26 Şubat 2010 Cuma

Adet Söktürücü İlaçlar Ve Şifalı Bitliker

Gönderen İsmet zaman: 00:03 0 yorum

Her kadın gibi sizde adet döneminden nem kapıyorsunuz… Aman allahım ya yinemi geliyor… Gelmesin bu ağrı beni öldürecek diyorsunuz. Peki adet söktürücü bitki yada ilaçları biliyor musunuz ?

Prof. Dr. Ahmet Maranki adet düzensizliği kürleri, adet düzenleyici formülleri.. Adet söktürücü şifalı bitkiler, adet sökücü ilaçlar, formüller ve bitki çayları tarifleri..

Şifalı bitkiler uzmanı olan Prof. Dr. Ahmet Maranki adet kanaması söktürücü şifalı bitkiler olarak; maydanoz, papatya, civanperçemi, kimyon, nane, nergis, rezene, safran, havuç tohumu, anason, karabaş otu, misk gibi bitkilerinden hazırlanacak adet söktürücü çayları önermektedir.

Sayın Maranki yukarıda saydığımız bitkiler ile hazırlanan adet söktürücü çaylardan her gün 3-4 bardak kadar içilmesini tavsiye etmektedir. Ayrıca taze üvez meyvelerden yemek de adet kanaması sökücü sonuçlar doğurmaktadır.

Diğer adet sökücü şifalı bitkiler

Adet sökücü ilaç niyetine dereotunu da öneren Prof. Dr. Ahmet Maranki adet kanamasını söktürmek amacıyla 2 çay kaşığı kadar dövülmüş dereotu adet söktürücü bitki çayı hazırlanıp, içilmesinin adet sökmeye yardımcı olacağını belirtiyor.

Prof. Dr. Ahmet Maranki adet düzensizliği için zerdaçalın çay şeklinde hazırlanıp içilmesinin veya zerdaçalın toz haline getirilerek tüketilmesinin etkili olacağını söylemektedir.

Adet sökücü olarak kereviz tüketilmesi; civan perçemiyle hatmi çiçeğinin birleşiminden bitki çayı yapılıp içilmesi de Prof. Dr. Ahmet Maranki’nin adet sökücü, adet kolaylaştırıcı formüllerinden olduğu ve adet sökücü şifalı bitkiler isteyenlere tavsiye ettiği tedavi yöntemlerindendir.

ADET SÖKTÜRÜCÜBİTKİLER
Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.At kuyruğu otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir..

Aynı safa yaprak ve çiçekleri Kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
Civan perçemi tek başına yada sığır kuyruğu, çörek otu ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse adet söktürür, kadınlarda görülen çocuk olmama durumu adetten ise gayet faydalı bir uygulamadır. Yine menapozdan kaynaklanan kesilmelere de çok faydalıdır. Bazı kişilerde alerji etkisi yapabilir. Koklamak, tozunu yutmak ve vücuda sürtünce alerji yapabilir. Telafisi: Alerji için civan perçemini balla karıştırıp yerse fayda görür.
Çiriş otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
Çörek otu balla karıştırılıp yenmeye devam edilirse adet söktürür
. Az çöven kökü kaynatılıp balla tatlandırılarak içilirse adet söktürürFazlası kustururHavlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir
. Kekik (civanperçemi acıdır,kattılırsa daha iyi olur) kaynatılıp balla tatlandırılıp günde 3 çay bardağı içilirse adet söktürür.
Kuş dili kaynatılıp balla tatlandırılarak birer su bardağı aç karnına içilir.
Madımak otu kaynatılıp balla tatlandırılarak aç karına birer su bardağı içilir.
Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.
Şakayık çiçekleri kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
Üzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilmeteÜzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilir.Mide gastridi ve ülseri olanları yakar. Sirke ile yapılan bal şerbeti içilirse mide yanması geçer. Geçmezse önce mide tedavi edilir.

ADET SÖKTÜRÜCÜBİTKİLER
Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.At kuyruğu otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir..
Aynı safa yaprak ve çiçekleri Kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
Civan perçemi tek başına yada sığır kuyruğu, çörek otu ile beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilirse adet söktürür, kadınlarda görülen çocuk olmama durumu adetten ise gayet faydalı bir uygulamadır. Yine menapozdan kaynaklanan kesilmelere de çok faydalıdır. Bazı kişilerde alerji etkisi yapabilir. Koklamak, tozunu yutmak ve vücuda sürtünce alerji yapabilir. Telafisi: Alerji için civan perçemini balla karıştırıp yerse fayda görür.
Çiriş otu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
Çörek otu balla karıştırılıp yenmeye devam edilirse adet söktürür
. Az çöven kökü kaynatılıp balla tatlandırılarak içilirse adet söktürürFazlası kustururHavlıcan kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir
. Kekik (civanperçemi acıdır,kattılırsa daha iyi olur) kaynatılıp balla tatlandırılıp günde 3 çay bardağı içilirse adet söktürür.
Kuş dili kaynatılıp balla tatlandırılarak birer su bardağı aç karnına içilir.
Madımak otu kaynatılıp balla tatlandırılarak aç karına birer su bardağı içilir.
Papatya biberiye ile beraber kaynatılıp içilirse adet söktürür.
Şakayık çiçekleri kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
Üzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilmeteÜzerlik tohumu kaynatılıp balla tatlandırılarak 1′er su bardağı içilir.Mide gastridi ve ülseri olanları yakar. Sirke ile yapılan bal şerbeti içilirse mide yanması geçer. Geçmezse önce mide tedavi edilir.


Geciken adeti başlatmak için aspirin?




