağlıdır.<br /><br />Ancak kötü beslenme alışkanlıkları ve egzersiz yapmama ile kilo alımı gibi dışsal faktörler olayda tetikleyici durumdadır.<br /><br /><span style="color:#800000;"><b><span style="color:#9900ff;">Polikistik Over Sendromunun tedavisi nasıl yapılır?</span><br /></b></span>PCOS tedavisinde hastalığı tamamı ile ortadan kaldırabilecek etkili bir yöntem yoktur. Hastanın ihtiyacına göre tedavi düzenlenir.<br /><br />Adet düzensizliği ve tüylenme şikayeti belirgin olan kadınlarda tedavi de doğum kontrol ilaçları oldukça etkilidir. Buradaki tedavi ile yumurtalıklardan üretilen erkeklik hormonunu baskılanmaktadır. Bu tedavi şeklinde amaç vücutta yeni tüylerin oluşumunun engellenmesidir. Başlanan tedaviden sonuç alabilmek için en azından 6ay- 1yıl beklemek gereklidir.<br /><br />Ne yazık ki eskiden oluşmuş tüyler için etkili ve hızlı bir ilaç tedavisi yoktur. Daha önceden oluşmuş tüyler için yapılması gereken ağda, elektroliz gibi yöntemlerle bunların giderilmesidir. Doğum kontrol ilaçları kullanılmadan tüyler alınırsa yöntem başarısız olur ve alınan tüyler yeniden ve daha fazla bir şekilde çıkar.<br /><br />Polikistik overi olan kadınların bir çoğunda yumurtlama gerçekleşmediği için infertilite problemi de olabilir. Eğer çocuk istemi varsa kullanılacak tedavi yumurtlama sağlayıcı ilaçların kullanımıdır. Bu tedaviler ile polikistik overli kadınların % 80'inden fazlasında yumurtlama sağlanabilir.<br /><br />Gerek kısırlık gerekse tüylenme tedavilerinde izlenecek ilk yol bir diyetisyen eşliğinde kilo verilmesidir. Çünkü ancak kilo kaybı ile hormonal düzenin normal şekle girebildiği izlenmiştir. Buradaki neden, kilo artışına bağlı vücutta hormonal bir kısır döngü oluşmuştur ve bunu kırmanın tek yolu zayıflamaktan geçer. Ancak; bazı durumlarda ise PCO hastaları normal ve hatta zayıf kilolu olabilirler.<br /><br />Polikistik over sendromunun tedavisindeki ilaçlar oldukça etkilidir. Ancak, bazen ilaçla tedavide başarı sağlanamadığında <span style="color:#0000ff;">laparoskopik cerrahi</span> ile yumurtalıklara cerrahi bir girişim (ovarian drilling) uygulanabilir.<br /><br /><img src="http://www.jinekolognet.com/pictures/pcos-laporoskopi.jpg" align="left" border="0" height="154" width="224" />Yanda, laparoskopi sırasında izlenen polikistik overe ait bir resimdir. Dikkat edilirse yumurtalığın dış kısmı beyaz görünümde olup, sert ve kalın bir tabaka ile kaplanmıştır. Yumurtlamayı engelleyen bu kalın tabakaya laparoskopi sırasında drilling (delme) işlemi yapılabilir.<br /><br /><br />PCO’lu hastalara hiçbir şikayetleri olmasa bile, artmış olan rahim kanseri riskini azaltmak amacıyla mutlaka tedavi verilmeli ve en azından aylık düzenli adet görmeleri sağlanmalıdır.<br /><br />Polikistik over sendromunda tedavi oldukça uzun bir süre devam etmelidir. Çünkü yumurtalıklar üzerindeki baskı ortadan kaldırıldıktan sonra yumurtalıklar yeniden düzensiz hormon üretimine başlamakta ve şikayetler yeniden başlayabilmektedir.</p>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-19440669619846116232010-03-17T11:46:00.000-07:002010-03-17T11:47:58.247-07:00Kürtaj Nedir?<p align="justify"><b><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/kurtaj-nedir.html">Kürtaj veya rahim</a> tahliyesi rahim içindeki bir gebeliğin özel yöntemlerle sonlandırılmasıdır. Kadının arzusuyla 10. gebelik haftasına kadar yasal olarak uygulanabilir. </b></p> <p align="center"><b><br /> Evli kadınlarda yasal tahliye uygulamasında eşler de müdahaleye rıza vermelidirler.<br /> Evli olmayan ve 18 yaşın üzerinde olan kadınlar kendi isteklerine göre hareket ederler.</b></p> <p align="justify"> <!--mstheme--> <!--msthemelist--> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="100%"> <!--msthemelist--> <tbody><tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">"Yasal Tahliye" adından da anlaşılacağı gibi ülkemizde reşit kadınlarımıza tanınmış tümüyle yasal ve çağdaş bir haktır. <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Kürtaj yalnızca ve ancak Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanınca uygulanır. <b>Yapılan işlem gizli kalır.</b> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Ülkemizde düşük ilacı (RU-486) kullanılmamaktadır. Dünyanın çoğu ülkesinde (gelişmiş olan ülkeler dahil) ve bizde tahliye, aşağıda anlatılan vakum tekniği ile uygulanır. <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Gebelik testiniz ister pozitif ister negatif olsun, asla "söktürücü iğne" gibi yöntemlere kendi kendinize başvurmayın. Bu ilaçların gebelik durumlarında işe yaramaları tıbben mümkün değildir. <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> </tbody></table> <!--mstheme--> </p><p align="center"><span style="font-family:Arial;"><b>"İlk hamilelikte uygulanan kürtaj sonrasında bir daha hamile kalınmaz!!" </b><br /> <b>BU YALNIZCA HURAFEDİR<br /> Dikkatli ve vakumla uygulanan bir kürtajın kadının genital sistemine zarar vermesi beklenen bir durum değildir. </b></span></p> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;"><br /> Gebeliğin tıbben sakıncalı olması durumunda (anneyle ilgili gebeliğin riskli olduğu hastalıklar, bebeğin ileri derecede sakat olduğunun ya da öldüğünün belirlenmesi gibi) bu süre 10 haftayı aşabilir. Bu durumda birden fazla uzman doktorun kurul oluşturarak karar vermeleri gerekir. <b>Uygulanması</b><br /> <br /> Yasal tahliyeler hem lokal anestezi, hem de genel anestezi altında uygulanabilir. Genel anestezi her ne kadar maliyeti biraz artırsa da, işlemin tümüyle ağrısız seyretmesi açısından çağdaş ve etkili bir yöntemdir.<a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/kurtaj-nedir.html"><b>Kürtaj Tekniği</b></a><br /> <br /> Gebelik haftası ultrasonla belirlendikten sonra dikkatli bir jinekolojik muayene yapılır. Vajina ve rahim ağzı bakterilerden arındırılmak amacıyla dezenfekte edildikten sonra, rahim ağzını sabitlemek için plastik bir alet vajinadan yerleştirilir ve lokal anestezik madde uygun olarak rahim ağzı içine enjekte edilir, veya genel anestezi için anestezi uzmanı tarafından gerekli işlemler başlatılır.<br /> <br /> Daha sonra çok ince plastik kanüller rahim ağzından rahim içine ittirilir. Bazen rahim ağzı sert olabilir ya da gebelik 6. haftanın üzerinde olması nedeniyle daha geniş çaplı plastik kanüller kullanılması gerekebilir. Bu durumda rahim ağzını genişletmek için özel "buji" adı verilen aletler kullanılır. Kanül yerleştirildikten sonra kanüle bir enjektör iliştirilir. Enjektörde oluşan vakum yardımıyla rahmin içi vakumla boşaltılır.<br /> <br /> 10. haftaya yakın olan gebeliklerde bazen rahim içine metal aletler sokularak rahmin tümüyle boşaltıldığından emin olmak gerekebilir, ancak bu çok ender bir durumdur.<br /> <br /> Rahimin içi tümüyle boşaltıldıktan sonra kanül çıkarılır, diğer tüm aletler çıkarılır ve hastanın 10 dakika istirahatı sağlanır.<br /> <br /> <b>Tüm bu işlemler 6. gebelik haftasına kadar olan gebeliklerde 5 dakika, 6 ile 10 arası olan gebeliklerde 5-15 dakika sürer. Bu süre Kadın-Doğum uzmanının çalışma süresidir. Genel anestezi uygulandığında hastanın uyuması, işlemin yapılması ve hastanın kendine gelmesine 20-40 dakika eklenmelidir. </b> </span></p> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;"><b>Riskler</b><br /> <br /> Yasal sınırlar içinde (10. gebelik haftasına kadar uygulanan kürtaj) oluşması muhtemel riskler büyük oranda işlemi uygulayan Kadın-Doğum uzmanının tecrübesine bağlıdır.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="100%"> <!--msthemelist--> <tbody><tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Lokal anesteziyle yapılan uygulamalarda işlem esnasında en sık rastlanan sorunlar lokal anestezik maddeye aşırı duyarlılık ve vazovagal senkoptur (uterusun sabitlenmesi amacıyla takılan alet nedeniyle bayılma oluşması). Bu, geçici ve selim bir durumdur. Yaklaşık %1 oranında görülür.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">İşlemden hemen sonra en sık görülen sorun bulantı ve kusmadır. Bazen bayılma hissi oluşabilir. Bu durum da yaklaşık %1 oranında gözlenir ve hayati tehlike yaratmayan geçici bir durumdur.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Bazen rahim ağzı kanülün geçmesine izin vermeyecek şekilde sert olabilir ve işlem yarıda bırakılabilir (görülme oranı: yaklaşık 700'de 1). Tahliye bir hafta sonrasına ertelenir.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Gebelik çok erken ise (5.5 hafta) tahliye başarısız olabilir. Tahliye bir hafta sonrasına ertelenir. Tecrübeli bir Kadın-Doğum uzmanı erken bir gebeliği tahliye etme girişiminde bulunmak yerine belli bir süre bekledikten sonra tahliye etmeyi önerir.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Özellikle gebelik büyükse işlem esnasında aşırı kanama olabilir. Yasal sınırlar içinde yapılan tahliyelerde oluşan kanamalar hayati tehlike yaratmaz.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Çok ender durumlarda ve çoğunlukla yasal sınırı aşan (10. gebelik haftası sonrası uygulanan) tahliyelerde işlem esnasında rahim delinebilir .<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Özellikle çok erken gebelik haftalarında uygulanan tahliyelerde işlemden birkaç saat sonra görülen nadir bir sorun da rahim içinde kan birikmesidir (görülme oranı 500'de 1). Hayati bir tehlike yaratmayan bir durumdur ve rahmin içindeki kan boşaltılarak tedavisi sağlanır.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Enfeksiyon oluşacaksa bu genellikle işlemden 6-7 gün sonra ortaya çıkar ve kendini ağrı, akıntı, aşırı kanama şeklinde belli eder. Kürtaj sonrası verilen antibiyotikleri düzenli olarak kullanmanız durumunda bu sorun da ender olarak gözlenir.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">İçeride "parça kalması" durumunda genellikle ilk iki haftada adet esnasındaki kanamadan çok daha fazla kanama görülür ve bu kanama pıhtı şeklinde ve koyu renklidir. Kanamanın ağrılı olması kural değildir. Bazen parça düştüğü gözlenebilir.<br /> <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> <tr> <td valign="baseline" width="42"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/images/point0.gif" alt="bullet" height="12" hspace="15" width="12" /></td> <td valign="top" width="100%"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Geç dönemde görülen en önemli, ancak ender bir sorun işlem esnasında rahim iç tabakasının aşırı hasar görmesi sonucunda oluşan yapışıklıklardır (Asherman sendromu). Kendini kürtajdan 4-5 hafta geçmesine rağmen adet kanamasının olmaması ve ilaç tedavisiyle de kanama oluşturulamaması şeklinde gösterir. Usulüne uygun yasal sınırlar içinde yapılan tahliyelerde ve özellikle de vakumla uygulanan işlemlerde ender olarak gözlenir. <!--mstheme--> </span> <!--msthemelist--></p></td> </tr> <!--msthemelist--> </tbody></table> <!--mstheme--> <span style="font-family:Arial;"> </span></p><p align="justify"><span style="font-family:Arial;"><b>Uyarılar ve tehlike işaretleri</b><br /> <br /> Kürtajdan belli bir süre sonra (genellikle bir hafta sonra) kontrole çağırılacaksınız. Bu kontrol gebeliğin tümüyle sonlandırıldığından, enfeksiyon oluşmadığından, işlem esnasında spiral takılmışsa spiralin uygun konumda olduğunun belirlenmesi açısından çok önemlidir. Bu kontrol ihmal edilmemelidir. Eğer kanama, parça düşürme, aşırı ağrı, ateş gibi durumlar ortaya çıkarsa kontrol günü beklenmemeli ve hemen doktorla irtibata geçilmelidir. </span></p>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-3550107963795258372010-03-17T11:41:00.000-07:002010-03-17T11:45:17.689-07:00Kadın Cinsel Organı Yapısı ve İşlevi<p class="baslik"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/kadn-cinsel-organ-yaps-ve-islevi.html"><span style="font-family:Arial;"><span style="color: rgb(128, 0, 0);font-family:Times New Roman;" ><span style="color: rgb(121, 42, 110);font-family:Arial;" >Kadın organlarının yapısı ve işleyişi</span></span></span></a></p> <p align="justify"><img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi1.jpg" align="left" border="0" /><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/kadn-cinsel-organ-yaps-ve-islevi.html">Kadın üreme organları</a> (genital organlar) dışta yer alanlar ve içte yer alanlar olmak üzere ikiye ayrılır. İç genital organlar kadın iskeletinde bacakların hemen üzerinde yer alan leğen kemikleri ve bel kemiği tarafından oluşturulan kemik çatının (latince pelvis) içinde koruma altına alınmışlardır.<br /> <br />Yandaki resimde kadın genital organları önden bakışta şematik olarak görülmektedir. </p><p align="justify"><b>Kemik Çatı </b><br /> <br /> Kadın doğası gebe kalmaya, rahim içinde gelişmekte olan bebeği büyütmeye ve nihayet olgunlaşmış bebeği dünyaya getirmeye göre düzenlenmiştir. Bu görevleri yerine getirmek amacına yönelik olarak kadının kemik çatısı erkeğin kemik çatısına göre belirgin farklılıklar gösterir:</p> <p align="justify"> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi2.jpg" align="right" border="0" />Yandaki resimde solda alt alta yer alan iki resimde erkeğin kemik çatısı üstten ve önden bakışta, sağda alt alta yer alan iki resimde ise kadının kemik çatısı üstten ve önden bakışta görülmektedir. Dikkatlice bakıldığında erkeğin üstten bakışta kemik çatı açıklığının kalp şeklinde, kadının kemik çatı açıklığının ise yuvarlak olduğu görülebilir. Bu farklılık erkeğin leğen kemiklerinin yapısının daha çok ağır yük taşımaya yönelik, kadının leğen kemiklerinin yapısının ise bebeğin başının doğum esnasında leğen kemikleri tarafından oluşturulan doğum kanalına girmesine yönelik yapılanmasından kaynaklanmaktadır.<br /> <br /> Yine benzer bir şekilde önden bakışta erkeğin leğen kemikleri alt açısı dar, kadının leğen kemikleri alt açısı bebeğin doğum kanalından dışarıya rahatça çıkabilmesine olanak tanımak için geniş açılı olarak yapılandırılmıştır.<br /> <br /> Kadının kemik yapısının üzerinde yer alan kaslar ve bağlar bebeğin doğum kanalından geçerek dış dünyaya çıkma sürecinde ona mümkün olan en geniş alanı sağlamak amacına yönelik olarak gevşemeye elverişli olarak yapılandırılmışlardır. Erkeklerin leğen kemikleri daha çok yük taşımaya elverişli olacak şekilde biçimlendirildiğinden kaslar ve bağlar çok fazla gevşeme göstermezler. Kadınlarda bel ağrısının erkeklere göre daha sık görülmesinin en muhtemel nedeni budur.<br /> <br /> <b>Dış Genital Organlar </b><br /> <br /> Kadın dış genital organları vücudu örten cilt tabakasının bir devamıdır ve kadın iç genital organlarına giriş kapısını, bebeğin doğduğu "doğum kanalından" çıkış kapısını oluştururlar. Dış genital organlara topluca vulva adı verilir. </p> <p align="center"><br /> <span style="font-size:78%;"><br /></span></p> <p align="justify"><b>Kadın dış genital bölgesinin genel yapısı </b><br /> <br /> Vulva, kadın dış genital bölgelerine karşıdan bakıldığında üstte "çatıyı" oluşturan leğen kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu kabarıklık olan pubis tepesi, altta anüs ve yanlarda büyük (dış) dudaklar adı verilen yapılarca sınırlanan bölgedir.<br /> Pubis tepesi cilt ve altında yağ dokusu içerir, üzeri genital kıllarla kaplıdır. Pubis tepesinin hemen altında klitoris bulunur. Dış genital organların bir tabaka altında kadının doğum yapmasında, idrar ve dışkı çıkışı gibi işlevleri istemli olarak yürütmesinde önemli yeri olan kaslar bulunur. Bu kaslara topluca pelvis tabanı kasları adı verilir.<br /> <br /> <b>Dış (büyük) dudaklar </b><br /> <br /> Dölyolu (vajina) girişini sağlı sollu örten cilt kıvrımlarının dışta yer alanlarıdır. Dış dudaklar önde genital kılların olduğu pubis tepesinde, arkada ise anüsün hemen üstünde birleşirler. Üzerleri genital kıllarla kaplıdır ve cilt altında yağdokusu içerirler.<br /> <br /> <b>İç (küçük) dudaklar </b><br /> <br /> Sağlı sollu dış dudakların iç yüzlerinde yer alan, klitorisin üst kısmından vajina girişinin altına uzanan kıvrımlı yapılardır. İdrar deliği ve vajina girişinin etrafını sararlar. İç dudaklar normal şartlarda bacaklar kapalıyken görünmezken bazı kadınlarda dış dudaklardan daha geniş olduklarından dışarı taşabilirler. Kılla kaplı değildirler ve ciltaltı yağdokusu içermezler.<br /> <br /> <b>Vajina girişi </b><br /> <br /> İç dudakların devamında yer alan ve kızlık zarına kadar devam eden 1-2 santimetrelik bir kısımdır. Kızlık zarı yırtıldıktan sonra vajinayla birleşir.<br /> <br /> <b>Kızlık zarı </b><br /> <br /> Latince'de hymen ("himen" okunur) olarak adlandırılan bu yapı, ince olmasına karşın nispeten esnektir ve ortasında bir veya daha fazla sayıda delik içerir. Her kadında farklı yapıya sahip olmasına karşın, genellikle ilk ilişki esnasında hafif bir kanamayla yırtılır ve böylece vajina girişiyle vajinanın birleşmesini sağlar.<br /> <br /> Kızlık zarının kadın genital organlarını enfeksiyondan koruduğu söylense de, ortasında adet kanamasının akmasını sağlayacak deliği veya delikleri olan bu yapının bakterilerin geçişini nasıl engellediği açıklanamadığından, bu işlevi tartışmalıdır.