Adet söktürücü olarak bitkisel karışımlar


25 Şubat 2010 Perşembe

Vajinada Kuruluk Ve Nedenleri Tedavisi

Gönderen İsmet zaman: 23:53 0 yorum
Vajinada Kuruluk Nedir Nedenleri?
Cinsel yönden aktif olan her kadin zaman zaman vajinal kuruluk problemi yasar. Vajinal kuruluk varliginda cinsel iliski bir keyif kaynagindan çok aci ve stress nedeni haline gelir. Kadinlar erotik uyarilara bazi cevaplar verirler. Nefes alis verisin hizli ve derin hale gelmesi, ciltte sicaklik hissi ve kizarma, meme uçlarinin belirginlesmesi, klitoris ve vulvada sisme cinsel uyari karsisinda ortaya çikan degisikliklerdir. Kadinlarin pek çogu erotik uyarilar karsisinda vajialarinda da bazi degisiklikler hissederler. Uyari ile birlikte vajina yukariya dogru kalkar ve boyu hafifce uzar. Ayrica vajina duvarlarinda “terleme” yani salgi olur. Lubrikasyon ya da kayganlasma adi verilen bu durum vajina duvarlarini olusturan hücre tabakalarindan kaynaklanir. Sivi ciltten olan terlemeden farklidir ve bilimsel olarak modifiye plazma transüdasyonu olarak isimlendirilir. Bu sivi AIDS’de dahil olmak üzere pek çok degisik virüs içerebilir. Bu nedenle partnerin dikkatli olmasi gereklidir. Bu sivinin yutulmasi ya da cinsel fantazi oyuncaklarinin ortak kullanimi virüsün bulasmasina neden olabilir. Sivinin ve lubrikasyonun asil amaci cinsel iliskiyi kolaylastirmak ve spermlerin rahim içine dogru ilerlemesine yardimci olmaktir. Pek çok kisi vajinadaki bu islakligi kadinin uyarilmasi ve cinsel iliskiye hazir olmasi ile ile es anlamli olarak görür. Oysa bu yanlistir. Kadinlar bazen cinsel olarak uyarilmadiklari halde vajinalari islanabilir ya da tam tersi olarak vajina islanmadan da uyarilmis olabilir. Asiri salgi zaman zaman problem olabilmekle birlikte asil sorun yeteri kadar islakligi saglanamadigi durumlarda yasanmaktadir. Bazi kadinlar yeteri kadar uyarilmadigi için kur kalirken bazilarinda ise kurulugun nedeni stress ya da gerginliktir. Öte yandan tampon kullanimi, diger temizlik malzemeleri, ya da vajinal dus da kuruluga neden olabilmektedir. Benzer sekilde alerji ilaçlari ile psikiyatrik sorunlarda, kalp damar hastaliklarinda ya da diger bazi durumlarda kullanilan ilaçlar da kuruluga yol açabilir. Nadiren dogum kontrol haplari da benzer bir etki yaratabilir.Temel olarak bakildiginda kan östrojen hormonundaki dalgalanmalar kurulugun temel nedenidir. Menopoz da vajinal kurulugun önemli ve sik karsilasilan bir nedenidir. Üreme çaginin sonlarinda azalan östrojen hormonuna bagli olarak vajinal dokular incelir ve esnekligi azalir. Buna paralel olarak dokularin sivi üretme yetenegi düser. Özetleyecek olursak kuruluga yol açan nedenler adet siklusunun dönemleri gebelik dogum sonrasi emzirme dönemi stress dönemleri prezervatif kullanimi tampon kullanimi vajinal dus ilaçlar menopoz Vajinal kurulugun en kolay ve etkili çözümü lubrikan yani kayganlastiricilardir. Piyasada bu amaçla satilan pek çok ürün bulunmaktadir. Bu ilaçlarin çogu kokusuz, tatsiz ve sterildir. Yine bu ilaçlarin hemen hepsi hipoalerjeniktir. Kendinize uygun olan lubrikani degisik markalari deneyerek kendiniz bulmalisiniz. Lubrikan seçerken dikkat etmeniz gereken bazi hususlar vardir: 1) Her zaman suda çözünen lubrikanlari kullanin. Petrol bazli vazelin gibi kayganlastiricilari asla ve asla kullanmayin. Bunlar hem enfeksiyona olan egilimi arttirirlar hem de içerdikleri maddeler prezervatiflerin dayanikliligini azaltirlar. Öte yandan vajinada irritasyona neden olabilirler. 2) Nemlendirici, anti-irritan ve kurutma tozlari arasindaki ayrima dikkat edin. Pek çok markanin degisik amaçlarla kullanilan farkli ürünleri vardir. Anti-irritan kremler sadece dis bölgelerde kullanilir ve vulvadaki agri ve kasintiyi giderirler. Bu ilaçlar asla vajina içinde kullanilmazlar. Bazi toz ve pudralar ise sadece asiri salgi olan kadinlarda salgiyi absorbe etmek için kullanilirlar. 3) Unutmamaniz gereken bir baska nokta ise aksi belirtilmedigi sürece bu tür kayganlastiricilarin hamilelikten koruyucu etkisinin olmadigidir. Yine bu maddeler cinsel yolla bulasan hastaliklara karsi korumaz. Sadece nonoxynol adi verilen maddeyi içeren maddeler sperm öldürücü özellige sahiptir. Ancak bu madde de vajina için irritan bir maddedir ve enfeksiyon riskini arttirir. Kayganlastiricilara ek olarak pelvik kaslarin güçlü tutulmasi bölgeye olan kan akimini arttirarak sivi üretimine destek olabilir. Bu amaçla Kegel egzersizleri yapilabilir. Kegel egzersizlerini ögrenmek için tuvalette otururken idrar yapmaya baslayin ve idrar akimi devam ederken durdurmaya çalisin. Daha sonra bu hareketleri mesaneniz bosken yapin. Kaslari kasin ve üçe kadar sayin. Buna kalsarin yoruldugunu hissedene kadar devam edin. Kegel egzersizlerini her gün günde 2 defa yapin. Birkaç hafta içinde cinsel yasantinizdaki degismi fark edeceksiniz.







24 Şubat 2010 Çarşamba

Gebelik Testleri Nedir? Ne zaman Yapılmadır

Gönderen İsmet zaman: 00:25 0 yorum

Gebelik Hamilelik Testleri

Gebelik rahim içinde (dış gebelik durumunda tüplerde ya da karın boşluğu gibi bir yerde) yerleştiği andan itibaren trofoblast hücreleri tarafından HCG (Human chorionic gonadotropin) adı verilen bir hormon salgılanmaya başlanır. Normalde kanda ve idrarda eser miktarda bulunan bu hormonun arttığının çeşitli testlerle gösterilmesi (HCG salgılayan tümörlerin olduğu çok ender durumlar hariç) vücutta bir gebelik olduğunun kesin kanıtıdır.

Kandaki ve idrardaki HCG seviyesinin bu hormona yapısal olarak çok benzeyen luteinizan hormon (LH) adlı yumurtlamadan sorumlu hormon ile karışmasını önlemek için HCG hormonunun beta fraksiyonu yani ß-HCG ölçümü yapılır.

İdrar testleri:

Kanda ß-HCG belli bir eşik seviyesine ulaştığında idrara çıkmaya başlar ve gebeliğin ilerlemesiyle idrardaki seviye artar. İdrarla yapılan gebelik testlerinin esası bu ß-HCG’nin varlığının ya da yokluğunun saptanmasına dayanır. Çeşitli testlerin hassasiyeti arasındaki farklılıklar idrardaki seviyeyi tanıyıp tanıyamamalarına bağlıdır. Hassas bir test idrarda gebeliğin en erken dönemlerindeki düşük seviyedeki ß-HCG’yi tanıyabilirken, hassas olmayan testler gebelik biraz daha ilerleyip idrardaki seviye yükseldiğinde, yani daha geç bir dönemde gebeliği tanıyabilirler. İdrar testlerinde “gebelik müspet” sonucu alındığında hata oranı oldukça düşüktür. Ancak “gebelik menfi” sonucu veren testin bir süre sonra tekrarlanması uygundur.

Eczanelerde ya da evlerde hazır test kitleri yardımıyla uygulanan idrarda gebelik testlerinin güvenilirliği üretici firma tarafından her ne kadar %99 olarak belirtilse de yapılan çalışmalar özellikle adet gecikmesinin 10 günden daha az olduğu durumlarda hata oranının %50′lerde olabileceğini göstermektedir (“Hata” genellikle testin hassasiyetinin düşük olması nedeniyle varolan bir gebeliği saptayamaması şeklinde olmaktadır. Ancak tam tersi de mümkündür).

Laboratuvarda uygulanan idrarda gebelik testleri ise adet gecikmesinin beşinci gününden itibaren güvenilir sonuç verebilmektedir. Bu testler daha düşük hormon seviyelerini tanıyabilen ve bu yüzden de hazır test kitlerine göre daha hassas olan testlerdir.

Kan testi (beta HCG):

İdrar testleri ß-HCG’nin varlığını ya da yokluğunu saptayabilirken kan testleri ß-HCG’nin kandaki seviyesini saptarlar. Böylece hormon salgısının başladığı en erken dönemlerde, henüz adet gecikmesi bile olmadan kanda ß-HCG seviyesi saptanarak gebeliğin tanısı konabilir, ya da gebelik oluşmadığı yönünde kesin karar verilebilir.

Kanda ß-HCG testi gebelik testi olarak kullanılmasının yanında dış gebelik, mol gebeliği, düşük gibi durumların tanısında da kullanılan oldukça değerli bir tanı aracıdır.

http://birlog.com/gebelik-hamilelik-testleri/


Gebelik Testleri ,





kadınlarda Mastürbasyon Yapma Teknikleri

Gönderen İsmet zaman: 00:10 0 yorum

Kadınlar genellikle klitorislerini uyararak mastürbasyon yaparlar. Parmakların klitorisi küçük dairesel hareketlerle (genellikle orta ve işaret parmaklar)uyarması başlıca tekniklerden biridir. Orgazma yakın klitorisin tam üzerine yapılan basınç artar. Bazı kadınlar vaginaları içinde cinsel ilişkidekine benzer şekilde, uyarıcı bir kitlenin, cismin olmasını da isteyebilirler. Bu cisim genellikle diğer elin parmakları veya bu iş için özel olarak düzenlenmiş protezlerdir (vibratör vb).

Kadınlar penisi andıran şekilleri nedeniyle bazı sebze ve meyveleri bu amaçla kullandıkları bilinmektedir ancak bu şekilde kirli,kırılabilir nesnelerin vajinal uyarı için kullanılması enfeksiyon ve yaralanmalara neden olabileceğinden önerilmez. En iyisi bu amaç için yapılmış vibratör ve protezlerin uygun temizlik yapılarak ve üreticinin önerisine göre (kayganlaştırıcılar ile m) kullanılmasıdır. Bazı kadınlarda orgazma ulaşmak kasıklarının veya meme uçlarının uyarılması (mastürbasyon ) ile bile mümkündür.

Kadınların çoğunluğu mastürbasyon için vibratör kullanmaktan hoşlanmaktadır. Günümüzde çok çeşitli seks ürünleri vardır. Cinsellikten duyulan zevk ve heyecan bu ürünleri deneme konusundaki çekingenliği hızla azaltmaktadır. Neyse ki çağımızda bu tip araçları temin etmek için pek çok kaliteli ve güvenilir şirketler mevcuttur. Bu tür şirket adreslerine özellikle ülkemizde internet aracılığı ulaşabilirsiniz.


Kadınlar Cinsel ilişkidemi mastürbasyondamı daha kolay orgazm olurlar?




22 Şubat 2010 Pazartesi

Tekrarlayan Ateş Nedir? Belirtileri Ve Tedavisi

Gönderen İsmet zaman: 23:09 0 yorum

Özellikle bit ve kenelerle insanlara geçebilen bir spiroket hastalığıdır. Genellikle tropikal bölgelerde rastlanır (ülkemizde çok enderdir). Tedavi görmeyen vakalarda ölüm oranı yüzde 40, tedavi edilen vakalarda ise yüzde 5 oranındadır.
Kuluçka devresi: 5-7 gün.

Tekrarlayan Ateş Belirtileri

Herhangi bir akut hastalık başlangıcı gibi belirtiler gösterir.

Süreci

Ateş, ilk nöbette 4-5 saat sürdükten sonra düşer ve 2-3 gün sonra yeniden yükselir. Böylece değişken bir ateş tablosu kimi zaman 10 gün kadar sürebilir. Tekrarlayan ateş nöbetleri bir krizle sonlanır. Nöbetten sonra hastalık geçer. Hastalığa yakalanan organlar olarak beyin, karaciğer ve dalak sayılabilir. Kalp zarı ve damarlar da etkilenir. Sinirsel yan etkiler de görülebilir. Sarılık, taşikardi, hipotansiyon, kalp yetmezliği ve karaciğer yıkımına da rastlanabilir.