<br /> <br /> <b>Klitoris </b><br /> <br /> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi4.jpg" align="left" border="0" />Klitoris hemen pubis tepesi altında yer alan bir yapıdır ve üstte ve yanlarda iç dudaklarla çevrilidir. Klitorisin hemen alt kısmında idrar deliği, idrar deliğinin altında ise vajina girişi bulunur. Klitorisin dıştan görünen düğme şeklindeki parçasının yanında vulvanın içine tümüyle gömülü şekilde yanlara doğru uzanan iki kolu vardır ve bu haliyle klitoris gerçekte Y şeklinde bir yapıdır. Klitoris cinsel ilişki esnasında aynen erkeğin penisi gibi sertleşebilme özelliğine sahiptir. Kan damarlarından oldukça zengin bu yapı kadın orgazmında önemli görevler üstlenir.<br /> <br /> <b>İdrar Deliği (uretra ağzı)<br /> </b><br /> Klitorisin hemen altında, iç dudakların önde birleştiği yerde bulunan ve idrarın dışarı boşaltılmasını sağlayan idrar deliği aşağıda anlatılacak olan uretra adlı yapının son kısmını oluşturur.<br /> <br /> <b>Perine </b><br /> <br /> Perine dış dudakların arkada birleştiği yerle anüs arasında yer alan bölgedir. Ciltle kaplı olan bölge ciltaltında idrar ve dışkı işlevlerinin kontrolünü sağlayan kasları barındırır. Bu kaslar doğum eylemi esnasında mümkün olduğunca gevşeyerek bebeğin başının doğmasına izin verirler.<br /> <br /> Doğum eyleminin son aşamasına gelindiğinde bebeğin doğumunu kolaylaştırmak amacıyla perineye yapılan kesiye epizyotomi (doğum kesisi) adı verilir. Bu kesinin amacı bebek doğarken bu bölgenin yırtılmasını ve altta bulunan perine kaslarının zarar görmesini engellemektir.<br /> <br /> <b>Vulvada bulunan salgı bezleri </b><br /> <br /> Dış genital bölgenin kurumasını önlemek ve cinsel ilişkide gerekli kayganlaşmayı sağlamak işlevini yürüten birkaç adet salgı bezi vardır. Bunlar arasında en önemlileri idrar çıkış deliğinin yanlarında yer alan Skene bezleri ve vajina girişinin yakınında sağlı sollu yer alan Bartholin ("bartolin" okunur) bezleridir.<br /> <br /> <b>Makat (anüs) </b><br /> <br /> Makat kalın bağırsağın son kısmıdır ve depolanan dışkının dışa atılmasını sağlar.<br /> Bu yapının vajinaya ne kadar yakın olduğuna dikkat edin. Bu anatomik yakınlık nedeniyle kalın bağırsaktan dışkılama esnasında gelen bakteriler vajinayla yakın temasta olurlar ve enfeksiyon tehlikesi oluştururlar.<br /> <br /> Kadınların tuvalet sonrası temizlikte dikkat etmeleri gereken çok önemli bir kural vardır:<br /> <br /> Temizlik arkadan öne (anüsten vajinaya) doğru değil, önden arkaya doğru yapılmalıdır. Zira arkadan öne temizlik kalın bağırsak bakterilerinin vajinaya ve buradan da uretra ağzına bulaşmasına ve bu bölgelerde sık sık enfeksiyonlar yaşanmasına neden olabilir.<br /> <br /> Kızınıza tuvalet eğitimi verirken de bu kuralı öğretmeyi ihmal etmeyin.<br /><br /> <b>İç genital organlar </b><br /><br /> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi5.jpg" align="right" border="0" />İç genital organlar penisi içine kabul eden vajinayla başlar, rahim içine giriş kapısı olan ve aynı zamanda sperm için bir depo görevi üstlenen rahim ağzıyla, bebeğin büyüyerek geliştiği ve gebe olunmayan dönemlerde adet kanamasının oluştuğu rahim ile devam eder, buradan sağlı sollu rahimin her iki yanında boynuz gibi yer alan Fallop tüplerine uzanır ve her bir Fallop tüpü, uçlarında bulunan saçaklarıyla yumurtalıklarla yakın temas eder.<br /> <br /> <b>Vajina </b><br /> Vajina, vajina girişiyle başlayan ve uç kısmında rahim ağzının yer aldığı boru şeklinde ve yaklaşık 10 santimetre uzunluğunda bir yapıdır. Vajina girişinde bulunan salgı bezleri ilişki esnasında vajina girişi ve vajinanın kayganlaşmasını sağlar.<br /> <br /> Normalde ön-arka duvarları birbiri üzerine katlanmış olarak duran bu yapı, doğum eyleminde doğum kanalının yumuşak kısmının yapısında yer alır ve bebeğin başının geçmesine müsaade edecek kadar esner.<br /> <br /> <b>Uretra<br /> </b><br /> İdrarın depolandığı mesanenin devamında yer alan bu boru şeklindeki yapı idrar boşaltım sisteminin son basamağını teşkil eder.<br /> <br /> Uretra kadında erkekten çok daha kısadır. Bu kısalık ve genital sistemin vajina ve anüse yakınlığı, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonlarının daha sık yaşanmasına neden olur. Yine ilk cinsel deneyimlerini yaşayan kadınlarda ilişkinin verdiği "tahriş", ilişki sonrasında sık idrara çıkma, idrarı zor yapma, idrarı boşaltamamış olma hissinin yaşanmasına neden olabilir.<br /> <br /> <a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/kadn-cinsel-organ-yaps-ve-islevi.html"><b>Rahimağzı</b></a><br /> <br /> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi6.jpg" align="left" border="0" height="170" width="209" />Rahimağzı spermler için rahim içine giriş ve doğumda bebek için rahimden çıkış kapısıdır. Vajinanın devamında yer alır. Rahimağzı kanalında yer alan salgı bezleri gebeliğe elverişli günlerde spermlerin geçişini kolaylaştıran, gebeliğe elverişli olmayan günlerde bu geçişi zorlaştıran salgılar üretir. Rahimağzı salgıları ayrıca vajinadan rahim içine bakterilerin girişini engeller. Normal şartlarda sert bir koni biçiminde ve birkaç milimetre açıklığında olan bu yapı doğum eylemi esnasında yumuşar, incelir (bu incelmeye "silinme" denir) ve yaklaşık 10 santimetre açılarak bebeğin çıkmasına izin verir.<br /> <br /> <b>Rahim</b><br /> <br /> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi7.jpg" align="right" border="0" height="183" width="147" />Rahim (uterus), ucunda rahimağzı bulunan, yanlarda da boynuz şeklinde Fallop tüpleri yer alan, kasılma yeteneği güçlü kaslardan oluşan armut şeklinde bir yapıdır. Rahim içindeki boşlukta rahim iç tabakası (endometrium) yer alır. Rahim gebe olunmayan dönemde mandalina büyüklüğünde sert bir yapıdır ve ağırlığı yaklaşık 60 gramdır. Gebelikte rahim yaklaşık 3 kilogramlık bir bebeği içinde taşıyacak şekilde büyür ve doğum eylemi başladığında güçlü kaslarının kasılmasıyla, rahimağzının da gevşeyerek açılmasıyla bebeğin doğması sağlanır. Rahimin bilinen tek işlevi doğmamış bebeğin gelişmesini sağlayacak ortamı oluşturmak, bebeği dıştan gelebilecek darbelerden korumak (bu işlevi amniyos sıvısıyla elele yürütür) ve doğum eyleminde kasılarak bebeği dış dünyaya çıkarmak için anne adayının ıkınmalarıyla birlikte gerekli itici gücü oluşturmaktır. Menopoza giren bir kadında rahimin görevi de tamamlanmıştır ve boyutları giderek ufalır.<br /> <br /> <b>Rahim boşluğu ve rahim iç tabakası (endometrium)</b></p> <!--mstheme--> <table style="border-collapse: collapse;" id="AutoNumber16" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="100%"> <tbody><tr> <td><!--mstheme--> <span style="font-family:Arial;"> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi8a.jpg" align="left" border="0" /> <!--mstheme--> </span></td> <td valign="bottom"><!--mstheme--> <p align="left"><span style="font-family:Arial;">Rahimin içinde yer alan boşluk rahim iç tabakasıyla kaplanmış durumdadır. Döllenmiş yumurta hücresi Fallop tüplerinden geçerek endometriuma ulaştığında burada en "verimli" bulduğu bölgeye yerleşir ve çoğalmaya ve gelişmeye başlar. <!--mstheme--> </span></p></td> <td><!--mstheme--> <span style="font-family:Arial;"> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi8b.jpg" align="right" border="0" /> <!--mstheme--> </span></td> </tr> <tr> <td colspan="3"><!--mstheme--> <p align="justify"><span style="font-family:Arial;">Rahim iç tabakası her adet döngüsünde yenilenir ve gebelik oluştuğunda embriyo rahim boşluğunda gelişimini sürdürür. Gebelik gerçekleşmediğinde bu tabaka yeniden oluşturulmak üzere rahimağzı yoluyla vajinaya, buradan da dış ortama atılır. Kanamayla beraber olan bu sürece adet kanaması adı verilir. <!--mstheme--> </span></p></td> </tr> </tbody></table> <!--mstheme--> <span style="font-family:Arial;"><b>Hücresel farklılıklar</b><br /> <br /> <img src="http://www.kadinhastaliklarivedogum.com/imag/anatomi9.jpg" align="left" border="0" height="212" width="194" />Rahim iç tabakası, rahimağzı kanalı ve vajina yakın komşulukta olmalarına rağmen mikroskopik özellikleri belirgin olarak birbirinden farklı yapılardır.<br /> <br /> Rahim iç tabakası ve rahimağzı kanalı hücreleri daha çok salgı yapıcı özellikler taşırlarken, vajina hücreleri daha çok sağlamlık ve travmalara dayanıklılık açısından gelişmi</span>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-50092316920460784272010-03-15T00:27:00.000-07:002010-03-15T00:30:27.166-07:00Serviks Kanseri nedir? Belirtileri ve Tedavisi<center><h1><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/serviks-kanseri-nedir-belirtileri-ve.html">Serviks Kanseri</a></h1></center>Rahim boynu kanseri kadın üreme organlarında fazla görülen kanserlerden biridir. Daha çok 30-35 yaşlar arasında ortaya çıkar. Servikal displazi denilen kanser öncesi safhada veya henüz karsinoma in situ (rahim boynu yüzeyinde dokuların en üst katlarında) durumunda iken teşhis edilirse yüzde 100 tedavi edilebilir.<br /><br /><u><strong>Belirtiler</strong><br /></u><br />Vajinadan ilişkiden sonra, adetler arasında veya menopozdan sonra kanama;<br /><br />- Vajinadan sulu ve kanlı akıntı, Çok fazla ve kokulu olabilir.<br />- İleri aşamalarda, künt bir sırt ağrısı ve genel sağlık durumunda bozulma.<br /><br />Cinsel organ siğilleri veya herpes gibi cinsel ilişkiyle bulaşan virüs enfeksiyonları geçiren; 18 yaşından önce cinsel ilişkide bulunmaya başlayan; birçok kişiyle cinsel ilişkide bulunan, çok genç yaştan beri birçok kere hamile kalmış kadınlarda rahim boynu kanseri diğer kadınlara kıyasla daha fazla görülür.<br /><br /><u><strong>Teşhis</strong><br /></u><br />Doktorunuz PAP Smear testi ve muhtemelen kolposkopi ve biopsi yapacaktır. Kolposkop ucunda büyütücü bir mercek ve ışık alan bir alettir. Bununla rahim boynu yakından incelenebilir. Biopsi için doktor, laboratuvarda incelenmek üzere, rahim boynundan bir doku parçası alır. Dokunun habis olup olmadığını anlamanın tek yolu budur.<br /><br />Biopsi kanser olduğunuzu gösterirse, doktorunuz konizasyon ve (kanserin rahime sıçrayıp sıçramadığını anlamak için) rahim iç duvarını kazıyıp doku örneği almak üzere kürtaj yapabilir. Sonra tümörün yayılma durumuna göre hastalığın safhasını saptar. Kanserin hangi safhada olduğunun belirlenmesi, tedavinin genişliği konusunda karar verirken bir anahtar niteliği taşır. "Karsinoma in situ" (yüzeydeki kanser) için uygulanacak tedavi, rahim boynu dokularının içine kadar işlemiş veya diğer organlara yayılmış saldırgan bir habis oluşuma uygulanandan çok daha ılımlı olabilir.<br /><br />Kanser erken safhada teşhis edilirse, hemen hemen bütün kadınlar tedavi edilir. Rahim boynu kanseri rahimden öteye yayılmadığı sürece birçok kanser türünden çok daha az öldürücüdür. Hatta çok yayılmış rahim boynu kanseri bile, Amerika da kanserden ölen kadınların sadece yüzde 3 ünün ölüm nedenini oluşturur.<br /><br /><u><strong>Tedavi - Ameliyat</strong><br /></u><br />Karsinoma in situ (yüzeysel kanser) lazer cerrahisi, dondurarak veya koterizasyon ile yok edilebilir. Doktorun rahim boynundan, analiz için, koni biçiminde bir parça çıkarması anlamındaki konik biopsi de ayrı bir olasılıktır. Eğer sınırdaki hücrelerin hepsi normalse, doktor biopside kanserli hücrelerin tümünün çıkarılmış olduğunu varsayabilir. Ancak bazen bir önlem olarak ameliyat sonrası radyoterapi tavsiye edilir.<br /><br />Eğer koninin çevresinde kanserli hücre bulunmuşsa; ikinci bir konizasyon veya bir histerektomi gerekebilir. Konik biopsi hastanede ve genel anestezi ile yapılması gereken büyük bir ameliyattır. "Kanser in situ" (yüzeysel kanser) için beş yıllık iyileşme oranı hemen hemen % 100 dür. "Kanser in situ" durumundan daha fazla yayılmış fakat rahim boynunun ötesine geçmemiş bir kanser için beş yıllık iyileşme oranı % 90 dır.<br /><br /><strong><u>Radyasyon<br /></u></strong><br />Rahim boynu kanseri için ameliyat ile radyoterapinin tedavi oranları aşağı yukarı aynıdır. Radyasyonla tedavi edilen hastalardan, yayılmamış kanseri olan (sadece rahim boynunda) kadınlarda en az 5 yıl için kurtulma oranı % 75-90; rahim boynundan öteye yayılmış kanseri olan kadınlarda en az 5 yıl için kurtulma oranı % 45-55 dir.<br /><br />Radyasyon tedavisi hem makine ile verilen radyasyonu, hem de rahim veya vajinanın üst bölümüne yerleştirilerek orada birkaç gün bırakılan radioaktif materyali kapsar. Bu materyalin yerleştirilmesi genel anestezi ile yapılır.<br /><br />Herkes aynı derecede etkilenmese de radyasyonun bazı sıkıntı veren yan etkileri vardır. Bunlar; diyare, makattan kanama ve bitkinlik hissidir. Radyasyon tedavisinden sonra birkaç ay idrarınızı tutmakta zorluk çekebilirsiniz. Histerektomi yaptırmamış iseniz, radyoterapi tedavisi, menopoza girmemişseniz bile, büyük bir olasılıkla adet sürecinizi durdurarak, sıcak basması gibi menopoz belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olacaktır.<br /><br />Radyasyon tedavisi, vajinanın kısalıp daralmasına da neden olabilir. Ancak, cinsel ilişkiden hemen önce kullanılacak kayganlaştırıcı bir krem bu problemi genellikle çözer. Rahim boynu kanserinin tedavisinden sonra en az 5 yıl süreyle düzenli kontroller ve testler yaptırmanız gerekecektir<strong>.</strong>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-12103965031340154042010-03-15T00:24:00.000-07:002010-03-15T00:29:56.009-07:00Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar "Bel soğukluğu, frengi vs"<center><h1><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/cinsel-yolla-bulasan-hastalklar-bel.html">Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar</a></h1></center> <br /><p>Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar, c<b>insel ilişki ile hasta veya mikrobu taşıyan kişiden sağlıklı kişiye bulaşır. </b>Kendinizin, eşinizin ve ailenizin sağlığını korumak için bu hastalıklardan korunmalısınız. </p> <p>Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların çoğu tedavi edilebilir. Tedavi edilmediklerinde ise kısırlıktan ölüme kadar pek çok şeye neden olabilirler. Anne karnındaki bebekler ya da yeni doğmuş çocuklar için tehlike oluştururlar.</p><b> <p>Bulaşma yolları*</p></b> <p>Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarda en sık görülen bulaşma yolu <b>korunmadan cinsel ilişkidir. </b>Cinsel ilişkide bulunulan kişi sayısı arttıkça hastalık alma tehlikesi artar. Birden fazla kişiyle cinsel ilişkide bulunmak, başka eşleri de olan kişilerle cinsel ilişkide bulunmak tehlikelidir.</p> <p>Kondom(kılıf) kullanmadan cinsel ilişki ile bulaşma olur. Erkekte meni, kadında vajina(hazne) sıvısı mikrobu taşır. </p> <p>Cinsel ilişki sırasında meninin ;hazne, makat veya ağız ile teması bulaşmaya neden olur. Aynı şekilde hazne sıvısının penis(kamış) ya da ağızla teması bulaşmaya neden olabilir.</p> <p>Meni veya meniden önce akan saydam sıvı ağızla temas ettiğinde cinsel yolla bulaşan hastalıklar bulaşabilir.</p><b> </b><p><b>Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Nelerdir ?</b></p> <p><b>Bel soğukluğu (Gonore):</b> </p> <p>En fazla rastlanılan cinsel yolla bulaşan hastalıklardandır. Erkeklerde sık ve ağrılı idrara çıkma ve bol akıntı görülür, kadınlarda ise bol akıntı, adet düzensizliği, sık ve ağrılı idrara çıkma olur. Karın içi iltihaplarına, kısırlığa ve üreme organlarında abselere neden olur. </p> <p>Gebe kadında doğum kanalından bebeğe bulaşabilir. Yeni doğan bebekte körlük, akciğer enfeksiyonu gibi hastalıklara yol açar. </p> <p>Hastalık bulaştıktan 2-3 hafta sonra belirtiler başlar. Tedavisi mümkün ve kolay bir hastalıktır. Her iki eşin birlikte tedavi olması gereklidir. Her iki eş de iyileşmeden cinsel ilişkide bulunulmamalıdır. Eğer kadın gebe ise ve eşinde belsoğukluğu şüphesi varsa kondomsuz(kılıfsız) ilişkide bulunmamalıdır. </p><b> </b><p><b>Frengi(Sifiliz):</b> </p> <p>Cinsel ilişki ile bulaşır. Hastalığı yapan etkenin vücuda giriş yerinde şişkin ve ağrısız bir yara oluşur. Bütün vücudu etkileyen bir hastalıktır.. </p> <p>Ciltte döküntüler ve özellikle kasıklarda şişlikler görülür. Erken fark edildiğinde tedavi edilebilir. Annede varsa bebeğe geçebilir. Tedavi edilmeyip ilerlerse, sinir sistemine zarar vererek körlüğe veya sağırlığa yol açar. Kalp hastalıklarına, vücudun bazı bölgelerinde urlara ve ölüme neden olur.</p> <p>Hastanın tedaviden sonra bir yıl boyunca doktor tarafından izlenmesi gereklidir. Hasta eşiyle birlikte tedavi olmalı ve tedavisi bitmadan cinsel ilişkide bulunmamalıdır. </p><b> </b><p><b>Yumuşak çıban(Şankroid):</b> </p> <p>Cinsel ilişki ile bulaşır ve üreme organlarında ağrılı yaralar oluşur. Genellikle yaraya yakın kasıkta oluşan şişlikler zamanla büyür, çıbana dönüşür ve içindeki iltihap akar. Tedavisi kolaydır.</p> <p>Hastalık bütün vücuda yayılmaz. Geniş çıbanların üzerine başka mikropların yerleşmesi iltihabı ilerletir. Yaraların iyileşmesi aylar alabilir. Eşlerin birlikte tedavi edilmesi gereklidir. </p><b> </b><p><b>Klamidya Tricomatis:</b> </p> <p>Cinsel ilişki ile bulaşır. Erkeklerde ağrılı idrara çıkma ve sarı akıntı ile belli olur. Kadınlarda sarı köpüklü bir akıntı ile kendini belli eder. Karın içinde yaygın iltihaplanmalara neden olur, bu durum kısırlığa, üreme organlarında abselere neden olur. </p> <p>Hamile kadınlarda yüksek ateş, düşük ve ölü doğuma yol açar. Doğum sırasında bebek annenin doğum kanalından mikrobu alabilir ve akciğerlerinde veya gözlerinde iltihaplar olabilir. Tedavisi kolaydır. Eşler birlikte tedavi olmalı ve hastalık iyileşmeden cinsel ilişkide bulunmamalıdırlar.