Tekrarlayan Ateş Tedavisi

Dinlenme, kalori ve vitamin yönünden zengin gıdalar verilmeli ve diğer bulaşıcı hastalıklara uygulanan ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Miyokardite bağlı hipotansiyon ve kalp yetmezliği durumlarına karşı çok dikkatli olmalıdır. Kılcal damarların deri altına kanaması olasılığına karşı (trombosit azlığı) aspirin ve salisilatlar kullanılmamalıdır. Çok ender yan etki olarak dalak yırtılması görülebilir. Bu durumun da dikkate alınması gereklidir. Belirtilere göre tedavinin yanı sıra bir de hastalığa özgü tedavi uygulaması vardır. Spiroketlerin antibiyotiklerle yok edilmesi sırasında daima ters bir tepki görülebileceğinden daha zayıf antibiyotiklerin kullanılması yeğlenmelidir.

Bitlerle geçen tipi, penisiline duyarlı olduğu halde, kenelerle bulaşan tipi, penisiline karşı duyarsız olabilir.

Çocuklarda Ateş Neden olur





Aids Hastalığından Korunma Tavsiyeleri

Gönderen İsmet zaman: 23:05 0 yorum

Aids hastalığının belirtileri ve aids hastalığından korunma yöntemleri.

AIDS Nedir?

AİDS, Acquired Immuno Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltması olarak ortaya çıkmış ve ‘'Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu'' olarak Türkçeye çevrilmiştir.

AİDS ilk olarak 1981 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde keşfedilmiştir. Keşfinden hemen sonra hızla yayılarak; erkek, çocuk, siyah, beyaz, Latin, Asyalı, zengin, fakir demeden birçok insanın ölümüne neden olmuştur. Günümüze kadar AİDS'ten 225.000 kişinin öldüğü kaydedilmiştir.

AIDS Nasıl Bir Hastalıktır?

AIDS için halen kesin olarak bilinen bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır.

AİDS'ten korunmak bu tehlikeli ve ölümcül virüsün yayılmasını önlemek için uygulanabilecek tek yoldur.

HIV, Human Immune Deficiency Virüs, vücut bağışıklık sistemi virüsü, AIDS tamamen vücut bağışıklık sistemi ile ilgili olduğundan, hastalığa bu isim verilmiştir.

Virüs, insan vücudunun hastalıklara karşı direncini sağlayan bağışıklık sistemini etkisiz hale getirmektedir.

Vücut bağışıklık sisteminin etkisiz hale gelmesi, virüsten etkilenmeden önce kolayca baş edebildiği diğer hastalık mikroplarıyla artık çarpışamayacak duruma gelmesi demektir. Bu da basit bir enfeksiyonun bile ölümcül hale gelmesine sebep olabilir. AIDS hastalarının yarısından çoğu bağışıklık sistemlerinin etkisiz hale gelmesi yüzünden basit enfeksiyonlara yenilerek hayata veda etmişlerdir.

AIDS Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

  • Fiziksel ve zihinsel aktiviteleri etkileyen, sebebi açıklanamayan aşırı yorgunluk.

  • Zayıflama yada diyet gibi herhangi bir aktivite söz konusu olmadan aşırı kilo kaybı.

  • Ani ateş yükselmesi ve aşırı terleme.

  • Salgı bezlerinin kabarması( Özellikle boğaz ve boyunda bulunan lenf bezlerinin kabararak en geniş haline gelmesi)

  • Sürekli devam eden ishal.

  • Dilin üzerinde pütürlü yüzeyler oluşması.

  • Deri üzerinde leke ve şişliklerin (çürük görünümünde) oluşması.

  • Uzun süreli boğaz ağrısı ve enfeksiyon.

AIDS Nasıl Bulaşır?

1. Cinsel İlişki:

Kanında HIV taşıyan kişiyle ilişkide (vajinal, anal veya oral) bulunmakla HIV bulaşabilir.

2. Kan Yoluyla:

HIV/ AİDS'li kişinin kan, kan ürünleri, doku veya organlarının nakliyle bulaşabilir.

3. Gebelik ve AIDS:

Gebelik süresince veya doğum esnasında bebeğe HIV geçebilmektedir.

AIDS Nasıl Bulaşmaz?

  • El sıkışma

  • Sosyal Öpüşme (Yanaktan yanağa)

  • Tokalaşma, Kucaklaşma

  • Başkasının Giysisini giyme

  • Tükürük, Göz yaşı, Ter.

HIV bulaşması söz konusu değildir.

Yiyeceklerle, aynı tabak, çatal, kaşık, bardak, aynı tuvalet ve banyoyu kullanma, telefon ve benzerlerini kullanmakla HIV / AIDS bulaşmamaktadır. Toplu taşıma araçlarında olduğu gibi ortak ve kalabalık mekânlarda bulunmakla da HIV / AIDS bulaşmaz.

Sivrisinek ve her türlü böceğin sokmasıyla da HIV in bulaşmadığı kanıtlanmıştır.

Yapılan araştırmalarla, hekim ve hemşirelerin olduğu kadar HIV / AIDS li hasta ve hasta yakınlarının da bu konudaki bilgilerinin genelde yetersiz oldukları saptanmıştır.

Sağlıkla ilgili her konuda yeterli düzeyde bilgi sahibi olması gereken hemşire ve yardımcı sağlık personeli yanında, hastalığın yayılmasında önemli rolleri olan taşıyıcıların da yayılma ve korunma yolları konusunda bilgi sahibi olması insani bir görev kabul edilmelidir.

AIDS ‘den Korunma Yolları

  • Cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması.

  • Tek eşlilik ve partneri tanımak.

  • Kontrol edilmiş kan ürünleri kullanılması.

  • HIV pozitif virüsü taşıyan, taşıdığından şüphelenilen kişiyle cinsel temas ve kan yoluyla temastan kaçınılması gereklidir.

  • HIV pozitif kadına gebe kalmaması tavsiye edilmelidir. Eğer gebe kalmışsa riskleri anlatılmalı, bebeği doğurmakta ısrarlı ise ilaç tedavisine başlanarak risk en aza indirilmeye çalışmalıdır.

  • HIV taşıyıp taşımadığından emin olmadığınız kişilerle gireceğimiz her türlü cinsel ilişkide mutlaka koruyucu yöntem olarak kondom kullanılması gerekmektedir.