</p><b> </b><p><b>TricomonasVaginalis:</b> </p> <p>Cinsel ilişki ile bulaşır, bol, koyu renk ve kötü kokulu bir akıntı görülür. Tedavisi kolaydır. Eşlerin birlikte tedavi olması gerekir. İyileşme görülmezse tekrar sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Tedavi süresince kondom(kılıf) kullanılmalı ya da cinsel ilişkide bulunulmamalıdır. </p><b> </b><p><b>Üreme organlarında uçuklar(Herpes Simpleks Virüs):</b> </p> <p>Erkek ve kadınlarda, üreme organlarında kaşıntılı ve ağrılı uçuk şeklinde sivilceler görülür ve çok ağrılı yaralara dönüşür. Bunlar kendiliğinden iyileşir, ancak tekrarlayabilir. Kesin tedavisi yoktur kullanılan ilaçlar belirtilerin azalmasını ve gerilemesini sağlar. İdrar yollarında hastalıklara, menenjite, kadınlarda rahim ağzı kanseri ve düşüklere neden olur. Bebek doğarken, annenin doğum kanalından hastalığı alabilir. Gözleri, deriyi ve sinir sistemini etkiler, bebek ölebilir. </p><b> </b><p><b>İnsan Papillom Virüs:</b> </p> <p>Dış üreme organları ile erkeklerde idrar kanalının dışa açılan kısımlarında kadınlarda haznede, makat ve idrar kanalının dışa yakın kısımlarında görülen <b>ağrısız karnıbahar görüntüsünde et kümeleridir</b>. Tedavisi mümkündür. Hastanın eşinin de muayene olması ve tedavi süresince cinsel ilişkide bulunmamaları ya kondom(kılıf) kullanmaları gereklidir. </p> <p>Tedavi edilmezse kümeler büyüyerek çevrelerindeki organlara zarar verir. Erkeklerde idrar kanalını kadınlarda doğum yolunu, idrar kanalını, makatı tıkayabilir. Bebekler mikrobu doğum sırasında anneden alabilir ve solunum yolunda oluşan siğiller bebekte solunum yolunu tıkayabilir.</p><b> </b><p><b>Bulaşıcı Sarılık(Hepatit-B Virüsü):</b> </p> <p>Cinsel yolla ve kanla bulaşır. Bütün vücudu etkileyen bir hastalıktır. Karaciğerde büyüme ve hassaslık, idrar renginde koyulaşma ve sarılık, ateş, kusma görülür. Hastalığın salgın olduğu yerlerde aşı yapılabilir. Karaciğer iltihabı, siroz, karaciğerde kanser ve ölüme neden olabilir. Kesin tedavisi yoktur. Vücudu güçlendirici tedavi hastalığın zararını azaltır. Hasta ile yakın temasta olan kişilerin virüsü alıp almadığı incelendikten sonra aşı ya da başka önlemler uygulanır.<b> </b></p> <p>Hepatit-B(sarılık) cinsel yoldan başka, kan yolu ile de bulaşır. Hastalığı taşıyan kişiden kan nakli ile, hasta ile aynı iğnenin kullanılmasıyla, hasta ile aynı traş bıçağının kullanılmasıyla, kan kardeşi olmakla, yaraya çıplak elle dokunmakla bulaşır.</p><b> </b><p><b>AIDS:</b> Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan biridir. Ayrıca,<b> AIDS</b> taşıyan kanla, kan bulaşmış araçlarla ve anneden bebeğe bulaşma anne karnında,doğum sırasında ve sütle de bulaşır. AİDS hastalığını taşıyan HIV virusu vücuda girdikten ancak 3 ay sonra kan testi ile saptanır. Bu teste "ELISA" testi denir. Vücuda giren HIV, AİDS hastalığı yapmayabilir. Ancak HIV taşıyanlar başkalarına bulaştırırlar.</p> <p>AİDS tedavisi olmayan bir hastalıktır. Vücudun mikroplara karşı korunma sistemini bozarak bütün vücudu etkiler ve başka hastalıkların oluşmasına neden olur. HIV vücuda girdikten 5-10 yıl sonra AİDS ortaya çıkabilir. Hastalığın çıkma belirtileri arasında; sürekli halsizlik, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, kilo kaybı, gece terlemeleri, cinsel organlarda uzun süreli yaralar ve tedavi ile geçmeyen mantarlar, zatürre sayılabilir. Vücudu güçlendiren tedavilerle hastanın yaşamı uzatılır.</p> <p>HIV,virusu taşıyan kişinin kullandığı klozet, bardak, çatal, kaşık ile bulaşmaz. Tokalaşma, kucaklaşma, öpme ile bulaşmaz. Ancak ağız ağıza öpüşmede kanamaya yol açacak sert öpüşmeler, ağızdaki yaralar, öpüşmedem önce diş fırçalaması sırasında diş etlerinin kanamış olması bulaşmaya neden olabilir.</p> <p>Sivrisinek ya da böcekler vasıtasıyla insanlara bulaşmaz. Ter, tükürük, gözyaşı, öksürük, idrar ve dışkıyla bulaşmaz.</p><b> </b><p><b>Korunma yolları</b></p> <p><b>a.</b>Cinsel yolla bulaşan hastalıklarda korunma yollarının başında "hastalığı bulaştırabilecek davranışları yapmamak" gelir. </p> <p>*Fazla sayıda kişiyle cinsel ilişki kurmak bulaşma tehlikesini arttırır.</p> <p>Başkalarıyla cinsel ilişki kuranlarla özellikle bunu meslek olarak yapanlarla cinsel ilişki kurmak bulaşma tehlikesini arttırır.</p> <p>Yukarda sayılan hastalık alınabilecek ilişkilerde kondomsuz(kılıfsız) ilişkiye girmek tehlikelidir.</p> <p>HIV/AİDS ve hepatit B için, kanla bulaşma yoluna dikkat edilmeli ve gerek kuaför ve berber salonlarındaki araç gerecin gerekse eczane ve sağlık kuruluşlarındaki bize hizmette kullanılan araç gerecin temizliğinden emin olunmalıdır.</p> <p>Kan alınması gerektiğinde alınan kanın hastalıklar açısından test edilip edilmediği sorulmalıdır.</p> <p>Kan kardeşi olmak, aynı iğne ile iğne ya da aşı olmak, başkalarının yaralarına çıplak elle dokunmak bulaşma tehlikesini arttırır.</p> <p>Aynı traş bıçağının ya da usturanın kullanılması yine bulaşma tehlikesini arttırır.</p><b> </b><p><b>b.Ö</b>zellikle üreme organlarında olan yara, bere, sivilce veya kaşıntıyla oluşan tahrişlerin hemen tedavi edilmesi gerekir. Bu yara bereler daha kolay hastalık almaya neden olur.</p><b> </b><p><b>c. </b>Korunma yollarında bir diğeri, asağıdaki <b>hastalık belirtileri tanımak</b> ve kendinde ya da eşinde benzer bir belirti görürse<b> derhal sağlık kuruluşuna başvurmaktır</b>.</p> <p>*erkeklerde; sık idrara çıkma ve idrarda yanma, ağrı</p> <p>*idrar sonrası veya sürekli kamıştan akıntı</p> <p>*kadınlarda ; idrara çıkmada ağrı ve yanma ile sık idrara çıkma </p> <p>*hazneden koyu renkli ve kötü kokulu akıntı , </p> <p>*erkelerde kamış yüzeyinde ağrılı yaralar ve kasıklarda elle hissedilen sertlikler</p> <p>*her iki cinste de; cinsel birleşme sırasında ya da cinsel organlarda sürekli ağrı</p> <p>*sık ölü doğumlar</p> <p>*üreme organlarında siğiller</p> <p>*üreme organlarında uçuğa benzer döküntüler, şiddetli ağrı </p> <p>*makat veya perine (bacakların arasında kalan ve üreme organlarını örten kas dokusu) bölgesinde abseler.</p> <p>BU BELİRTİLRİ FARKETTİĞİNİZDE DERHAL TETKİK VE TEDAVİ İÇİN SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURUN !</p><b> </b><p><b>e.</b>Cinsel ilişki sırasında Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan korunmayı sağlayacak tek yöntem<b> KONDOM(KILIF ) KULLANMAKTIR.</b>. </p> <p>Sperm öldürücü krem, köpük ve fitillerin(spermisitler) de bazı mikroplara karşı kısmen koruyuculuğu vardır. Ancak bu maddeler tek başına korunmayı sağlamaz. Eğer spermisitler ve kondom birlikte kullanılırsa korunma oranı artar.</p><b> <p>Hastalık taşıyabilecek kişilerle cinsel ilişkide bulunmamak da bir korunma yoludur.</p></b> <p>Eşlerden birinde hastalık düşündürecek bir belirti varsa, cinsel ilişkide mutlaka kondom(kılıf) kullanmak ve tedaviyi birlikte olmak gerekir.</p>coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-23327009189110950352010-03-14T01:38:00.000-08:002010-03-14T01:41:03.095-08:00Hamilelik "Gebelik" Öncesi Danışma<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_PNIEUe2gQlc/S5yvE4U6n4I/AAAAAAAAAAk/Zn8WXgitGuM/s1600-h/hamile+kad%C4%B1n.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 226px; height: 320px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_PNIEUe2gQlc/S5yvE4U6n4I/AAAAAAAAAAk/Zn8WXgitGuM/s320/hamile+kad%C4%B1n.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5448422147585908610" border="0" /></a><br />Bir çiftin <a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/hamilelik-gebelik-oncesi-dansma.html"><span style="font-weight: bold;">gebeliğe hazırlanırken</span></a> dikkat etmesi gereken birçok önemli adım vardır. Gebelik ya da bir çocuğa sahip olmak gibi önemli bir olaya fiziksel, psikolojik ve ekonomik olarak hazırlanmak gerekmektedir. Bu hazırlığın ilk adımı bir hekime danışmaktır. Gebeliğe hazırlanırken genel bir sağlık kontrolü ve bazı testler yapılması gerekir. Çünkü gebeliğin kendisi bazı annelerde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.<br /><br /><strong>Doktora Başvuru Zamanı</strong><br />Gebe kalmadan ortalama 3 ay önce hekime gitmelisiniz. Bu muayenede vaginal smear, servikal kültür ve bazı kan testleri yapılabilir. Bu kan testleri ile Rubella, Hepatit-B, Toxoplasma ve Su Çiceği gibi aşıyla korunulabilen hastalıkları geçirip geçirmediğiniz tespit edilebilir. Eğer bunlara karşı bağışıklığınız yoksa aşı yapılabilir. Bazı aşılar canlı virüs içerdiğinden (özellikle rubella- kızamıkcık-) aşıdan sonra 3 ay gebelik ertelenmelidir. Bu sırada doğumsal bazı sakatlıkların (nöral tüp defektleri) önlenmesi için folik asit ve çinko alınabilir.<br /><br /><strong>Genetik Hastalıklar</strong><br />Gebelik öncesi danışmada doktor ilk randevuda sizde ve ailenizde kalıtımsal bazı hastalıkları sorgulayacaktır. Eğer böyle bir hastalık söz konusu ise genetik danışma almalısınız. Eğer eşinizle aynı hastalığa sahipseniz IVF ile gebelik ve bu sırada embiriyoların genetik açıdan incelenmesi konusunu hekiminize danışmalısınız.<br /><br /><strong>Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH)</strong><br />Seksüel temasla geçen hastalıklar doğurganlığı etkilemiş olabilir. Bu tür bir hastalık geçirip geçirmediğiniz hekim tarafından bilinmelidir. Cinsel yolla bulaşabilen pek çok hastalık anne ve anne karnındaki bebeği olumsuz etkileyebilir. Frengi, AİDS, Hepatit B gibi hastalıklar çocuk açısından ciddi riskler oluşturabilecek CYBH 'dır. Anne adaylarının tümünün bu hastalıklar açısından taranması ideal bir yaklaşım olmakla beraber genel olarak ekonomik ve sosyal nedenlerle mümkün olmamaktadır. Uygun koşullarda veya şüpheli durumlarda mutlaka kan testleri yapılarak karar verilmelidir. CYBH'a mikoplazma, herpes, gonore, HPV enfeksiyonları da eklenebilir. Bu hastalıklardan birisi tespit edilirse uygun tedavi ve çocuğa yönelik koruma önlemleri belirlenir.<br /><br /><strong>Prenatal Vitamin Desteği ve İyi Diyet</strong><br />Gebelik öncesi prenatal vitamin desteği, özellikle günlük 400 mgr folik asit alınması, beyin-omurilik sistemindeki sakatlıkları azaltır. Gebelik öncesi ve gebelikte vitamin alınmasına ek olarak diyet ayarlanmalıdır. Kansızlık varsa uygun tedavi yapıldıktan sonra gebelik önerilmelidir. Vejeteryan bir anne adayında ise Vitamin B-12 ve D desteği önem kazanmaktadır.<br /><br /> <strong>Fitness ve Diyet</strong><br />Gebelikte ciddi kilo verme diyetleri yapılmamalıdır.Temel olarak gebelikte et, süt, yumurta, taze sebze ve meyveler tüketilmelidir.Bu içerik kişilere göre özelleştirilebilir. Kadınlarda ağırlığın ideal kilodan %15 oranında daha az olması yumurtlamayı zorlaştırabilir. Gebelikte, bulantı ve kusmalarla da kayıplar artabileceğinden çocuğun gelişimi bozulabilir. Bu yüzden kadınlar gebelik öncesi ideal kilolarına kavuşmak için sağlıklı diyet ve spor yapabilirler.<br /><br />Dengeli beslenmenin yanısıra gebelik öncesi ve gebelik sırasında yapılan egzersizler daha kolay doğum yapmanızı sağlayabilir. Gebelik öncesi ve sırasında doktora danışarak mümkünse profesyonel bir gözetim altında egzersizler yapılabilir. Gebelikte nefes nefese kalmamak şartıyla bilinçli egzersiz sürdürülebilir. Vücut ısısı artmadan, nefes taşmadan yapılan, mesafesi gebe tarafından belirlenen yürüyüşler her gebeye önerilebilir. Dalma, atlama, ata binme, kayak gibi sporlar önerilmez. Çünkü gebenin eklemlerinde hormonların (relaksin ve progesteron) oluşturduğu gevşeme, ödem ve gebeliğin yükü nedeniyle incinmeler daha kolay olabilir. Gebelik sırasında egzersiz yapılırken yeterli beslenme ve hidrasyona (su alımı) devam edilmeli ve aşırı ısıdan kaçınılmalıdır. Vücüt ısısı, dolayısıyla rahim içi ısısı, dönme, burgu ve diğer yoğun egzersizlerde ve kalabalık spor salonlarında daha çok artabilir. Mümkünse havalandırılabilen, sakin bir salonda ve uygun giysilerle spor yapılmalıdır.<br /><br />Kadın gebe kaldığı zaman çevre ve alışkanlıklar daha çok önem kazanır. Toxoplazmadan korunmak için çiğ etle yemek hazırlarken mutlak eldiven kullanmalısınız. Ayrıca piknikte veya kedi olan bir ortamda sık sık ellerinizi yıkamalısınız. Nasıl pişirildiği hakkında bilgi sahibi olmadığınız etli yemeklerden (özellikle "fast food") uzak durmalısınız. Önceden biliniyorsa asbest tozu, kurşun, radyasyona maruz kalmaktan kaçınmalısınız.<br /><br /><strong>Kötü Alışkanlıklar</strong><br />Eğer alkol, sigara veya ilaç bağımlığınız varsa gebe kalmadan önce bunlardan kurtulmalısınız. Tek başınıza bu alışkanlıklardan kurtulmayı başaramazsanız, profesyonel yardım için uygun merkezlere başvurmaktan kaçınmayınız.coşkunhttp://www.blogger.com/profile/01501869577993470316noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-49406665710692855552010-03-01T00:13:00.000-08:002010-03-01T00:19:09.676-08:00Doğum Yapan Kadının İş Yerindeki Hakları<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJtcwlOQ3HDB5Oj-nrSzV4iMobKB6HCuXMeWMMloBz752na_3v9VLng30mh1_Sq5Z4LIFxKV4UifBufh1UZxBRt28NztvdPMtR92XOewgnLwr4VCZRtZ4UNYUhA6MeKrBy1YXOsopaDHB_/s1600-h/hamile+kad%C4%B1n.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 226px; height: 320px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJtcwlOQ3HDB5Oj-nrSzV4iMobKB6HCuXMeWMMloBz752na_3v9VLng30mh1_Sq5Z4LIFxKV4UifBufh1UZxBRt28NztvdPMtR92XOewgnLwr4VCZRtZ4UNYUhA6MeKrBy1YXOsopaDHB_/s320/hamile+kad%C4%B1n.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5443576885537140082" /></a><br /><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;font-size:small;"><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:x-large;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/">Doğum izni Ve Doğum yapan kadının İş yerindeki Hakları</a></span></b></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;font-size:small;"><b><br /></b></span></div><b><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/dogum-yapan-kadnn-is-yerindeki-haklar.html">Hamile kalan kadın</a> işçi ne zaman çalışmayı bırakmak durumundadır?<br />İş Yasası’na göre kadın işçi doğumdan önceki 8 hafta ve doğumdan sonraki 8 haftada izinli sayılır. Bu sürede ücretini almaya devam eder.<br /><br />İkiz veya daha fazla bebeğe hamilelik hali olursa bu süreler değişir mi?<br />Evet değişir. Bu durumda doğumdan önce izinli olduğu 8 hafta 10 haftaya çıkarılır.<br /><br />Kadın işçi doğumdan önce kendisini iyi hissederse ve izninin büyük kısmını doğumdan sonra kullanmak isterse, böyle bir hakkı var mıdır?<br />Evet vardır. Eğer hamileliğin çalışmasına engel olmayacağı doktor raporu ile belgelenirse doğumdan önceki 8 haftalık izin 3 haftaya kadar inebilir. Bu durumda kalan 5 haftalık hakkını doğum sonrasında kullanabilir.<br /><br />Bu izin sürelerini etkileyen başka ne gibi olaylar olabilir?<br />Eğer hamile işçinin gebeliği normal gitmiyorsa, düşük yapma tehlikesi varsa ve bu durum hekim raporu ile belgeleniyorsa izin süreleri arttırılabilir.<br /><br />Başka ne olabilir?<br />Eğer kadın işçi doğum sonrasında bebeği ile daha fazla ilgilenmesi gerektiğine karar verirse doğum izni bittikten sonra 6 ay daha izin kullanabilir. Ancak bu 6 ay süresince ücret alamaz.<br /><br />Hamile veya doğum yapmış kadın işçilerin çalışma koşullarında ne tür değişiklikler oluyor?<br />Hamile kadın işçiler hamilelikleri boyunca, doğumdan sonra da 6 ay boyunca gece çalıştırılamazlar. Hekim raporu ile bu süre uzatılabilir.<br /><br />Çalışma süreleri değişir mi?<br />Evet, değişir. Hamile veya yeni <a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/">doğum yapmış</a>, çocuk emziren kadın işçiler günde 7.5 saatten fazla çalıştırılamazlar.<br /><br />Eğer ağır veya yorucu bir işte çalışıyorsa...<br />Hekim raporu ile belgelenirse hamile kadın işçi sağlık durumuna daha uygun bir işe geçirilir. Bundan dolayı ücretinde bir indirim yapılamaz. Ayrıca çalışma ortamının sigara içilmeyen veya oturarak çalışılan bir yer olmasına özen gösterilir.<br /><br />Eğer işin niteliği daha hafif bir işe kaydırılmasına uygun değilse...<br />Bu durumda hamile kadın işçi ücretsiz izine çıkabilir.<br /><br />Hamile kadın işçinin sık sık doktora gitmesi gerekiyor...<br />Hamilelik süresince kadın işçinin düzenli hekim kontrollerini yapması gerekir. Bu kontrollerin yapılması için gün içinde izin alabilir. İzinli olduğu gün veya saatler için ücret kesintisi yapılamaz.<br /><br />Hamile kadın işçiye çalışma süresince sağlanan başka kolaylık var mı?<br />Şunları sayabiliriz: Çalışma süresince hamile kadın işçinin sık sık tuvalete gitme ihtiyacı dikkate alınarak kendisine kolaylık gösterilir. Enfeksiyon riskine karşı işyerinde gerekli hijyen şartları sağlanmalıdır. Çalışma hızı ve yoğunluk hamile kadın işçinin koşullarına göre yeniden düzenlenebilmelidir. Hamile işçinin ani darbelere, sarsıntıya, uzun süreli titreşime maruz kalacağı işlerde çalıştırılması yasaktır. Hamile işçi kişisel koruyucu kullansa bile 80 desibelden daha az gürültülü ortamlarda çalışması sağlanmalı ve bu mümkün değilse işi değiştirilmelidir. İşyerinde hamile kadın işçinin soğuk, sıcak ve yüksek basınçtan dolayı sağlık riski yaratmayacak koşullarda çalıştırılması gerekir. Hamile veya yeni doğum yapmış kadın işçinin yalnız çalıştırılmaması esastır. Bu mümkün değilse diğer işçilerle kolaylıkla iletişim kurabileceği bir yerde çalışması sağlanır. Doğum sonrasında kadın işçi bebeğini emzirebilmek için günde 1,5 saat süt izni kullanır. Bu saati hangi saatler arasında ve kaça bölerek kullanacağına işçi kendisi karar verir. Bu süre için ücret indirimi uygulanamaz.