  • Kan ürünlerinin mutlaka gerekli testlerden geçirilmiş olduğundan emin olmak gerekir.

  • Berberde tıraş olurken kendimiz için yeni bir jilet kullanıldığından emin olunmalı.

  • Kuaförlerdeki Manikür ve pedikür aletlerinin dezenfekte edilmiş olmasına dikkat edilmeli

AIDS Testi (Anti-HİV Testi)

HIV vücuda girdiğinden itibaren, vücutta bununla savaşmak için özel antikorlar oluşur. Kandaki bu antikorların ELISA yöntemiyle saptanmasına Anti-HIV testi denir.

Anti-HIV antikorların ELISA yöntemiyle ölçülebilecek düzeye ulaşması için 3 aylık bir süreye (pencere dönemi) ihtiyaç vardır. Bu nedenle test, bulaşma olduktan 3 ay sonra yapılmalıdır.

Anti-HIV testinin pozitif olması kanda HIV virüsünün olduğunu gösterir. Ancak anti-HIV testinin yalancı pozitif çıkma ihtimali de vardır. Bu nedenle, kişinin HIV pozitif (Seropozitif) olduğunu söyleyebilmesi için, Westernblood testi denen doğrulama testinin de yapılıp sonucunun pozitif olması gerekmektedir.

Anti-HIV testi, üniversite hastanelerinin mikrobiyoloji laboratuarlarında, sigorta ve devlet hastanelerinin laboratuarlarında ve özel laboratuarlarda yaptırabilir.


Aidsten Nasıl Korunabiliriz



Aids Nedir? Nasıl Bulaşır Ve Nasıl Tedavi Edilir

Gönderen İsmet zaman: 23:00 0 yorum

AIDS, Acquired Immuno Deficiency Syndrome kelimelerinin kısaltması olarak ortaya çıkmış ve Edinilmiş Yetersiz Bağışıklık Sistemi Sendromu olarak Türkçeye çevrilmiştir. AIDS (Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu=Acquired Immunodeficiency Syndrome) virüs yoluyla bulaşan bir hastalıklar bütünüdür.

Belirtiler

HIV bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre, 3 – 5 yıl, hatta bazen daha uzun süre sonra ortaya çıkar. Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük görülür. Tüberküloz, pamukçuk, diğer bakteri, mantar ve protozoon hastalıkları fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Kişide bu belirtilerin ancak birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS düşünülebilir. Kaposi sarkomu ve bazı lenfomalarda HIV enfeksiyonunu düşündüren önemli belirtilerdendir. Kesin tanı için anti-HIV testi yapılır.

Tanı

Tanı yalnızca test sonucuyla konulabilir. Vücuttaki lezyonlar ve şikayetler tanı koymada düşündürücüdür ama hiçbiri HIV/AIDS' e özgü değildir.Tanı ELISA yöntemiyle yapılan kan testiyle konulur. Bu test virüsün bulaşmasından 2-12 haftaya kadar doğru sonuç vermeyebilir. Test 3 aylıkken yapıldığında verdiği sonuç neredeyse kesindir; fakat birçok kuruluş 6. ayda testin tekrarının yararlı olacağını düşündüğünden bir daha yaptırılmasının ister. Sadece Elisa ile tanı konmaz; doğrulama testleri yapılmalıdır(Western Blot). Test yapılırken kişilerin kimlikleri gizli tutulur.

Tedavi

Kesin çözüm bulunamamıştır. Kullanılmakta olan tedavi pahalı ve zordur; birçok yan etkileri vardır. Ama eğer hasta günde yaklaşık 20–30 tane hapı hepsinin birlikte alınmaması gereken yiyeceklere dikkat ederek tam vaktinde ve hiçbir gün aksatmadan alırsa, hastada ilaçların çoğunlukla neden oldukları yan etkiler ortaya çıkmazsa ve virüste ilaçlara direnç gelişmezse tedavisi değil ama kontrolü mümkün olan bir hastalıktır. Bu bahsettiğimiz tedavi aylık yaklaşık 10.000 dolardır.

Öneriler

• Kan nakli sırasında, AIDS testi yapılmamış kontrolsüz kan asla kullanılmamalıdır.
• Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş şırınga, iğne, cerrahi aletler, jilet, makas, diş hekimliği aletleri, akupunktur iğneleri kesinlikle kullanılmamalıdır ve kullanılmasına izin verilmemelidir.

• Beden kişiye aittir. Uygulanacak işlemler sırasında akla takılan soruları sormaktan çekinmemek gereklidir.
• HIV pozitif kişi, test sonucunu öğrendikten sonra kesinlikle kan vermemelidir.
• HIV'li sperm sıvısı, genital sıvı ya da kanın bulaştığı alet ve eşyanın yaralı dokuya teması ile de HIV bulaşabilir.
• Açık yaralar, vücuda mikrop/virüs/bakteri girişini engellemek için bantla kapatılmalıdır.


Aids Ne Çeşit Bir Hastalıktır






Aids Nasıl Bulaşır



21 Şubat 2010 Pazar

Kordon Kanı "Kök Hücre" nedir Ne İşe Yarar Ve Nasıl Alınır

Gönderen İsmet zaman: 23:18 0 yorum

Kordon kanı nedir ne işe yarar


Kök hücre nedir?

Kök hücreler, insan vücudunda bulunan ve her türlü vücut hücresine dönüşebilen ana hücrelerdir. Nerede bir zedelenme veya onarım ihtiyacı varsa, oraya giderek gereken hücre tipine dönüşür ve hasarı onarırlar. Kalp krizi geçirende kalbe, karaciğer harabiyeti olanda karaciğere, kemiği kırılanda kırık hattına giderek gerekli tamiratı yaparlar. Hangi tip hücre ve dokuya ihtiyaç varsa ona dönüşürler. Vücutta en fazla olduğu zaman anne karnındaki bebeklik çağıdır. Daha sonra alınan yaşlarla beraber sayısı azalır. Nitekim, yaşlanmayla beraber doku, organ iyileşmelerinin daha yavaş ve güç olduğu da bilinen bir gerçektir.


Kök hücre nerelerde bulunur?

Kök hücreler, tüm vücut doku ve organlarında, kan dolaşımında bulunur. Fakat özellikle üç yerde daha fazladır. Bebeklerin göbek kordonu, kemik iliği ve damarlarımızda dolasan kan.

Tarihte ilk olarak kemik iliğinden ameliyatla alınan kök hücreler lösemi tedavisinde kullanılmıştır. Bu yöntem hala uygulanmakta ve cerrahi koşullar altında ameliyathanede yapılmaktadır. O nedenle bazı özel şartlara ve yetişmiş personele ihtiyaç vardır.
İlerleyen yıllarda vücutta dolaşan kandaki kök hücrelerin kullanilabileceği anlaşılmıştşr. Bunun için önce hastaya hormon verilerek kemik iliğindeki kök hücrelerin hızla çoğalıp kana geçmesi sağlanır. Daha sonra, filtre (aferez) yardımıyla kandan toplanır ve kalan kan vücuda geri verilir. Bu yöntem de hala uygulanmaktadır. Fakat bu yolla elde edilen kök hücre sayısı diğer yöntemlere göre daha azdır.

Son olarak, 80'li yılların başında, yeni doğan bebeklerin kordon kanında da kök hücrelerin bol miktarda bulunduğu ve bu hücrelerin tedavide kullanılabileceği fikri ortaya atılmıştır. Elde edilen kordon kanı belirli koşullar altında toplanıp dondurularak saklanabilmekte, daha sonra gerek duyulduğunda çözülerek kullanılmaktadır. İlk olarak Dr. David Harris, 1992 yılında oğlunun kordon kanını kendi laboratuvarında dondurarak sakladı. Daha sonra bu uygulamanın halka açması ile 1994 yılında dünyadaki ilk Kordon Kanı Bankası Amerika Birleşik Devletleri'nde kuruldu. Takip eden yıllar içinde dünya üzerinde birçok kordon kanı bankası kuruldu ve binlerce bebeğin kordon kanı bu bankalarda koruma altına alındı. Bahsi geçen yöntem kök hücre sağlama ve depolama açısından en kolay ve ucuz yöntemdir.

Göbek kordonu nedir, ne işe yarar?

Bebek, anne karnındaki yaşamında, göbek kordonu ile anne kanından beslenir. Bu beslenme direk olarak anne damarlarına bağlanarak değil, plasenta (bebeğin-eşi) aracılığı ile olur. Plasenta, bebek ile anne arasındaki besin ve oksijen alışverişini sağlayan bir yapıdır. Doğumdan hemen sonra, görevini tamamlayarak bebekle beraber rahim dışına atılır. Yani doğumdan sonra ne anne nede bebek için artık gerekmeyen bir dokudur ve çöpe atılır. Kordon kanı, bebeğin doğumundan sonra bebek-eşinin içinde kalan kandır. Bu kan kök hücre açısından son derece zengindir. Direk olarak anne veya bebekten kan alınmadığı için herhangi bir acı hissi veya komplikasyon riski yoktur.

Kordon kanındaki kök hücrenin avantajı

Yetişkin kemik iliğinden kök hücre elde etmek steril cerrahi işlemler gerektirir. Bu işlemlerin belli maddi külfetleri vardır ve bir hastalık veya ihtiyaç olmadan istek üzerine yapılan işlemler değildir. Ayrıca, radyasyon, kimyasallar ve enfeksiyonlar gibi dış etkenler nedeniyle ister istemez zarar görmektedirler. Bu durum daha sonra kök hücrelerin sağlıklı bir şekilde üretilmesi ve tedavide kullanılması açısından problem yaratabilmektedir.


Oysa göbek kordonundaki kandan elde edilen kök hücre, herhangi bir kimyasalla henüz karşılaşmamıştır.
Bu işlemin anne ve bebek açısından hiçbir risk taşımaması, olası bir hastalık durumunda tedavinin kemik iliği nakline göre daha kolay ve ucuz olması kordon kaninin avantajıdır. Gerekli durumda çoğaltılması periferik kan kök hücrelerine nazaran daha kolay olmaktadır. Aile içinde doku uyumu daha fazladır. Doğumda alınan kordon kanı ilerde bebeğin kendisi için kullanılmasa da, anne, baba veya diğer kardeşlerden biri için hayat kurtarıcı olabilmektedir.
Bu nedenle birçok anne baba adayı, doğum sırasında bebeğinin kordon kanını saklamak istemektedir.

Kordon kanı hangi amaçlarla saklanır?

Kordon kanını dondurup saklamanın pek çok amacı vardır. Bunlardan ilki, bebeğin ilerde kök hücre tedavisi gerektirecek organ doku yaralanması, harabiyeti veye yaşlılığı gibi bir durumla kartşılaştığında, doku uyumu olan verici aramaya gerek kalmadan kendine ait sağlıklı bebeklik çağı kök hücreleriyle tedavi edilebilmesidir. Kişinin kendi hücre ve dokuları ile uyum sorunu olmayacağından, bu çok önemli bir avantajdır.

Diğer bir amaç, bebeğin kardeşlerinde ya da yakın akrabalarında çıkabilecek hastalıkların tedavisidir. 1988 yılında Fankoni Aplastik anemi hastalığı bulunan bir çocuğun ilk kez kordon kanı ile tedavi edilmesinden bu yana, yüzden fazla hasta bu yöntem ile tedavi edilmiştir.

Kemik iliğinden kök hücre ayıklama yöntemi, habis kan hastalıklarında ve bazı kanser türlerinde, sağlıklı kan miktarını yükseltmek için yoğun olarak kullanılmaktadır. Ancak, hastaların %70 ine uygun kemik iliği bulunamamaktadır. Oysa, göbek kordonundaki kandan elde edilen kök hücrede, (eğer saklanmışsa), uyum problemi ortadan kalkmaktadır. Günümüzde bu yeni yöntemden, kanser, Parkinson, Alzheimer gibi - şimdilik - 50'yi askin hastalığın tedavisinde faydalanılmaktadır. Dünya çapındaki yoğun araştırmalar yöntemin kullanım alanlarını hızla geliştirmektedir. Bu hastalıkların bazıları aşağıda gösterilmiştir.


Kordon kanı nasıl alınır?

Beklenen doğum tarihinden en az 1-2 hafta önce ilgili laboratuvar ve doğumu yaptıracak olan hekime durum bildirilmeli ve gerekli hazırlıkların yapılması sağlanmalıdır. Bu sayede gerekli ekipman ve belgeler doğum anında hazır bulundurulabilir.