<br /><br />Bu konu hakkında İş Yasası’nın patrona yüklediği sorumluluklar neler?<br />Yaşına ve medeni durumuna bakılmaksızın 100-150 arası kadın işçisi olan işyerlerinde işyeri dışında ve işyerine en fazla 250 metre uzaklıkta 1 yaşından küçük çocukların bakılması ve bebek emziren kadınların kullanabilmesi için bir emzirme odası kurulmalıdır. Bu yükümlülüklerin mali giderlerinin hepsi patron tarafından karşılanmalıdır.<br /><br />Daha büyük çocuğu olan işçiler için bir yükümlülük var mı?<br />Var. Yine yaşına ve medeni durumuna bakılmaksızın 150’den fazla kadın işçisi olan işyerlerinde 0-6 yaş arası çocukların bakımı veya emzirilmesi için işyerinden ayrı ama makul bir uzaklıkta bir yurt veya anaokulu patron tarafından kurulmalıdır. İşveren başka patronlarla ortaklaşarak bir yurt açabilir veya harici bir yurtla anlaşarak da bu hizmeti görebilir.<br /><br />İşveren yakın bir yerde bir yurt yeri bulamamışsa...<br />Uzaklık 250 metreden fazlaysa bu durumda patron ücretsiz taşıt sağlamak zorundadır.<br /><br />Kadın işçi sayısı belirlenirken aynı patronun sadece o işyerindeki işçi sayısı mı esas alınır yoksa başka işyerleri de dikkate alınır mi?<br />İşverenin aynı belediye veya mücavir alan içindeki bütün işyerlerinde çalışan kadın işçilerinin toplam sayısı hesaplanır.<br /><br />Emzirme Odası veya Yurtlardan kimler yararlanabilir?<br />Kadın işçilerin çocukları ile erkek işçilerin annesi ölmüş çocukları veya boşanma halinde velayeti babaya verilmiş çocukları faydalanır.<br /><br />Emzirme Odası veya Yurtlarda nelere dikkat edilmelidir?<br />Yurtlarda 0-2 yaş, 3-4 yaş, 5-6 yaş grubu birbirinden ayrı olarak tutulmalı ve hepsiyle ayrı ayrı ilgilenilmelidir. Buralarda yüksek öğrenim görmüş bir yönetici, öğretmenler, sağlık personeli, her 10 çocuk için bir kadın çocuk bakıcısı bulunmalıdır. Çocuklar gün aşırı bir hekim tarafından kontrolden geçirilmelidir. Çocuklara düzenli olarak koruyucu aşı yapılmalıdır. Çocukların beslenmesi hekim kontrolünde olmalı ve günlük en az 250 gram süt veya yoğurt düzenli olarak verilmelidir. </b></span><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;font-size:small;"><b><br /></b></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;font-size:small;"><b><br /></b></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:x-large;">Doğum İzninin süresi Nekadardır?</span></b></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;font-size:small;"><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(51, 51, 51); font-family:verdana, geneva, lucida, 'lucida grande', arial, helvetica, sans-serif;font-size:small;"><br /></span></div><br /><br /><div style="width:450px"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerNdd0vDhTymj" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/Ndd0vDhTymj"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/Ndd0vDhTymj" wmode="transparent" width="450" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" height="404" name="uzmanPlayerNdd0vDhTymj" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><div><div style="float:left;"><a id="uzmanlinkNdd0vDhTymj" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border:none" /></a> </div><div style="padding-top:7px;"><a id="konulinkNdd0vDhTymj" href="http://www.uzmantv.com/konu/dogum-yapanlarin-isyerindeki-haklari" target="_blank" style="font-family:Verdana;font-size:12px">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div><div style="padding-top:7px;"><br /></div><div style="padding-top:7px;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:large;">Eşi Doğum Yapan Baba Doğum İznine Çıkabilirmi</span></b></div></div><br /><div style="width:450px"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerqrVMLWtQyOu" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/qrVMLWtQyOu"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/qrVMLWtQyOu" wmode="transparent" width="450" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" height="404" name="uzmanPlayerqrVMLWtQyOu" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><div><div style="float:left;"><a id="uzmanlinkqrVMLWtQyOu" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border:none" /></a> </div><div style="padding-top:7px;"><a id="konulinkqrVMLWtQyOu" href="http://www.uzmantv.com/konu/dogum-yapanlarin-isyerindeki-haklari" target="_blank" style="font-family:Verdana;font-size:12px">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-60716222585621556342010-03-01T00:03:00.000-08:002010-03-01T00:10:41.072-08:00Makyaj Yapma Teknikleri "Gözü Büyük Gösterme Makyajı"<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis3IcXn6K3WCmebJVLZf69mETNk2lHJsc3Pkfl1u7gclxMIfz1jiD-sy0CN8I7oiq1dszTNCbsOAOuRmrVClInbCB3DO6AmxNaUYXszIRRYfihz9-WeEx01j_h4fSnh8FQSE9In1eyUKue/s1600-h/makyaj_yapma_teknikleri.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 311px; height: 207px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEis3IcXn6K3WCmebJVLZf69mETNk2lHJsc3Pkfl1u7gclxMIfz1jiD-sy0CN8I7oiq1dszTNCbsOAOuRmrVClInbCB3DO6AmxNaUYXszIRRYfihz9-WeEx01j_h4fSnh8FQSE9In1eyUKue/s320/makyaj_yapma_teknikleri.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5443574051984788002" /></a><br /><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:'Times New Roman';font-size:medium;"><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#cc0000;"><b><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/makyaj-yapma-teknikleri-gozu-buyuk.html">Makyaj yapmanın sırları</a></b></span><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><b><br /></b>Makyaj yapmayan kadın var mı? Kimi ara sıra, kimi her gün; kimi bolca, kimi belli belirsiz ama illaki makyaj yapar. Elbette, makyajın vazgeçilmez beşlisi de yakından tanınır; fondöten, pudra, allık, rimel ve ruj.<br /><br />Fondöten, pudra, allık, rimel ve ruju doğru uygulama teknikleri nelerdir? Renk seçiminde nelere dikkat etmek gerekir? İşte size profesyonellerden makyaj sırları.<br /><br /><br /></span><span style="font-family:Tahoma;color:#FF0066;"><b><u>FONDÖTEN</u> </b></span><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /> Fondöten, yüzünüze pürüzsüzlük sağlar ve onu makyaja hazırlar. Düzgün görünümlü bir ten ve makyajda başarılı bir sonuç için fondöten seçimi çok önem taşır.<br /> Kullandığınız fondötenin yapısı ve rengi cildinizin tipine ve rengine uygun olmalı; cilt renginizden daha açık bir fondöten rengi seçmek daha doğru olur.<br /> Fondötenin her zaman temiz ve nemlendirilmiş cilde uygulanması gerekir.<br /> <b><u>Uygulama </u></b><br />Kompakt fondöten dışında tüm fondötenleri sürerken parmak uçlarınızı kullanın. Elin ısısı fondötenin akıcılığını artırdığı için hem cilde yedirmek daha kolay olur hem de dayanıklılığı artar. En önemlisi daha doğal bir görünüm sağlar.<br />Fondöteni alnınıza, burnunuza, yanaklarınıza ve çenenize benek benek sürün. Az miktar ile başlayın, gerekirse ilave edersiniz. Çok fazla miktar, sürülmeyi zorlaştıracağı gibi maske etkisi de yaratır.<br />Cildinize parmaklarınızla basınç uygulayarak ortadan kenarlara doğru tüm yüzünüze yayın. Boyun ve kulaklara doğru rengi iyice yedirin.<br /><br /></span></span><div><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:'Times New Roman';font-size:medium;"><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"> Yüzde renk bütünlüğü sağlamak için göz kapaklarınızın üzerine ve gözün alt kısmına da ( kirpiklere değmeden ) sürün.<br />Profesyonel bir sonuç istiyorsanız, nemli bir sünger ile yüzün dışına doğru fondötenin üzerinden geçin.<br />Diğer uygulamalara geçmeden önce fondötenin cildinize iyice oturması için bir süre bekleyin.<br /> <i>Fondöteni yeni sürmenize rağmen sivilce veya göz altı halkaları tam kapanmamış olabilir. Bir kapatıcı ( concealer ) ile bu hataları düzeltmek gerekir. </i><br /><br /></span><b><span style="font-family:Tahoma;color:#FF0066;"><u>PUDRA</u></span></b><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /> Pudra, makyajın vazgeçilmezidir. Teni matlaştırır, bütünlüğü sağlar ve fondöteni sabitler. İki türü vardır: Toz pudralar, çok ince ve hafif bir yapıya sahiptir; fondöteni matlaştırır ve şeffaf bir görünüm sağlar. Kompakt pudralar ise, taşınma ve kullanım kolaylığından dolayı daha çok tercih edilir. Makyajı sabitlemek ve gün boyu rötuş yapmak için idealdirler; toz pudralara göre daha pudralı bir sonuç verirler.<br /> <b><u>Uygulama</u></b><br />Toz pudra kullanıyorsanız uygulama için pudra ponponu tercih edin. ( Ponpon yoksa, bir pamuk pedin arasını açıp biraz toz pudra koyarak geçici bir ponpon yapabilirsiniz. )<br />Pudrayı hafif vuruşlarla, tüm yüzünüze uygulayın. Daha sonra, büyük bir fırçayla fazlalıkları alın.<br />Kompakt pudra için fırça kullanmak en uygunudur. Pudrayı uygularken fırçayı yüzünüzde hızlı hareketlerle sağdan sola ve yukarıdan aşağıya dolaştırın. Böylece pudra yüzünüze eşit olarak dağılacaktır.<br /><br /></span><b><span style="font-family:Tahoma;color:#FF0066;"><u>ALLIK</u></span></b><span style="font-family:TIMES NEW ROMAN, GEORGIA, TIMES;font-size:100%;color:#000000;"><b><span style="font-family:TIMES NEW ROMAN, GEORGIA, TIMES;font-size:100%;color:#FF0066;"> </span></b><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /> Allık, yüze mutlu bir görünüm verir ve cilde canlılık kazandırır.<br /> Göz ve dudaklar arasındaki renk dengesini koruduğu için seçtiğiniz rengin ruj renginizle uyumuna özen gösterin.<br /> <b><u>Uygulama</u></b><br />Gülümseyin ve allığı yanağınızın en yüksek noktasına sürün.<br />Yoğun görünmemesi, ayrı bir bölüm gibi durmaması için rengi azar azar ve fırçadaki fazlalıkları üfleyerek uygulayın.<br />Yüzün dışına doğru, dairesel ve hafif hareketlerle uygulamayı sürdürün.<br />Görünümde bütünlük sağlamak için, fırçanızı burun ucu, çene ve alnınıza da hafifçe dokundurun.<br />Renginiz çok koyu veya yoğun kaçtıysa ten renginizden daha açık bir pudra ile yoğunluğu azaltın.<br /><br /></span></span><b><span style="font-family:Tahoma;color:#FF0066;"><u>RİMEL</u></span></b><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /> Rimel, bakışlarınıza yoğunluk, anlam ve güç kazandırır. Yorgun görünümü bir anda yok eder, canlılık verir. Seçtiğiniz rimelin özelliğine göre, kirpiklerinizi uzatabilir, kıvırabilir ya da onlara hacim kazandırabilirsiniz. Seçim sizin!<br /> Rimelinizin fırçasını düzenli olarak temizleyin. Böylelikle daha önceki kullanımlarınızdan kalmış olan artıklar kirpiklerinizin üzerinde topçuklar oluşturmaz.<br /> <b><u>Uygulama </u></b><br />Rimelin iyi tutması için kirpikleriniz temiz ve kuru olmalı. Eğer lens kullanıyorsanız, rimeli sürmeden önce lenslerinizi takmayı unutmayın.<br />Uygulamaya üst kirpiklerden başlayın. Aşağıdan yukarı yani köklerden uçlara doğru fırçayı sürekli döndürerek ilk katı sürün. Kirpiklerinizin kurumasını bekleyin, daha sonra ikinci katı uygulayın.<br />Alt kirpiklerinize hacim kazandırmak istiyorsanız, fırçayı kirpik diplerinde yatay olarak gezdirin. Eğer uzun görünsünler istiyorsanız, fırçayı dik olarak tutup kirpikleri tek tek boyayın.<br />Kirpik fırçası ile fazlalıkları alın ve kirpikleri birbirlerinden ayırın.<br />Uygulama sırasında göz çevrenize rimel bulaştırdıysanız bir kaç saniye bekleyin ve bir pamuklu çubuk yardımıyla temizleyin.</span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:'Times New Roman';font-size:medium;"><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:'Times New Roman';font-size:medium;"><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;">Orjinal Link:http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/makyaj-yapma-teknikleri-gozu-buyuk.html<br /><br /></span><b><span style="font-family:Tahoma;color:#FF0066;"><u><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/">RUJ</a></u></span></b><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /> Makyajı tamamlayan son dokunuştur. İyi uygulanmış bir ruj yüzünüzü anında canlandıracak hatta gözlerinizin parlaklığını bile vurgulayacak güçtedir. Renk seçiminiz zevkinize, kıyafetinizin rengine ya da moda renklere göre değişse de dudaklarınızın biçimini de göz önünde bulundurmalısınız.Dudaklarınız dolgunsa, yumuşak tonlarda mat rujları tercih edin. İnce ise, koyu renkli parlak rujlar kullanın.<br /> <b><u>Uygulama </u></b><br />Rujunuza uygun renkte bir dudak kalemi ile ortadan uçlara doğru dudaklarınızı çevreleyin. Dudak kaleminizin ucu iyice açık olmalı.<br />Dudağınızın her tarafını kalemle doldurun. Böylece hem rujunuzun ömrü uzayacak hem de silinmeye başladığında dudaklarınız cansız görünmeyecektir.<br />Artık rujunuzu sürebilirsiniz. Uygulamayı fırçayla yaparsanız daha iyi sonuç alırsınız.<br />Kalıcılığını artırmak için ilk katı sürdükten sonra fazlasını kağıt mendille alın ve ikinci katı sürün.<br />Işıltılı görünüm için, dudaklarınızın tam ortasına renksiz bir parlatıcı dokundurun.</span></span><div><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:'Times New Roman';font-size:medium;"><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:'Times New Roman';font-size:medium;"><span style="font-family:Tahoma;font-size:85%;color:#000000;"><br /></span></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" border-collapse: collapse; font-family:'Times New Roman';"><span style="font-family:Tahoma;color:#000000;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:x-large;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/makyaj-yapma-teknikleri-gozu-buyuk.html">Gözü Büyük Göstermek İçin Yapılan Makyaj</a></span></b></span></span></div><br /><div style="width:450px"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayereTMQrPh2n27" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/eTMQrPh2n27"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/eTMQrPh2n27" wmode="transparent" width="450" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" height="404" name="uzmanPlayereTMQrPh2n27" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><div><div style="float:left;"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border:none" /> </div><div style="padding-top:7px;">Benzer videolar için tıklayın</div></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-31386793146849691462010-02-26T00:03:00.000-08:002010-02-26T00:11:56.523-08:00Adet Söktürücü İlaçlar Ve Şifalı Bitliker<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifngENvfUstmD6wHC__Z7xlES6Qmfr3aOWgBcPqTabL1TRBiz0gprI1wR_4jrn3r5BA3x0f6XgfEl9qIjhYjlLHyZ9qd2ZSyFBUHvfVcvwD-rvesnornHmPfWRKg25zdOIkrXrL_mgft-r/s1600-h/kilo_vermenizi_engelleyen_10_madde_b.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifngENvfUstmD6wHC__Z7xlES6Qmfr3aOWgBcPqTabL1TRBiz0gprI1wR_4jrn3r5BA3x0f6XgfEl9qIjhYjlLHyZ9qd2ZSyFBUHvfVcvwD-rvesnornHmPfWRKg25zdOIkrXrL_mgft-r/s320/kilo_vermenizi_engelleyen_10_madde_b.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5442460948879045490" /></a><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(133, 36, 103); line-height: 18px; font-family:Arial, Tahoma, Verdana, Helvetica, sans-serif;"><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;font-size:12px;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Her kadın gibi sizde adet döneminden nem kapıyorsunuz… Aman allahım ya yinemi geliyor… Gelmesin bu ağrı beni öldürecek diyorsunuz. Peki adet söktürücü bitki yada ilaçları biliyor musunuz ?</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;font-size:12px;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><span id="more-2243" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"></span>Prof. Dr. Ahmet Maranki adet düzensizliği kürleri, adet düzenleyici formülleri.. Adet söktürücü şifalı bitkiler, adet sökücü ilaçlar, formüller ve bitki çayları tarifleri..</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;font-size:12px;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Şifalı bitkiler </span></span></b><span id="adsclickad" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><span id="adsclickad" class="adsmartlinkR2038R" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 1px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border-color: initial; outline-width: 0px; outline-style: initial; outline-color: initial; font-style: inherit; vertical-align: baseline; text-decoration: none; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 0, 0); cursor: pointer; font-family:inherit;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">uzmanı</span></span></b></span></span><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"> olan Prof. Dr. Ahmet Maranki adet kanaması söktürücü şifalı bitkiler olarak; maydanoz, papatya, civanperçemi, kimyon, nane, nergis, rezene, safran, havuç tohumu, anason, karabaş otu, misk gibi bitkilerinden hazırlanacak adet söktürücü çayları önermektedir.</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;font-size:12px;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Sayın Maranki yukarıda saydığımız bitkiler ile hazırlanan adet söktürücü çaylardan her </span></span></b><span id="adsclickad" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><span id="adsclickad" class="adsmartlinkR2038R" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 1px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border-color: initial; outline-width: 0px; outline-style: initial; outline-color: initial; font-style: inherit; vertical-align: baseline; text-decoration: none; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 0, 0); cursor: pointer; font-family:inherit;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">gün</span></span></b></span></span><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"> 3-4 bardak kadar içilmesini tavsiye etmektedir. Ayrıca taze üvez </span></span></b><span id="adsclickad" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><span id="adsclickad" class="adsmartlinkR2038R" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 1px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border-color: initial; outline-width: 0px; outline-style: initial; outline-color: initial; font-style: inherit; vertical-align: baseline; text-decoration: none; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 0, 0); cursor: pointer; font-family:inherit;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">meyvelerden</span></span></b></span></span><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"> yemek de adet kanaması sökücü sonuçlar doğurmaktadır.</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Diğer adet sökücü şifalı bitkiler</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Adet sökücü ilaç niyetine dereotunu da öneren Prof. Dr. Ahmet Maranki adet kanamasını söktürmek amacıyla 2 çay kaşığı kadar dövülmüş dereotu adet söktürücü bitki çayı </span></span></b><span id="adsclickad" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-weight: inherit; font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><span id="adsclickad" class="adsmartlinkR2038R" style="margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 1px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border-color: initial; outline-width: 0px; outline-style: initial; outline-color: initial; font-style: inherit; vertical-align: baseline; text-decoration: none; border-bottom-style: solid; border-bottom-color: rgb(204, 0, 0); cursor: pointer; font-family:inherit;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">hazırlanıp</span></span></b></span></span><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">, içilmesinin adet sökmeye yardımcı olacağını belirtiyor.</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Prof. Dr. Ahmet Maranki adet düzensizliği için zerdaçalın çay şeklinde hazırlanıp içilmesinin veya zerdaçalın toz haline getirilerek tüketilmesinin etkili olacağını söylemektedir.</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Adet sökücü olarak kereviz tüketilmesi; civan perçemiyle hatmi çiçeğinin birleşiminden bitki çayı yapılıp içilmesi de Prof. Dr. Ahmet Maranki’nin adet sökücü, adet kolaylaştırıcı formüllerinden olduğu ve adet sökücü şifalı bitkiler isteyenlere tavsiye ettiği tedavi yöntemlerindendir.</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">ADET SÖKTÜRÜCÜBİTKİLER<br />Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.At kuyruğu otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir..</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Aynı safa yaprak ve çiçekleri Kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.<br />Civan perçemi tek başına yada sığır kuyruğu, çörek otu ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse adet söktürür, kadınlarda görülen çocuk olmama durumu adetten ise gayet faydalı bir uygulamadır. Yine menapozdan kaynaklanan kesilmelere de çok faydalıdır. Bazı kişilerde alerji etkisi yapabilir. Koklamak, tozunu yutmak ve vücuda sürtünce alerji yapabilir. Telafisi: Alerji için civan perçemini balla karıştırıp yerse fayda görür.<br />Çiriş otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.<br />Çörek otu balla karıştırılıp yenmeye devam edilirse adet söktürür<br />. Az çöven kökü kaynatılıp balla tatlandırılarak içilirse adet söktürürFazlası kustururHavlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir<br />. Kekik (civanperçemi acıdır,kattılırsa daha iyi olur) kaynatılıp balla tatlandırılıp günde 3 çay bardağı içilirse adet söktürür.<br />Kuş dili kaynatılıp balla tatlandırılarak birer su bardağı aç karnına içilir.<br />Madımak otu kaynatılıp balla tatlandırılarak aç karına birer su bardağı içilir.<br />Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.<br />Şakayık çiçekleri kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.<br />Üzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilmeteÜzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilir.Mide gastridi ve ülseri olanları yakar. Sirke ile yapılan bal şerbeti içilirse mide yanması geçer. Geçmezse önce mide tedavi edilir.</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/adet-sokturucu-ilaclar-ve-sifal.html">ADET SÖKTÜRÜCÜBİTKİLER</a><br />Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.At kuyruğu otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir..<br />Aynı safa yaprak ve çiçekleri Kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.<br />Civan perçemi tek başına yada sığır kuyruğu, çörek otu ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse adet söktürür, kadınlarda görülen çocuk olmama durumu adetten ise gayet faydalı bir uygulamadır. Yine menapozdan kaynaklanan kesilmelere de çok faydalıdır. Bazı kişilerde alerji etkisi yapabilir. Koklamak, tozunu yutmak ve vücuda sürtünce alerji yapabilir. Telafisi: Alerji için civan perçemini balla karıştırıp yerse fayda görür.<br />Çiriş otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.<br />Çörek otu balla karıştırılıp yenmeye devam edilirse adet söktürür<br />. Az çöven kökü kaynatılıp balla tatlandırılarak içilirse adet söktürürFazlası kustururHavlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir<br />. Kekik (civanperçemi acıdır,kattılırsa daha iyi olur) kaynatılıp balla tatlandırılıp günde 3 çay bardağı içilirse adet söktürür.<br />Kuş dili kaynatılıp balla tatlandırılarak birer su bardağı aç karnına içilir.<br />Madımak otu kaynatılıp balla tatlandırılarak aç karına birer su bardağı içilir.<br />Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.<br />Şakayık çiçekleri kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.<br />Üzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilmeteÜzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilir.Mide gastridi ve ülseri olanları yakar. Sirke ile yapılan bal şerbeti içilirse mide yanması geçer. Geçmezse önce mide tedavi edilir.</span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><b><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></span></b></p><p style="margin-top: 12px; margin-right: 0px; margin-bottom: 12px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; border-style: initial; border- outline-width: 0px; outline-style: initial; outline- font-style: inherit; vertical-align: baseline; font-family:inherit;color:initial;"><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: x-large;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/adet-sokturucu-ilaclar-ve-sifal.html">Geciken adeti başlatmak için aspirin?</a></span></span></p></span><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /><br /></span><div style="width:450px"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerNrrdLJ1WKM9" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/NrrdLJ1WKM9"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/NrrdLJ1WKM9" wmode="transparent" width="450" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" height="404" name="uzmanPlayerNrrdLJ1WKM9" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><div><div style="float:left;"><a id="uzmanlinkNrrdLJ1WKM9" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border:none" /></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"> </span></div><div style="padding-top:7px;"><a id="konulinkNrrdLJ1WKM9" href="http://www.uzmantv.com/konu/adet-sokturucu-ilaclar" target="_blank" style="font-family: Verdana; "><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Benzer videolar için tıklayın</span></a></div></div><div style="padding-top:7px;"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /></span></div><div style="padding-top:7px;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size: x-large;">Adet söktürücü olarak bitkisel karışımlar</span></b></div></div><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><br /><br /></span><div style="width:450px"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerddrT1DL-wdB" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/ddrT1DL-wdB"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/ddrT1DL-wdB" wmode="transparent" width="450" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" height="404" name="uzmanPlayerddrT1DL-wdB" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><div><div style="float:left;"><a id="uzmanlinkddrT1DL-wdB" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border:none" /></span></a><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;"> </span></div><div style="padding-top:7px;"><a id="konulinkddrT1DL-wdB" href="http://www.uzmantv.com/konu/adet-sokturucu-ilaclar" target="_blank" style="font-family: Verdana; "><span class="Apple-style-span" style="font-size: medium;">Benzer videolar için tıklayın</span></a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-91534577690917741812010-02-25T23:53:00.000-08:002010-02-26T00:02:19.476-08:00Vajinada Kuruluk Ve Nedenleri Tedavisi<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBn9U-NfoDiHOuUw85tNMQkFPOIQKwuLs4cF9692tkEKo2ox0x21UAgfEWGXlBTjPQuraiBD6aWp2gi2pDyguyeag8x0cR8a5ODHLmt020Q1UVy8FPEUWBSwL2hfTirXC9JBzDcm9KFcKA/s1600-h/duzenli_seks_hayatinin_yararlari_b.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBn9U-NfoDiHOuUw85tNMQkFPOIQKwuLs4cF9692tkEKo2ox0x21UAgfEWGXlBTjPQuraiBD6aWp2gi2pDyguyeag8x0cR8a5ODHLmt020Q1UVy8FPEUWBSwL2hfTirXC9JBzDcm9KFcKA/s320/duzenli_seks_hayatinin_yararlari_b.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5442458210102702562" /></a><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:large;"><span class="Apple-style-span" style="color:#FF0000;"> Vajinada Kuruluk Nedir Nedenleri?</span></span></b><br /></span><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(41, 41, 41); line-height: 25px; font-family:'Trebuchet MS', Tahoma;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"> Cinsel yönden aktif olan her kadin zaman zaman vajinal kuruluk problemi yasar. Vajinal kuruluk varliginda cinsel iliski bir keyif kaynagindan çok aci ve stress nedeni haline gelir. Kadinlar erotik uyarilara bazi cevaplar verirler. Nefes alis verisin hizli ve derin hale gelmesi, ciltte sicaklik hissi ve kizarma, meme uçlarinin belirginlesmesi, klitoris ve vulvada sisme cinsel uyari karsisinda ortaya çikan degisikliklerdir. Kadinlarin pek çogu erotik uyarilar karsisinda vajialarinda da bazi degisiklikler hissederler. Uyari ile birlikte vajina yukariya dogru kalkar ve boyu hafifce uzar. Ayrica vajina duvarlarinda “terleme” yani salgi olur. Lubrikasyon ya da kayganlasma adi verilen bu durum vajina duvarlarini olusturan hücre tabakalarindan kaynaklanir. Sivi ciltten olan terlemeden farklidir ve bilimsel olarak modifiye plazma transüdasyonu olarak isimlendirilir. Bu sivi AIDS’de dahil olmak üzere pek çok degisik virüs içerebilir. Bu nedenle partnerin dikkatli olmasi gereklidir. Bu sivinin yutulmasi ya da cinsel fantazi oyuncaklarinin ortak <span id="more-1589"></span>kullanimi virüsün bulasmasina neden olabilir. Sivinin ve lubrikasyonun asil amaci cinsel iliskiyi kolaylastirmak ve spermlerin rahim içine dogru ilerlemesine yardimci olmaktir. Pek çok kisi vajinadaki bu islakligi kadinin uyarilmasi ve cinsel iliskiye hazir olmasi ile ile es anlamli olarak görür. Oysa bu yanlistir. Kadinlar bazen cinsel olarak uyarilmadiklari halde vajinalari islanabilir ya da tam tersi olarak vajina islanmadan da uyarilmis olabilir. Asiri salgi zaman zaman problem olabilmekle birlikte asil sorun yeteri kadar islakligi saglanamadigi durumlarda yasanmaktadir. Bazi kadinlar yeteri kadar uyarilmadigi için kur kalirken bazilarinda ise kurulugun nedeni stress ya da gerginliktir. Öte yandan tampon kullanimi, diger temizlik malzemeleri, ya da vajinal dus da kuruluga neden olabilmektedir. Benzer sekilde alerji ilaçlari ile psikiyatrik sorunlarda, kalp damar hastaliklarinda ya da diger bazi durumlarda kullanilan ilaçlar da kuruluga yol açabilir. Nadiren dogum kontrol haplari da benzer bir etki yaratabilir.Temel olarak bakildiginda kan östrojen hormonundaki dalgalanmalar kurulugun temel nedenidir. Menopoz da vajinal kurulugun önemli ve sik karsilasilan bir nedenidir. Üreme çaginin sonlarinda azalan östrojen hormonuna bagli olarak vajinal dokular incelir ve esnekligi azalir. Buna paralel olarak dokularin sivi üretme yetenegi düser. Özetleyecek olursak kuruluga yol açan nedenler adet siklusunun dönemleri gebelik dogum sonrasi emzirme dönemi stress dönemleri prezervatif kullanimi tampon kullanimi vajinal dus ilaçlar menopoz Vajinal kurulugun en kolay ve etkili çözümü lubrikan yani kayganlastiricilardir. Piyasada bu amaçla satilan pek çok ürün bulunmaktadir. Bu ilaçlarin çogu kokusuz, tatsiz ve sterildir. Yine bu ilaçlarin hemen hepsi hipoalerjeniktir. Kendinize uygun olan lubrikani degisik markalari deneyerek kendiniz bulmalisiniz. Lubrikan seçerken dikkat etmeniz gereken bazi hususlar vardir: 1) Her zaman suda çözünen lubrikanlari kullanin. Petrol bazli vazelin gibi kayganlastiricilari asla ve asla kullanmayin. Bunlar hem enfeksiyona olan egilimi arttirirlar hem de içerdikleri maddeler prezervatiflerin dayanikliligini azaltirlar. Öte yandan vajinada irritasyona neden olabilirler. 2) Nemlendirici, anti-irritan ve kurutma tozlari arasindaki ayrima dikkat edin. Pek çok markanin degisik amaçlarla kullanilan farkli ürünleri vardir. Anti-irritan kremler sadece dis bölgelerde kullanilir ve vulvadaki agri ve kasintiyi giderirler. Bu ilaçlar asla vajina içinde kullanilmazlar. Bazi toz ve pudralar ise sadece asiri salgi olan kadinlarda salgiyi absorbe etmek için kullanilirlar. 3) Unutmamaniz gereken bir baska nokta ise aksi belirtilmedigi sürece bu tür kayganlastiricilarin hamilelikten koruyucu etkisinin olmadigidir. Yine bu maddeler cinsel yolla bulasan hastaliklara karsi korumaz. Sadece nonoxynol adi verilen maddeyi içeren maddeler sperm öldürücü özellige sahiptir. Ancak bu madde de vajina için irritan bir maddedir ve enfeksiyon riskini arttirir. Kayganlastiricilara ek olarak pelvik kaslarin güçlü tutulmasi bölgeye olan kan akimini arttirarak sivi üretimine destek olabilir. Bu amaçla Kegel egzersizleri yapilabilir. Kegel egzersizlerini ögrenmek için tuvalette otururken idrar yapmaya baslayin ve idrar akimi devam ederken durdurmaya çalisin. Daha sonra bu hareketleri mesaneniz bosken yapin. Kaslari kasin ve üçe kadar sayin. Buna kalsarin yoruldugunu hissedene kadar devam edin. Kegel egzersizlerini her gün günde 2 defa yapin. Birkaç hafta içinde cinsel yasantinizdaki degismi fark edeceksiniz.