Kordon kanını istenirse doğumu yaptıran hekim, istenirse Yaşam Bankası görevlisi doğum anında gelerek alacaktır.
Doğumun vaginal veya sezaryan yoluyla olması işlemde bir fark yaratmaz.


Bebek doğduktan hemen sonra göbek kordonunun ortasina "klemp" (mandal) takılır ve göbek kordonu kesilir.
Bebek yenidoğan doktoruna gerekli ilk kontroller için verilir. Geride kalan plasenta (eş) içindeki kan, Yaşam Bankası tarafından verilen özel torbaya alınır. Plasenta rahimden atılmadan kan alınmasının daha başarılı olduğu gösterilmiştir.

Kanın yerçekimiyle kolayca alınması için torbanın plasentaya göre daha aşağıda tutulması faydalı olacaktır.
Bu yöntem, ne anne ne bebeğe acı vermez, risk taşımaz, doğum sürecini etkilemez. Fazla zaman almayan, ortalama 5 dakika, süren kolay bir işlemdir.
Ne kadar fazla kan toplanabilirse o kadar fazla kök hücre toplanmış demektir. Alinan kan ortalama 90 mL olmakla beraber, kabaca torbanın yarısına kadar olan kısmın dolmasi yeterli sayılır. Toplanan kan en geç 24-36 saat içinde laboratuvara ulaştırılmalıdır.

KORDON KANI LABORATUVARA ULAŞINCAYA KADAR ODA SICAKLIĞINDA MUHAFAZA EDİLMELİDİR.

Hava aşırı sıcak olmadığı müddetçe buz, kuru buz gibi soğutucular kullanmaya veya buzdolabına koymaya gerek yoktur. ASLA DEEPFREEZ'e konmamalıdır.

Kordon kanı nasıl saklanır?

Yaşam Bankasına ulaşan kordon kanı, ilerde olası bir kök hücre nakli için baz alınmak üzere, miktar, kök hücre sayısı ve mikrobik tetkikler açısından tetkik edilir. Daha sonra, değişik dondurma formüllerinden biri kullanılarak dondurulur ve sıvı azot tanklarına yerleştirilerek -196°C'de saklanır. Saklama süresi olarak belirlenmiş bir zaman bulunmamaktadir.

KORDON KANI KÖK HÜCRELERI KIM IÇIN KULLANILABİLİR?

Kordon kanı alınan bebeğin kendisi için kullanilabildiği gibi doku grubu uyduğu takdirde anne, baba ve diğer kardeşler için de kullanılabilir. Bilindiği gibi, doku grubu uyma ihtimali birinci derece akrabalar arasında en yüksektir.Bu oran en yüksek kardeşlerdedir.

Tedavide kök hücresi kullanılan hastalıklar:


Kanser hastalıkları
:

· Acute lymphoblastic leukemia (ALL)
· Acute myelogenous leukemia (AML)
· Burkitt's lymphoma
· Chronic myelogenous leukemia (CML)
· Juvenile chronic myelogenous leukemia (JCML)
· Juvenile myelomonocytic leukemia (JMML)
· Chronic lymphocytic leukemia (CLL)
· Liposarcoma
· Myelodysplastic syndrome (MDS)
· Chronic myelomonocytic leukemia (CMML)
· Refractory anemia with excess blasts in transformation (RAEB-t)
· Neuroblastoma
· Non-Hodgkin's lymphoma
· Refractory Hodgkin's disease
· Retinoblastoma

Bağışıklık yetersizlikleri :
· Chronic granulomatous disease
· Common variable immune deficiency (CVID)
· Omenn's syndrome
· Severe combined immune deficiency (SCID and SCID-ADA)
· Reticular dysgenesis
· Thymic dysplasia
· Wiskott-Aldrich syndrome
· X-linked lymphoproliferative disease




Kemik iliği hastalıkları :

· Severe aplastic anemia
· Blackfan-Diamond anemia
· Dyskeratosis congenita
· Fanconi anemia
· Myelofibrosis

Kalıtsal kan hastalıkları :
· Amegakaryocytic thrombocytopenia (AMT)
· Evans syndrome
· Kostmann's syndrome
· Sickle cell anemia
· ß-thalassemia (Cooley's anemia)

Bağışıklık yetersizlikleri :
· Chronic granulomatous disease
· Common variable immune deficiency (CVID)
· Omenn's syndrome
· Severe combined immune deficiency (SCID and SCID-ADA)
· Reticular dysgenesis
· Thymic dysplasia
· Wiskott-Aldrich syndrome
· X-linked lymphoproliferative disease

Doğuştan gelen metabolik düzensizlikler :
· Adrenoleukodystrophy
· Bare lymphocyte syndrome (MHC-II complex)
· Batten disease (inherited neuronal ceroid lipofuscinosis)
· Familial erythrophagocytic/hemophagocytic lymphohistiocytosis
· Gunther disease
· Hunter syndrome
· Hurler syndrome
· Krabbe disease (globoid cell leukodystrophy)
· Langerhans cell histiocytosis
· Lesch-Nyhan disease
· Leukocyte adhesion deficiency
· Maroteaux-Lamy syndrome
· Osteopetrosis
· Tay-Sachs disease
· Diabetis


Araştırmacılar, kök hücre çalışmalarındaki hızlı gelişimi göz önünde bulundurarak herkesin bu yöntemi kullanmasını önermektedir. Zira, her geçen gün yeni bir hastalığın tedavisinde kök hücrelerden yararlanılabileceği bildirilmektedir.

Araştırma safhasındaki tedaviler:
Organ yenileme

Zarar gören organların kök hücre yardımıyla eski haline dönüştürülmesi için pek çok çalışma yapılmaktadır.
Örneğin, Fransa'da insanlar üzerinde yapılan bir araştırmada, kalp krizi geçiren hastalara kök hücre tedavisi uygulandığında, verilen bu hücrelerin kalbin hasarlı kısmına yerleşerek kalp kası haline geldiği ve kalp fonksiyonlarını düzelttiği gösterilmiştir.
Sinir kesisi veya harabiyetine bağli felç sonrasında, kök hücrelerin alana enjeksiyonu ile, kesi hattında yeni sinir hücrelerinin geliştiği gösterilmiştir. Aynı işlem böbrek, karaciğer, pankreas, kemik kırıkları için de uygulanabilmektedir. laboratuvar ortamında devam eden çok sayıda çalışma mevcuttur.