</span></b></span><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(41, 41, 41); line-height: 25px; font-family:'Trebuchet MS', Tahoma;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:medium;"><br /></span></b></span></div><div><span class="Apple-style-span" style=" color: rgb(41, 41, 41); line-height: 25px; font-family:'Trebuchet MS', Tahoma;"><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:x-large;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/vajinada-kuruluk-ve-nedenleri-tedavisi.html">Vajinada kuruluk ve cinsel ilişki</a></span></b></span></div><br /><br /><div style="width:450px"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayern0T0v2sBk5U" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/n0T0v2sBk5U"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/n0T0v2sBk5U" wmode="transparent" width="450" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" height="404" name="uzmanPlayern0T0v2sBk5U" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><div><div style="float:left;"><a id="uzmanlinkn0T0v2sBk5U" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border:none" /></a> </div><div style="padding-top:7px;"><a id="konulinkn0T0v2sBk5U" href="http://www.uzmantv.com/konu/vajinal-kuruluk-tedavisi" target="_blank" style="font-family:Verdana;font-size:12px">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div><br /><div><br /></div><div><b><span class="Apple-style-span" style="font-size:x-large;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/vajinada-kuruluk-ve-nedenleri-tedavisi.html">Vajinada kuruluk Tedavisi</a></span></b></div><br /><br /><div style="width:450px"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayernT0r4WseqZl" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/nT0r4WseqZl"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/nT0r4WseqZl" wmode="transparent" width="450" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" height="404" name="uzmanPlayernT0r4WseqZl" type="application/x-shockwave-flash"></embed></object><div><div style="float:left;"><a id="uzmanlinknT0r4WseqZl" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border:none" /></a> </div><div style="padding-top:7px;"><a id="konulinknT0r4WseqZl" href="http://www.uzmantv.com/konu/vajinal-kuruluk-tedavisi" target="_blank" style="font-family:Verdana;font-size:12px">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-63156488630745946442010-02-24T00:25:00.000-08:002010-02-24T00:27:26.452-08:00Gebelik Testleri Nedir? Ne zaman Yapılmadır<h1 style="font-weight: bold;" class="title"><span style="font-size:100%;">Gebelik Hamilelik Testleri</span></h1> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" ><strong><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/gebelik-testleri-nedir-ne-zaman.html">Gebelik</a> rahim içinde (<a title="dış gebelik" href="http://birlog.com/tag/dis-gebelik/">dış gebelik</a> durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır. </strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" ><strong>Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCG ölçümü yapılır. </strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style="color: rgb(128, 0, 0);font-family:Arial Tur;font-size:xx-small;" ><strong>İdrar testleri:</strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" ><strong>Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG’nin <em>varlığının ya da yokluğunun</em> saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG’yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler. İdrar testlerinde “gebelik müspet” sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak “gebelik menfi” sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.</strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" ><strong>Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50′lerde olabileceğini göstermektedir (“Hata” genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).</strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" ><strong>Laboratuvarda uygulanan idrarda <a title="gebelik testleri" href="http://birlog.com/tag/gebelik-testleri/">gebelik testleri</a> ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.</strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style="color: rgb(128, 0, 0);font-family:Arial Tur;font-size:xx-small;" ><strong>Kan testi (beta HCG):</strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" ><strong>İdrar testleri ß-HCG’nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG’nin kandaki <em>seviyesini</em> saptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz <a title="adet gecikmesi" href="http://birlog.com/tag/adet-gecikmesi/">adet gecikmesi</a> bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.</strong></span></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><strong><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" >Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" >mol gebeliği</span><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" >, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.</span></strong></span></p> <p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="font-size:100%;"><strong><span style=";font-family:Arial Tur;font-size:x-small;" ><a href="http://birlog.com/gebelik-hamilelik-testleri/">http://birlog.com/gebelik-hamilelik-testleri/</a></span></strong></span></p><p style="font-weight: bold;" align="left"><br /><span style="font-size:100%;"><strong></strong></span></p><p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="text-decoration: underline;">Gebelik Testleri ,</span></p><p style="font-weight: bold;" align="left"><br /><span style="text-decoration: underline;"></span></p><p style="font-weight: bold;" align="left"><span style="text-decoration: underline;"></span><br /><span style="font-size:100%;"><strong></strong></span></p><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerprTdQHQVY_S" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/prTdQHQVY_S"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/prTdQHQVY_S" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerprTdQHQVY_S" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkprTdQHQVY_S" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkprTdQHQVY_S" href="http://www.uzmantv.com/konu/gebelik-testleri" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-12009651273961254952010-02-24T00:10:00.000-08:002010-02-24T00:22:47.680-08:00kadınlarda Mastürbasyon Yapma Teknikleri<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRmTGPDFLLS4dqE7ci_rko5Q0QyM60neaFa51c8rioDNOdOvirUOSwQ1lINBZmJ0_yqwiU6dFn-yoBwTmWrMWIe441merVezf9Y00OBrsX4JntpGWSF88bAEHWo5CUOabC1hnw0KANaOjV/s1600-h/mast%C3%BCrbasyonkad%C4%B1n.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 141px; height: 132px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhRmTGPDFLLS4dqE7ci_rko5Q0QyM60neaFa51c8rioDNOdOvirUOSwQ1lINBZmJ0_yqwiU6dFn-yoBwTmWrMWIe441merVezf9Y00OBrsX4JntpGWSF88bAEHWo5CUOabC1hnw0KANaOjV/s320/mast%C3%BCrbasyonkad%C4%B1n.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5441722256523871906" border="0" /></a><br /><p style="font-weight: bold;">Kadınlar genellikle klitorislerini uyararak mastürbasyon yaparlar. Parmakların klitorisi küçük dairesel hareketlerle (genellikle orta ve işaret parmaklar)uyarması başlıca tekniklerden biridir. Orgazma yakın klitorisin tam üzerine yapılan basınç artar. Bazı kadınlar vaginaları içinde cinsel ilişkidekine benzer şekilde, uyarıcı bir kitlenin, cismin olmasını da isteyebilirler. Bu cisim genellikle diğer elin parmakları veya bu iş için özel olarak düzenlenmiş protezlerdir (vibratör vb). </p> <p style="font-weight: bold;"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/kadnlarda-masturbasyon-yapma-teknikleri.html">Kadınlar penisi</a> andıran şekilleri nedeniyle bazı sebze ve meyveleri bu amaçla kullandıkları bilinmektedir ancak bu şekilde kirli,kırılabilir nesnelerin vajinal uyarı için kullanılması enfeksiyon ve yaralanmalara neden olabileceğinden önerilmez. En iyisi bu amaç için yapılmış vibratör ve protezlerin uygun temizlik yapılarak ve üreticinin önerisine göre (kayganlaştırıcılar ile m) kullanılmasıdır. Bazı kadınlarda orgazma ulaşmak kasıklarının veya meme uçlarının uyarılması (mastürbasyon ) ile bile mümkündür.<br /><br />Kadınların çoğunluğu <a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/kadnlarda-masturbasyon-yapma-teknikleri.html">mastürbasyon</a> için vibratör kullanmaktan hoşlanmaktadır. Günümüzde çok çeşitli seks ürünleri vardır. Cinsellikten duyulan zevk ve heyecan bu ürünleri deneme konusundaki çekingenliği hızla azaltmaktadır. Neyse ki çağımızda bu tip araçları temin etmek için pek çok kaliteli ve güvenilir şirketler mevcuttur. Bu tür şirket adreslerine özellikle ülkemizde internet aracılığı ulaşabilirsiniz.<br /></p><p style="font-weight: bold;"><br /></p><p style="font-weight: bold;">Kadınlar Cinsel ilişkidemi mastürbasyondamı daha kolay orgazm olurlar?</p><p style="font-weight: bold;"><br /></p><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerC0TVA-1GNZ2" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/C0TVA-1GNZ2"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/C0TVA-1GNZ2" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerC0TVA-1GNZ2" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkC0TVA-1GNZ2" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkC0TVA-1GNZ2" href="http://www.uzmantv.com/konu/kadinlarda-masturbasyon" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-8533963551376184292010-02-22T23:09:00.000-08:002010-02-22T23:14:17.904-08:00Tekrarlayan Ateş Nedir? Belirtileri Ve Tedavisi<span id="ctl00_ContentPlaceHolder1_FormView1_BodyLabel" style="font-size:12px;"> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Özellikle bit ve kenelerle insanlara geçebilen bir spiroket hastalığıdır. Genellikle tropikal bölgelerde rastlanır (ülkemizde çok enderdir). Tedavi görmeyen vakalarda ölüm oranı yüzde 40, tedavi edilen vakalarda ise yüzde 5 oranındadır.</span><br /><span style="font-size:100%;">Kuluçka devresi: 5-7 gün.</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Tekrarlayan Ateş Belirtileri</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Herhangi bir akut hastalık başlangıcı gibi belirtiler gösterir.</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Süreci</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Ateş, ilk nöbette 4-5 saat sürdükten sonra düşer ve 2-3 gün sonra yeniden yükselir. Böylece değişken bir ateş tablosu kimi zaman 10 gün kadar sürebilir. Tekrarlayan ateş nöbetleri bir krizle sonlanır. Nöbetten sonra hastalık geçer. Hastalığa yakalanan organlar olarak beyin, karaciğer ve dalak sayılabilir. Kalp zarı ve damarlar da etkilenir. Sinirsel yan etkiler de görülebilir. Sarılık, taşikardi, hipotansiyon, kalp yetmezliği ve karaciğer yıkımına da rastlanabilir.</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Tekrarlayan Ateş Tedavisi</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Dinlenme, kalori ve vitamin yönünden zengin gıdalar verilmeli ve diğer bulaşıcı hastalıklara uygulanan ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Miyokardite bağlı hipotansiyon ve kalp yetmezliği durumlarına karşı çok dikkatli olmalıdır. Kılcal damarların deri altına kanaması olasılığına karşı (trombosit azlığı) aspirin ve salisilatlar kullanılmamalıdır. Çok ender yan etki olarak dalak yırtılması görülebilir. Bu durumun da dikkate alınması gereklidir. Belirtilere göre tedavinin yanı sıra bir de hastalığa özgü tedavi uygulaması vardır. Spiroketlerin antibiyotiklerle yok edilmesi sırasında daima ters bir tepki görülebileceğinden daha zayıf antibiyotiklerin kullanılması yeğlenmelidir.</span></p> <p style="font-weight: bold;"><span style="font-size:100%;">Bitlerle geçen tipi, penisiline duyarlı olduğu halde, kenelerle bulaşan tipi, penisiline karşı duyarsız olabilir.</span></p><p><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/tekrarlayan-ates-nedir-belirtileri-ve.html"><span style="font-weight: bold;font-size:180%;" ><span>Çocuklarda Ateş Neden olur</span></span></a><br /></p></span><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayered0dTTMeaom" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/ed0dTTMeaom"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/ed0dTTMeaom" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayered0dTTMeaom" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinked0dTTMeaom" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinked0dTTMeaom" href="http://www.uzmantv.com/konu/cocugunuz-ateslendiginde" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a><br /><br /><br /><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/tekrarlayan-ates-nedir-belirtileri-ve.html"><span style="font-weight: bold;font-size:180%;" ><span>Yüksek Ateş Nasıl Düşürülür</span></span></a><br /></div></div></div><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerCT0VE8RPAHF" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/CT0VE8RPAHF"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/CT0VE8RPAHF" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerCT0VE8RPAHF" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkCT0VE8RPAHF" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkCT0VE8RPAHF" href="http://www.uzmantv.com/konu/yetiskinlerde-ates" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-73329312561866173952010-02-22T23:05:00.000-08:002010-02-22T23:08:43.263-08:00Aids Hastalığından Korunma Tavsiyeleri<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnp7SIcZ_7g6hGhVHl1y8pDJZnfLnjLBLDNN7w9uaIw5YBf33Ts2Fn_qkSMYijKP8_IjYLRb68fHn1aCp0P1nqPbLzhaJ6draTFW8uIlJMN719reKq54_Ie4zdOCTwhYSSXN8YgPe3wZUF/s1600-h/aids_den_korunmanin_yollari_nelerdir_b.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 300px; height: 225px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhnp7SIcZ_7g6hGhVHl1y8pDJZnfLnjLBLDNN7w9uaIw5YBf33Ts2Fn_qkSMYijKP8_IjYLRb68fHn1aCp0P1nqPbLzhaJ6draTFW8uIlJMN719reKq54_Ie4zdOCTwhYSSXN8YgPe3wZUF/s320/aids_den_korunmanin_yollari_nelerdir_b.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5441331800548981874" border="0" /></a><br /><h2 style="font-weight: normal;">Aids hastalığının belirtileri ve aids hastalığından korunma yöntemleri.</h2> <p><b>AIDS Nedir?</b></p> <p>AİDS, Acquired Immuno Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltması olarak ortaya çıkmış ve ‘'Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu'' olarak Türkçeye çevrilmiştir.</p> <p>AİDS ilk olarak 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde keşfedilmiştir. Keşfinden hemen sonra hızla yayılarak; erkek, çocuk, siyah, beyaz, Latin, Asyalı, zengin, fakir demeden birçok insanın ölümüne neden olmuştur. Günümüze kadar AİDS'ten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir.</p> <p><b>AIDS Nasıl Bir Hastalıktır?</b></p> <p>AIDS için halen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır.</p> <p>AİDS'ten korunmak bu tehlikeli ve ölümcül virüsün yayılmasını önlemek için uygulanabilecek tek yoldur.</p> <p>HIV, Human Immune Deficiency Virüs, vücut bağışıklık sistemi virüsü, AIDS tamamen vücut bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan, hastalığa bu isim verilmiştir.</p> <p>Virüs, insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir.</p> <p>Vücut bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, virüsten etkilenmeden önce kolayca baş edebildiği diğer hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelmesi demektir. Bu da basit bir enfeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi yüzünden basit enfeksiyonlara yenilerek hayata veda etmişlerdir.</p> <p><b>AIDS Hastalığının Belirtileri Nelerdir?</b></p> <ul><li> <p>Fiziksel ve zihinsel aktiviteleri etkileyen, sebebi açıklanamayan aşırı yorgunluk.</p> </li><li> <p>Zayıflama yada diyet gibi herhangi bir aktivite söz konusu olmadan aşırı kilo kaybı.</p> </li><li> <p>Ani ateş yükselmesi ve aşırı terleme.</p> </li><li> <p>Salgı bezlerinin kabarması( Özellikle boğaz ve boyunda bulunan lenf bezlerinin kabararak en geniş haline gelmesi)</p> </li><li> <p>Sürekli devam eden ishal.</p> </li><li> <p>Dilin üzerinde pütürlü yüzeyler oluşması.</p> </li><li> <p>Deri üzerinde leke ve şişliklerin (çürük görünümünde) oluşması.</p> </li><li> <p>Uzun süreli boğaz ağrısı ve enfeksiyon.</p> </li></ul> <p><b>AIDS Nasıl Bulaşır?</b></p> <p><b>1. Cinsel İlişki:</b></p> <p>Kanında HIV taşıyan kişiyle ilişkide (vajinal, anal veya oral) bulunmakla HIV bulaşabilir.</p> <p><b>2. Kan Yoluyla:</b></p> <p>HIV/ AİDS'li kişinin kan, kan ürünleri, doku veya organlarının nakliyle bulaşabilir.</p> <p><b>3. Gebelik ve AIDS:</b></p> <p>Gebelik süresince veya doğum esnasında bebeğe HIV geçebilmektedir.</p> <p><b>AIDS Nasıl Bulaşmaz?</b></p> <ul><li> <p>El sıkışma</p> </li><li> <p>Sosyal Öpüşme (Yanaktan yanağa)</p> </li><li> <p>Tokalaşma, Kucaklaşma</p> </li><li> <p>Başkasının Giysisini giyme</p> </li><li> <p>Tükürük, Göz yaşı, Ter.</p> </li></ul> <p><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/aids-hastalgndan-korunma-tavsiyeleri.html">HIV bulaşması</a> söz konusu değildir.</p> <p>Yiyeceklerle, aynı tabak, çatal, kaşık, bardak, aynı tuvalet ve banyoyu kullanma, telefon ve benzerlerini kullanmakla HIV / AIDS bulaşmamaktadır. Toplu taşıma araçlarında olduğu gibi ortak ve kalabalık mekânlarda bulunmakla da HIV / AIDS bulaşmaz.</p> <p>Sivrisinek ve her türlü böceğin sokmasıyla da HIV in bulaşmadığı kanıtlanmıştır.</p> <p>Yapılan araştırmalarla, hekim ve hemşirelerin olduğu kadar HIV / AIDS li hasta ve hasta yakınlarının da bu konudaki bilgilerinin genelde yetersiz oldukları saptanmıştır.</p> <p>Sağlıkla ilgili her konuda yeterli düzeyde bilgi sahibi olması gereken hemşire ve yardımcı sağlık personeli yanında, hastalığın yayılmasında önemli rolleri olan taşıyıcıların da yayılma ve korunma yolları konusunda bilgi sahibi olması insani bir görev kabul edilmelidir.</p> <p><b>AIDS ‘den Korunma Yolları</b></p> <ul><li> <p>Cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması.</p> </li><li> <p>Tek eşlilik ve partneri tanımak.</p> </li><li> <p>Kontrol edilmiş kan ürünleri kullanılması.</p> </li><li> <p>HIV pozitif virüsü taşıyan, taşıdığından şüphelenilen kişiyle cinsel temas ve kan yoluyla temastan kaçınılması gereklidir.</p> </li><li> <p>HIV pozitif kadına gebe kalmaması tavsiye edilmelidir. Eğer gebe kalmışsa riskleri anlatılmalı, bebeği doğurmakta ısrarlı ise ilaç tedavisine başlanarak risk en aza indirilmeye çalışmalıdır.</p> </li><li> <p>HIV taşıyıp taşımadığından emin olmadığınız kişilerle gireceğimiz her türlü cinsel ilişkide mutlaka koruyucu yöntem olarak kondom kullanılması gerekmektedir.</p> </li><li> <p>Kan ürünlerinin mutlaka gerekli testlerden geçirilmiş olduğundan emin olmak gerekir.</p> </li><li> <p>Berberde tıraş olurken kendimiz için yeni bir jilet kullanıldığından emin olunmalı.</p> </li><li> <p>Kuaförlerdeki Manikür ve pedikür aletlerinin dezenfekte edilmiş olmasına dikkat edilmeli</p> </li></ul> <p><b>AIDS Testi (Anti-HİV Testi)</b></p> <p>HIV vücuda girdiğinden itibaren, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına Anti-HIV testi denir.</p> <p>Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir süreye (pencere dönemi) ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır.</p> <p>Anti-HIV testinin pozitif olması kanda HIV virüsünün olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle, kişinin HIV pozitif (Seropozitif) olduğunu söyleyebilmesi için, Westernblood testi denen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif olması gerekmektedir.</p> <p>Anti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuarlarında, sigorta ve devlet hastanelerinin laboratuarlarında ve özel laboratuarlarda yaptırabilir.</p><p><br /></p><p><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/aids-hastalgndan-korunma-tavsiyeleri.html"><span style="font-size:180%;"><span style="font-weight: bold;">Aidsten Nasıl Korunabiliriz</span></span></a><br /></p><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayernTVV0PBKuku" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/nTVV0PBKuku"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/nTVV0PBKuku" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayernTVV0PBKuku" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinknTVV0PBKuku" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinknTVV0PBKuku" href="http://www.uzmantv.com/konu/aids-ile-ilgili-merak-edilenler" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-58337525997596231102010-02-22T23:00:00.000-08:002010-02-22T23:04:53.516-08:00Aids Nedir? Nasıl Bulaşır Ve Nasıl Tedavi Edilir<table cellspacing="0"><tbody><tr> <td> <br /> </td> </tr> <tr style="font-weight: bold;"> <td> <span id="ctl00_ContentPlaceHolder1_FormView1_BodyLabel" style="font-size:100%;"><p><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/aids-nedir-nasl-bulasr-ve-nasl-tedavi.html">AIDS</a>, Acquired Immuno Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltması olarak ortaya çıkmış ve Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu olarak Türkçeye çevrilmiştir. AIDS (Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu=Acquired Immunodeficiency Syndrome) virüs yoluyla bulaşan bir hastalıklar bütünüdür.</p> <p>Belirtiler</p> <p>HIV bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre, 3 – 5 yıl, hatta bazen daha uzun süre sonra ortaya çıkar. Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük görülür. Tüberküloz, pamukçuk, diğer bakteri, mantar ve protozoon hastalıkları fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Kişide bu belirtilerin ancak birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS düşünülebilir. Kaposi sarkomu ve bazı lenfomalarda HIV enfeksiyonunu düşündüren önemli belirtilerdendir. Kesin tanı için anti-HIV testi yapılır.</p> <p>Tanı</p> <p>Tanı yalnızca test sonucuyla konulabilir. Vücuttaki lezyonlar ve şikayetler tanı koymada düşündürücüdür ama hiçbiri HIV/AIDS' e özgü değildir.Tanı ELISA yöntemiyle yapılan kan testiyle konulur. Bu test virüsün bulaşmasından 2-12 haftaya kadar doğru sonuç vermeyebilir. Test 3 aylıkken yapıldığında verdiği sonuç neredeyse kesindir; fakat birçok kuruluş 6. ayda testin tekrarının yararlı olacağını düşündüğünden bir daha yaptırılmasının ister. Sadece Elisa ile tanı konmaz; doğrulama testleri yapılmalıdır(Western Blot). Test yapılırken kişilerin kimlikleri gizli tutulur.</p> <p>Tedavi</p> <p>Kesin çözüm bulunamamıştır. Kullanılmakta olan tedavi pahalı ve zordur; birçok yan etkileri vardır. Ama eğer hasta günde yaklaşık 20–30 tane hapı hepsinin birlikte alınmaması gereken yiyeceklere dikkat ederek tam vaktinde ve hiçbir gün aksatmadan alırsa, hastada ilaçların çoğunlukla neden oldukları yan etkiler ortaya çıkmazsa ve virüste ilaçlara direnç gelişmezse tedavisi değil ama kontrolü mümkün olan bir hastalıktır. Bu bahsettiğimiz tedavi aylık yaklaşık 10.000 dolardır.</p> <p>Öneriler</p> <p>• Kan nakli sırasında, AIDS testi yapılmamış kontrolsüz kan asla kullanılmamalıdır.<br />• Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, jilet, makas, diş hekimliği aletleri, akupunktur iğneleri kesinlikle kullanılmamalıdır ve kullanılmasına izin verilmemelidir.</p> <p>• Beden kişiye aittir. Uygulanacak işlemler sırasında akla takılan soruları sormaktan çekinmemek gereklidir.<br />• HIV pozitif kişi, test sonucunu öğrendikten sonra kesinlikle kan vermemelidir.<br />• HIV'li sperm sıvısı, genital sıvı ya da kanın bulaştığı alet ve eşyanın yaralı dokuya teması ile de HIV bulaşabilir.<br />• Açık yaralar, vücuda mikrop/virüs/bakteri girişini engellemek için bantla kapatılmalıdır.</p><p><br /></p><p><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/aids-nedir-nasl-bulasr-ve-nasl-tedavi.html"><span style="font-size:180%;">Aids Ne Çeşit Bir Hastalıktır</span></a><br /></p></span></td></tr></tbody></table><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerZd00VM7ezNA" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/Zd00VM7ezNA"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/Zd00VM7ezNA" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerZd00VM7ezNA" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkZd00VM7ezNA" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkZd00VM7ezNA" href="http://www.uzmantv.com/konu/aids-ile-ilgili-merak-edilenler" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div><br /><br /><br /><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/aids-nedir-nasl-bulasr-ve-nasl-tedavi.html"><span style="font-size:180%;"><span style="font-weight: bold;">Aids Nasıl Bulaşır</span></span></a><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerNTPMdPxKHiI" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/NTPMdPxKHiI"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/NTPMdPxKHiI" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerNTPMdPxKHiI" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkNTPMdPxKHiI" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkNTPMdPxKHiI" href="http://www.uzmantv.com/konu/aids-ile-ilgili-merak-edilenler" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a><br /><br /><br /><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/aids-nedir-nasl-bulasr-ve-nasl-tedavi.html"><span style="font-size:180%;"><span style="font-weight: bold;">Aids Nasıl Tedavi Edilir</span></span></a><br /></div></div></div><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayereTMrM0BKaRq" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/eTMrM0BKaRq"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/eTMrM0BKaRq" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayereTMrM0BKaRq" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkeTMrM0BKaRq" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkeTMrM0BKaRq" href="http://www.uzmantv.com/konu/aids-ile-ilgili-merak-edilenler" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-65463965243311619592010-02-21T23:18:00.000-08:002010-02-21T23:27:06.595-08:00Kordon Kanı "Kök Hücre" nedir Ne İşe Yarar Ve Nasıl Alınır<img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 250px; height: 250px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwI-YI-TMIj3Z8PS9BQXnGJmSKGRA62fOiksUoxVLXU0XovJVvVWUwDu3Rp42UBXlBBmyqQrwlRqUYO_x6zSZ2F2xXM3apLq76TTY2BUDsnLZaOcqtbEkX3U8G1Zek9__0-xrMiHaFgJIP/s320/kordon+kan%C4%B1.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5440965097405468514" border="0" /><br /><p align="center"><strong><span style="color: rgb(255, 0, 51);font-size:130%;" >Kordon kanı nedir ne işe yarar</span></strong></p> <span style="font-family:Verdana;"><span class="sub_title"> <div align="left"><br /><span style="font-size:130%;"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/kordon-kan-kok-hucre-nedir-ne-ise-yarar.html">Kök hücre</a> nedir?</span></b><br /></span><br /><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Kök hücreler, insan vücudunda bulunan ve her türlü vücut hücresine dönüşebilen ana hücrelerdir. Nerede bir zedelenme veya onarım ihtiyacı varsa, oraya giderek gereken hücre tipine dönüşür ve hasarı onarırlar. Kalp krizi geçirende kalbe, karaciğer harabiyeti olanda karaciğere, kemiği kırılanda kırık hattına giderek gerekli tamiratı yaparlar. Hangi tip hücre ve dokuya ihtiyaç varsa ona dönüşürler. Vücutta en fazla olduğu zaman anne karnındaki bebeklik çağıdır. Daha sonra alınan yaşlarla beraber sayısı azalır. Nitekim, yaşlanmayla beraber doku, organ iyileşmelerinin daha yavaş ve güç olduğu da bilinen bir gerçektir.<br /><br /></span></span><span style=";font-family:Verdana;font-size:130%;" > </span> <span style="font-family:Verdana;"><span class="sub_title"><br /><span style="font-size:130%;"><span style="color: rgb(255, 0, 51);"><b>Kök hücre nerelerde bulunur?</b><br /></span></span></span><br /><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Kök hücreler, tüm vücut doku ve organlarında, kan dolaşımında bulunur. Fakat özellikle üç yerde daha fazladır. Bebeklerin göbek kordonu, kemik iliği ve damarlarımızda dolasan kan.<br /><br />Tarihte ilk olarak kemik iliğinden ameliyatla alınan kök hücreler lösemi tedavisinde kullanılmıştır. Bu yöntem hala uygulanmakta ve cerrahi koşullar altında ameliyathanede yapılmaktadır. O nedenle bazı özel şartlara ve yetişmiş personele ihtiyaç vardır.<br />İlerleyen yıllarda vücutta dolaşan kandaki kök hücrelerin kullanilabileceği anlaşılmıştşr. Bunun için önce hastaya hormon verilerek kemik iliğindeki kök hücrelerin hızla çoğalıp kana geçmesi sağlanır. Daha sonra, filtre (aferez) yardımıyla kandan toplanır ve kalan kan vücuda geri verilir. Bu yöntem de hala uygulanmaktadır. Fakat bu yolla elde edilen kök hücre sayısı diğer yöntemlere göre daha azdır.<br /><br />Son olarak, 80'li yılların başında, yeni doğan bebeklerin kordon kanında da kök hücrelerin bol miktarda bulunduğu ve bu hücrelerin tedavide kullanılabileceği fikri ortaya atılmıştır. Elde edilen kordon kanı belirli koşullar altında toplanıp dondurularak saklanabilmekte, daha sonra gerek duyulduğunda çözülerek kullanılmaktadır. İlk olarak Dr. David Harris, 1992 yılında oğlunun kordon kanını kendi laboratuvarında dondurarak sakladı. Daha sonra bu uygulamanın halka açması ile 1994 yılında dünyadaki ilk Kordon Kanı Bankası Amerika Birleşik Devletleri'nde kuruldu. Takip eden yıllar içinde dünya üzerinde birçok kordon kanı bankası kuruldu ve binlerce bebeğin kordon kanı bu bankalarda koruma altına alındı. Bahsi geçen yöntem kök hücre sağlama ve depolama açısından en kolay ve ucuz yöntemdir.<br /><br /></span></span></span><div align="right"> <p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span style="font-size:130%;"><span class="sub_title"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);">Göbek kordonu nedir, ne işe yarar?</span></b><br /></span><br /></span><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Bebek, anne karnındaki yaşamında, göbek kordonu ile anne kanından beslenir. Bu beslenme direk olarak anne damarlarına bağlanarak değil, plasenta (bebeğin-eşi) aracılığı ile olur. Plasenta, bebek ile anne arasındaki besin ve oksijen alışverişini sağlayan bir yapıdır. Doğumdan hemen sonra, görevini tamamlayarak bebekle beraber rahim dışına atılır. Yani doğumdan sonra ne anne nede bebek için artık gerekmeyen bir dokudur ve çöpe atılır. Kordon kanı, bebeğin doğumundan sonra bebek-eşinin içinde kalan kandır. Bu kan kök hücre açısından son derece zengindir. Direk olarak anne veya bebekten kan alınmadığı için herhangi bir acı hissi veya komplikasyon riski yoktur.<br /></span></span></span></p> <p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span style="font-size:130%;"><span class="sub_title"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);">Kordon kanındaki kök hücrenin avantajı</span></b><br /></span><br /></span><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Yetişkin kemik iliğinden kök hücre elde etmek steril cerrahi işlemler gerektirir. Bu işlemlerin belli maddi külfetleri vardır ve bir hastalık veya ihtiyaç olmadan istek üzerine yapılan işlemler değildir. Ayrıca, radyasyon, kimyasallar ve enfeksiyonlar gibi dış etkenler nedeniyle ister istemez zarar görmektedirler. Bu durum daha sonra kök hücrelerin sağlıklı bir şekilde üretilmesi ve tedavide kullanılması açısından problem yaratabilmektedir.<br /><br /><br />Oysa göbek kordonundaki kandan elde edilen kök hücre, herhangi bir kimyasalla henüz karşılaşmamıştır.<br />Bu işlemin anne ve bebek açısından hiçbir risk taşımaması, olası bir hastalık durumunda tedavinin kemik iliği nakline göre daha kolay ve ucuz olması kordon kaninin avantajıdır. Gerekli durumda çoğaltılması periferik kan kök hücrelerine nazaran daha kolay olmaktadır. Aile içinde doku uyumu daha fazladır. Doğumda alınan kordon kanı ilerde bebeğin kendisi için kullanılmasa da, anne, baba veya diğer kardeşlerden biri için hayat kurtarıcı olabilmektedir.<br />Bu nedenle birçok anne baba adayı, doğum sırasında bebeğinin kordon kanını saklamak istemektedir.</span></span></span></p><p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span style="font-size:130%;"><span class="sub_title"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);"><a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/kordon-kan-kok-hucre-nedir-ne-ise-yarar.html">Kordon kanı</a> hangi amaçlarla saklanır?</span></b><br /></span><br /></span><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Kordon kanını dondurup saklamanın pek çok amacı vardır. Bunlardan ilki, bebeğin ilerde kök hücre tedavisi gerektirecek organ doku yaralanması, harabiyeti veye yaşlılığı gibi bir durumla kartşılaştığında, doku uyumu olan verici aramaya gerek kalmadan kendine ait sağlıklı bebeklik çağı kök hücreleriyle tedavi edilebilmesidir. Kişinin kendi hücre ve dokuları ile uyum sorunu olmayacağından, bu çok önemli bir avantajdır.<br /><br />Diğer bir amaç, bebeğin kardeşlerinde ya da yakın akrabalarında çıkabilecek hastalıkların tedavisidir. 1988 yılında Fankoni Aplastik anemi hastalığı bulunan bir çocuğun ilk kez kordon kanı ile tedavi edilmesinden bu yana, yüzden fazla hasta bu yöntem ile tedavi edilmiştir.<br /><br />Kemik iliğinden kök hücre ayıklama yöntemi, habis kan hastalıklarında ve bazı kanser türlerinde, sağlıklı kan miktarını yükseltmek için yoğun olarak kullanılmaktadır. Ancak, hastaların %70 ine uygun kemik iliği bulunamamaktadır. Oysa, göbek kordonundaki kandan elde edilen kök hücrede, (eğer saklanmışsa), uyum problemi ortadan kalkmaktadır. Günümüzde bu yeni yöntemden, kanser, Parkinson, Alzheimer gibi - şimdilik - 50'yi askin hastalığın tedavisinde faydalanılmaktadır. Dünya çapındaki yoğun araştırmalar yöntemin kullanım alanlarını hızla geliştirmektedir. Bu hastalıkların bazıları aşağıda gösterilmiştir.</span></span></span></p><p align="left"><br /></p><p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span class="sub_title"><span style="font-size:130%;"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);">Kordon kanı nasıl alınır?</span></b><br /></span></span><br /><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Beklenen doğum tarihinden en az 1-2 hafta önce ilgili laboratuvar ve doğumu yaptıracak olan hekime durum bildirilmeli ve gerekli hazırlıkların yapılması sağlanmalıdır. Bu sayede gerekli ekipman ve belgeler doğum anında hazır bulundurulabilir.<br /><br />Kordon kanını istenirse doğumu yaptıran hekim, istenirse Yaşam Bankası görevlisi doğum anında gelerek alacaktır.<br />Doğumun vaginal veya sezaryan yoluyla olması işlemde bir fark yaratmaz.<br /><br /><br />Bebek doğduktan hemen sonra göbek kordonunun ortasina "klemp" (mandal) takılır ve göbek kordonu kesilir.<br />Bebek yenidoğan doktoruna gerekli ilk kontroller için verilir. Geride kalan plasenta (eş) içindeki kan, Yaşam Bankası tarafından verilen özel torbaya alınır. Plasenta rahimden atılmadan kan alınmasının daha başarılı olduğu gösterilmiştir.<br /><br />Kanın yerçekimiyle kolayca alınması için torbanın plasentaya göre daha aşağıda tutulması faydalı olacaktır.<br />Bu yöntem, ne anne ne bebeğe acı vermez, risk taşımaz, doğum sürecini etkilemez. Fazla zaman almayan, ortalama 5 dakika, süren kolay bir işlemdir.<br />Ne kadar fazla kan toplanabilirse o kadar fazla kök hücre toplanmış demektir. Alinan kan ortalama 90 mL olmakla beraber, kabaca torbanın yarısına kadar olan kısmın dolmasi yeterli sayılır. Toplanan kan en geç 24-36 saat içinde laboratuvara ulaştırılmalıdır.<br /><br /><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);">KORDON KANI LABORATUVARA ULAŞINCAYA KADAR ODA SICAKLIĞINDA MUHAFAZA EDİLMELİDİR</span>.</b><br /><br />Hava aşırı sıcak olmadığı müddetçe buz, kuru buz gibi soğutucular kullanmaya veya buzdolabına koymaya gerek yoktur. <span style="color: rgb(255, 0, 0);"><b>ASLA DEEPFREEZ</b></span>'e konmamalıdır.</span></span></span></p><p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span style="font-size:130%;"><span class="sub_title"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);">Kordon kanı nasıl saklanır?</span></b><br /></span><br /><span class="metin_siyah">Yaşam Bankasına ulaşan kordon kanı, ilerde olası bir kök hücre nakli için baz alınmak üzere, miktar, kök hücre sayısı ve mikrobik tetkikler açısından tetkik edilir. Daha sonra, değişik dondurma formüllerinden biri kullanılarak dondurulur ve sıvı azot tanklarına yerleştirilerek -196°C'de saklanır. Saklama süresi olarak belirlenmiş bir zaman bulunmamaktadir.</span></span></span></p><p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span class="sub_title"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);font-size:130%;" >KORDON KANI KÖK HÜCRELERI KIM IÇIN KULLANILABİLİR?</span></b><br /></span><br /><span style="font-size:130%;"><span class="metin_siyah">Kordon kanı alınan bebeğin kendisi için kullanilabildiği gibi doku grubu uyduğu takdirde anne, baba ve diğer kardeşler için de kullanılabilir. Bilindiği gibi, doku grubu uyma ihtimali birinci derece akrabalar arasında en yüksektir.Bu oran en yüksek kardeşlerdedir.</span><br /></span></span> </p><table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="834"> <tbody> <tr> <td colspan="3"> <div class="sub_title" align="center"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);font-family:Verdana;font-size:130%;" >Tedavide kök hücresi kullanılan hastalıklar:</span></b></div></td></tr> <tr> <td valign="top" width="399"> <div align="right"> <p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><b><span class="sub_title"><br /><span style="color: rgb(0, 255, 0);font-size:130%;" >Kanser hastalıkları</span></span><span style="color: rgb(0, 255, 0);font-size:130%;" >:</span></b><br /><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">· Acute lymphoblastic leukemia (ALL)<br />· Acute myelogenous leukemia (AML)<br />· Burkitt's lymphoma<br />· Chronic myelogenous leukemia (CML)<br />· Juvenile chronic myelogenous leukemia (JCML)<br />· Juvenile myelomonocytic leukemia (JMML)<br />· Chronic lymphocytic leukemia (CLL)<br />· Liposarcoma<br />· Myelodysplastic syndrome (MDS)<br />· Chronic myelomonocytic leukemia (CMML)<br />· Refractory anemia with excess blasts in transformation (RAEB-t)<br />· Neuroblastoma<br />· Non-Hodgkin's lymphoma<br />· Refractory Hodgkin's disease<br />· Retinoblastoma</span></span></span></p> <p align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span style="font-size:130%;"><b><span style="color: rgb(0, 255, 0);"><span class="sub_title">Bağışıklık yetersizlikleri </span>:</span></b><br /></span><span style="font-size:130%;"><span class="metin_siyah">· Chronic granulomatous disease<br />· Common variable immune deficiency (CVID)<br />· Omenn's syndrome<br />· Severe combined immune deficiency (SCID and SCID-ADA)<br />· Reticular dysgenesis<br />· Thymic dysplasia<br />· Wiskott-Aldrich syndrome<br />· X-linked lymphoproliferative disease</span> </span></span></p> <p><span style=";font-family:Verdana;font-size:130%;" ><br /></span></p></div></td> <td width="49"><span style="font-size:130%;"> </span><br /></td> <td valign="top" width="386"><span style="font-family:Verdana;"><b><span class="sub_title"><br /><span style="color: rgb(0, 255, 0);font-size:130%;" >Kemik iliği hastalıkları :</span></span></b><br /><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">· Severe aplastic anemia<br />· Blackfan-Diamond anemia<br />· Dyskeratosis congenita<br />· Fanconi anemia<br />· Myelofibrosis </span></span></span> <p><span style="font-family:Verdana;"><span style="font-size:130%;"><b><span class="sub_title"><span style="color: rgb(0, 255, 0);">Kalıtsal kan hastalıkları :</span></span></b><br /></span><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">· Amegakaryocytic thrombocytopenia (AMT)<br />· Evans syndrome<br />· Kostmann's syndrome<br />· Sickle cell anemia<br />· ß-thalassemia (Cooley's anemia) </span></span></span></p> <p><span style="font-family:Verdana;"><b><span class="sub_title"><span style="color: rgb(0, 255, 0);font-size:130%;" >Bağışıklık yetersizlikleri :</span></span></b><span class="metin_siyah"><br /><span style="font-size:130%;">· Chronic granulomatous disease<br />· Common variable immune deficiency (CVID)<br />· Omenn's syndrome<br />· Severe combined immune deficiency (SCID and SCID-ADA)<br />· Reticular dysgenesis<br />· Thymic dysplasia<br />· Wiskott-Aldrich syndrome<br />· X-linked lymphoproliferative disease </span></span></span></p> <p><span style="font-family:Verdana;"><b><span class="sub_title"><span style="color: rgb(0, 255, 0);font-size:130%;" >Doğuştan gelen metabolik düzensizlikler :</span></span></b><span class="metin_siyah"><br /><span style="font-size:130%;">· Adrenoleukodystrophy<br />· Bare lymphocyte syndrome (MHC-II complex)<br />· Batten disease (inherited neuronal ceroid lipofuscinosis)<br />· Familial erythrophagocytic/hemophagocytic lymphohistiocytosis<br />· Gunther disease<br />· Hunter syndrome<br />· Hurler syndrome<br />· Krabbe disease (globoid cell leukodystrophy)<br />· Langerhans cell histiocytosis<br />· Lesch-Nyhan disease<br />· Leukocyte adhesion deficiency<br />· Maroteaux-Lamy syndrome<br />· Osteopetrosis<br />· Tay-Sachs disease<br />· Diabetis</span></span></span></p></td></tr> <tr> <td class="metin_siyah" colspan="3"><span style="font-family:Verdana;"><br /><span style="font-size:130%;">Araştırmacılar, kök hücre çalışmalarındaki hızlı gelişimi göz önünde bulundurarak herkesin bu yöntemi kullanmasını önermektedir. Zira, her geçen gün yeni bir hastalığın tedavisinde kök hücrelerden yararlanılabileceği bildirilmektedir.</span></span></td></tr></tbody></table> <table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="835"> <tbody> <tr> <td width="835"><span style=";font-family:Verdana;font-size:130%;" > </span><br /></td></tr> <tr> <td> <div class="sub_title" align="center"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);font-family:Verdana;font-size:130%;" >Araştırma safhasındaki tedaviler:</span></b></div></td></tr> <tr> <td width="835"> <div align="left"><span style="font-family:Verdana;"><span style="font-size:130%;"><span class="sub_title"><b><span style="color: rgb(255, 0, 51);">Organ yenileme</span></b><br /></span><br /></span><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Zarar gören organların kök hücre yardımıyla eski haline dönüştürülmesi için pek çok çalışma yapılmaktadır.<br />Örneğin, Fransa'da insanlar üzerinde yapılan bir araştırmada, kalp krizi geçiren hastalara kök hücre tedavisi uygulandığında, verilen bu hücrelerin kalbin hasarlı kısmına yerleşerek kalp kası haline geldiği ve kalp fonksiyonlarını düzelttiği gösterilmiştir.<br />Sinir kesisi veya harabiyetine bağli felç sonrasında, kök hücrelerin alana enjeksiyonu ile, kesi hattında yeni sinir hücrelerinin geliştiği gösterilmiştir. Aynı işlem böbrek, karaciğer, pankreas, kemik kırıkları için de uygulanabilmektedir. laboratuvar ortamında devam eden çok sayıda çalışma mevcuttur.<br /><br /></span></span><span style="font-size:130%;"><span class="sub_title"><b><span style="color: rgb(255, 0, 102);">Organ yapımı:</span></b><br /></span><br /></span><span class="metin_siyah"><span style="font-size:130%;">Bu gün için, böbrek, karaciğer, akciğer-kalp ve kornea nakilleri ihtiyacı olan insanlara başarı ile uygulanmaktadır. Fakat, doku uyumu tam olan bir organ bulmak gün geçtikçe daha da zorlaşmaktadır. Laboratuvar ortamında kök hücrelerden yapılacak organlar yardımıyla bu sorunun kolayca çözüleceği düşünülmektedir. Kaza veya hastalık sonucu bir organını tamamen kaybeden bir hasta için laboratuvar ortamında organ yetiştirilebilir. Örneğin, bir farenin sırtına yerleştirilen kök hücrelerle insan kulağı yeniden üretilebilmiştir. Bu konudaki çalişmalar tüm dünyada devam etmektedir.<br /><br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;font-size:180%;" >Kordon Kanı Nedir</span><br /></span></span></span></div></td></tr></tbody></table></div><br /></div></span></span><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerNrPQPMlRdEL" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/NrPQPMlRdEL"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/NrPQPMlRdEL" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerNrPQPMlRdEL" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /> </div><div style="padding-top: 7px;"><span style=";font-family:Verdana;font-size:12px;" >Benzer videolar için tıklayın<br /><br /><br /><br /><span style="font-size:130%;"><span style="font-weight: bold;">Bebeklerde Anne Karnında Kordon Dolanması</span></span><br /></span></div></div></div><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerZTMMElNrJ00" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/ZTMMElNrJ00"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/ZTMMElNrJ00" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerZTMMElNrJ00" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkZTMMElNrJ00" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkZTMMElNrJ00" href="http://www.uzmantv.com/konu/anne-karninda-bebek-olumleri" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2447494405074959106.post-41739883970766744882010-02-21T23:10:00.000-08:002010-02-21T23:18:33.462-08:00Kadınlarda Orgazm Olmak İçin Yapılması Gerekenler<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNaYzMjTqoi2yvLHEVJeyY0FPqOZGkCMtKcmKC9h6SaKsqYDEHoUOnmyCMIN7Cs_saz45FM4LMw5NsRnGpq19gFh5buU6IsTlTx7xpouIb8izjnW7G0JsyUw7wpLiwlprTNeoByU2pjH06/s1600-h/kad%C4%B1nlarda+orgazm.jpg"><img style="float: left; margin: 0pt 10px 10px 0pt; cursor: pointer; width: 240px; height: 220px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNaYzMjTqoi2yvLHEVJeyY0FPqOZGkCMtKcmKC9h6SaKsqYDEHoUOnmyCMIN7Cs_saz45FM4LMw5NsRnGpq19gFh5buU6IsTlTx7xpouIb8izjnW7G0JsyUw7wpLiwlprTNeoByU2pjH06/s320/kad%C4%B1nlarda+orgazm.jpg" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5440962602860757506" border="0" /></a><br /><span style="color: rgb(255, 0, 0);font-size:130%;" > <p><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><b> <a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/kadnlarda-orgazm-olmak-icin-yaplmas.html">Orgazm</a></b>, uzun süreli cinsel uyarı sonucunda ulaşılan ve kişiye zevk veren </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);">fizyolojik</span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> ve </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);">psikolojik</span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> durum. Orgazm cinsel deneyimin en üst düzeyidir. Bu durum, genellikle erkeklerde cinsel boşalma; her iki cinste de kızarma, nefes ve kalp hızının artması, istemsiz kasılmalar gibi fiziksel etkilerle beraber görülür. Orgazma </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);">cinsel ilişki</span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> ya da </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);">mastürbasyon</span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> ile ulaşılabilir. Orgazm durumu 10 ile 20 saniye arası kadar sürer. Ama kullanılan bazı ilaç ve kremlerle bu süre uzatılabilir. Kadınlar, erkeklerden daha geç orgazma ulaşmalarına karşın eger gerekli uyarı verilirse erkeklerden daha kapsamlı (şiddetli) orgazm durumları yaşayabilmektedirler.</span></p></span> <p><span style="font-size:130%;">Kadında Orgazm Orgazmın tarifi kadının ilişki esnasında tatmin olması ve seksüel gerginliğinin yerini gevşeme ve rahatlamaya bırakmasıdır. Bu rahatlama hem bensel hem de ruhsaldır. Kadınlar ruhuna hitap etmeyecek şekilde mekanik bir yaklaşımla ilişkiye girerlerse orgazm olmaları zorlaşacak beklide orgazm gerçekleşmeyecektir. Bu nedenlerle ilişki öncesi ya da ilişki esnasında söylenecek güzel sözler, iltifatlar, küçük dokunuşlar kadında ruhen gevşemeye yol açacak ve orgazm olmayı oldukça kolaylaştıracaktır. Sağlıklı bir cinsel yaşam için her ilişkide olmasa da çoğunda orgazm gereklidir. Bu gerçekleşmezse seksüel gerginlik birikerek daha sonra hiç alakası olmayan konularda çiftler arasında çatışmalara ve kavgalara yol açabilmektedir. Kadınların cinsel uyarımı erkeklerden biraz farklıdır. Erkekler görsel uyarılara daha açıktır. Bu nedenlerle erkek gördüğüne kadın duyduğuna daha çok inanır derler. Kadınların işitsel yetenekleri ve konuşma kabiliyetleri erkeklerden daha gelişmiş ve daha fazladır. Bu nedenlerle kadınlar ruhen hazır olmadan erkekler kadar kolay ilişkiye giremez girse de orgazm olması hayli zor olur. Orgazmın safhalarını inceleyecek olursak 1-Uyarılma safhası 2-Plato safhası 3-Orgazm 4-Gevşeme dönemi Uyarılma kadından kadına değişim gösterebilir. Bu kadının kişisel zevkleri, kültürel durumu, eğitimi, sosyal çevre ve becerileri gibi faktörlere bağlıdır. Kimi bir koku ile, kimi sevdiği bir müzik ile , kimi ses tonu yada herhangi bir hoşuna giden söz ile. Bu örnekleri sayısız olarak çoğaltabiliriz. Uyarılma bir kere gerçekleşirse bu durum vücutta bazı değişimlerin olmasını tetikler. Yanaklar kızarır. Dudaklar daha dolgunlaşır. Kalp atım hızı artar. Rahim ve dış genital organlara daha fazla kan gitmeye başlar. Vagenden kayganlığı oluşturmak üzere sıvı salgılanır. İlişki başladıktan sonra erojen bölgelerden kaynaklanan uyarılar beyindeki seksüel merkezlerde zevk olarak algılanır ve bu cinsel ilişkinin mekanik yönünden alınan zevki oluşturur. Bu dönem plato dönemidir. İlişki devam ettikçe özellikle klitoris ve g noktası denen ve mesanenin hemen altında vagen ön duvarı orta bölgede bulunan noktadan gelen uyarılar belli bir eşik noktaya gelmeyi sağlar. Bu eşiğin aşılması ile orgazm başlar. Erkeklerden farklı olarak kadınlar peşpeşe birçok kez orgazm olabilirler. Bir orgazmdan diğerine zaman geçmesi gerekmez. Klitoral uyarı daha çok erkektekine benzer tekli orgazm, g noktası uyarısı ise erkekten farklı olarak çoklu orgazmdan sorumludur. Orgazm esnasında hissedilenlerin neler olduğunu en iyi kadınlar bilir. Fakat bize anlatılan ya da bilimsel olarak tespit edebildiklerimiz vagen ve uterin kasların ritmik olarak kasılması, algılama ve şuurda geçici, kısa süreli bir bulanıklığın meydana gelmesi ve bunu takiben çok rahatlatıcı bir gevşeme duygusunun hakim olmasıdır. Bazı <a href="http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/02/kadnlarda-orgazm-olmak-icin-yaplmas.html">kadınlarda orgazm</a> esnasında erkektekine benzer bir sıvı gelmesi görülmektedir. Bunun kaynağının orgazma idrar kesesinin de kasılarak katılması ve kısa süreli bir idrar fışkırması olduğu söylenmektedir. Bu gevşeme ve seksüel gerginliğin giderilmesi beyinden endorfin denen rahatlatıcı ve mutluluk verici maddelerin kana karışması ile doruğa ulaşır. Böylece orgazm gerçekleşmiş olur.<br /></span></p><p><br /></p><p><br /></p><p><span style="font-size:130%;"><span style="font-size:180%;">Kadınlarda vajinal ve Klitoral Orgazm Nedir</span><br /></span></p><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerpTVTrPwn-7l" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/pTVTrPwn-7l"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/pTVTrPwn-7l" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerpTVTrPwn-7l" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkpTVTrPwn-7l" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkpTVTrPwn-7l" href="http://www.uzmantv.com/konu/orgazm-hakkinda-bilmeniz-gerekenler" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div><br /><br /><span style="font-size:180%;"><br /><span style="font-weight: bold;">Kadınlar Hangi Pozisyonlarda Daha Kolay Orgazm Olabilirler</span></span><br /><br /><br /><br /><br /><br /><div style="width: 450px;"><object classid="clsid:d27cdb6e-ae6d-11cf-96b8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab" id="uzmanEmbedPlayerqrPMPTKmpuT" width="450" height="404"><param name="movie" value="http://www.uzmantv.com/getswf/qrPMPTKmpuT"><param name="WMode" value="Transparent"><param name="allowNetworking" value="all"><param name="allowScriptAccess" value="always"><embed src="http://www.uzmantv.com/getswf/qrPMPTKmpuT" wmode="transparent" allowscriptaccess="always" allownetworking="all" name="uzmanPlayerqrPMPTKmpuT" type="application/x-shockwave-flash" width="450" height="404"></embed></object><div><div style="float: left;"><a id="uzmanlinkqrPMPTKmpuT" href="http://www.uzmantv.com/" target="_blank"><img src="http://www.uzmantv.com/images/uzmantv.png" style="border: medium none;" /></a> </div><div style="padding-top: 7px;"><a id="konulinkqrPMPTKmpuT" href="http://www.uzmantv.com/konu/erkekler-icin-orgazmin-puf-noktalari" target="_blank" style="font-family: Verdana; font-size: 12px;">Benzer videolar için tıklayın</a></div></div></div>Unknownnoreply@blogger.com0