Organ yapımı:

Bu gün için, böbrek, karaciğer, akciğer-kalp ve kornea nakilleri ihtiyacı olan insanlara başarı ile uygulanmaktadır. Fakat, doku uyumu tam olan bir organ bulmak gün geçtikçe daha da zorlaşmaktadır. Laboratuvar ortamında kök hücrelerden yapılacak organlar yardımıyla bu sorunun kolayca çözüleceği düşünülmektedir. Kaza veya hastalık sonucu bir organını tamamen kaybeden bir hasta için laboratuvar ortamında organ yetiştirilebilir. Örneğin, bir farenin sırtına yerleştirilen kök hücrelerle insan kulağı yeniden üretilebilmiştir. Bu konudaki çalişmalar tüm dünyada devam etmektedir.



Kordon Kanı Nedir



Benzer videolar için tıklayın



Bebeklerde Anne Karnında Kordon Dolanması


Kadınlarda Orgazm Olmak İçin Yapılması Gerekenler

Gönderen İsmet zaman: 23:10 0 yorum

Orgazm, uzun süreli cinsel uyarı sonucunda ulaşılan ve kişiye zevk veren fizyolojik ve psikolojik durum. Orgazm cinsel deneyimin en üst düzeyidir. Bu durum, genellikle erkeklerde cinsel boşalma; her iki cinste de kızarma, nefes ve kalp hızının artması, istemsiz kasılmalar gibi fiziksel etkilerle beraber görülür. Orgazma cinsel ilişki ya da mastürbasyon ile ulaşılabilir. Orgazm durumu 10 ile 20 saniye arası kadar sürer. Ama kullanılan bazı ilaç ve kremlerle bu süre uzatılabilir. Kadınlar, erkeklerden daha geç orgazma ulaşmalarına karşın eger gerekli uyarı verilirse erkeklerden daha kapsamlı (şiddetli) orgazm durumları yaşayabilmektedirler.

Kadında Orgazm Orgazmın tarifi kadının ilişki esnasında tatmin olması ve seksüel gerginliğinin yerini gevşeme ve rahatlamaya bırakmasıdır. Bu rahatlama hem bensel hem de ruhsaldır. Kadınlar ruhuna hitap etmeyecek şekilde mekanik bir yaklaşımla ilişkiye girerlerse orgazm olmaları zorlaşacak beklide orgazm gerçekleşmeyecektir. Bu nedenlerle ilişki öncesi ya da ilişki esnasında söylenecek güzel sözler, iltifatlar, küçük dokunuşlar kadında ruhen gevşemeye yol açacak ve orgazm olmayı oldukça kolaylaştıracaktır. Sağlıklı bir cinsel yaşam için her ilişkide olmasa da çoğunda orgazm gereklidir. Bu gerçekleşmezse seksüel gerginlik birikerek daha sonra hiç alakası olmayan konularda çiftler arasında çatışmalara ve kavgalara yol açabilmektedir. Kadınların cinsel uyarımı erkeklerden biraz farklıdır. Erkekler görsel uyarılara daha açıktır. Bu nedenlerle erkek gördüğüne kadın duyduğuna daha çok inanır derler. Kadınların işitsel yetenekleri ve konuşma kabiliyetleri erkeklerden daha gelişmiş ve daha fazladır. Bu nedenlerle kadınlar ruhen hazır olmadan erkekler kadar kolay ilişkiye giremez girse de orgazm olması hayli zor olur. Orgazmın safhalarını inceleyecek olursak 1-Uyarılma safhası 2-Plato safhası 3-Orgazm 4-Gevşeme dönemi Uyarılma kadından kadına değişim gösterebilir. Bu kadının kişisel zevkleri, kültürel durumu, eğitimi, sosyal çevre ve becerileri gibi faktörlere bağlıdır. Kimi bir koku ile, kimi sevdiği bir müzik ile , kimi ses tonu yada herhangi bir hoşuna giden söz ile. Bu örnekleri sayısız olarak çoğaltabiliriz. Uyarılma bir kere gerçekleşirse bu durum vücutta bazı değişimlerin olmasını tetikler. Yanaklar kızarır. Dudaklar daha dolgunlaşır. Kalp atım hızı artar. Rahim ve dış genital organlara daha fazla kan gitmeye başlar. Vagenden kayganlığı oluşturmak üzere sıvı salgılanır. İlişki başladıktan sonra erojen bölgelerden kaynaklanan uyarılar beyindeki seksüel merkezlerde zevk olarak algılanır ve bu cinsel ilişkinin mekanik yönünden alınan zevki oluşturur. Bu dönem plato dönemidir. İlişki devam ettikçe özellikle klitoris ve g noktası denen ve mesanenin hemen altında vagen ön duvarı orta bölgede bulunan noktadan gelen uyarılar belli bir eşik noktaya gelmeyi sağlar. Bu eşiğin aşılması ile orgazm başlar. Erkeklerden farklı olarak kadınlar peşpeşe birçok kez orgazm olabilirler. Bir orgazmdan diğerine zaman geçmesi gerekmez. Klitoral uyarı daha çok erkektekine benzer tekli orgazm, g noktası uyarısı ise erkekten farklı olarak çoklu orgazmdan sorumludur. Orgazm esnasında hissedilenlerin neler olduğunu en iyi kadınlar bilir. Fakat bize anlatılan ya da bilimsel olarak tespit edebildiklerimiz vagen ve uterin kasların ritmik olarak kasılması, algılama ve şuurda geçici, kısa süreli bir bulanıklığın meydana gelmesi ve bunu takiben çok rahatlatıcı bir gevşeme duygusunun hakim olmasıdır. Bazı kadınlarda orgazm esnasında erkektekine benzer bir sıvı gelmesi görülmektedir. Bunun kaynağının orgazma idrar kesesinin de kasılarak katılması ve kısa süreli bir idrar fışkırması olduğu söylenmektedir. Bu gevşeme ve seksüel gerginliğin giderilmesi beyinden endorfin denen rahatlatıcı ve mutluluk verici maddelerin kana karışması ile doruğa ulaşır. Böylece orgazm gerçekleşmiş olur.



Kadınlarda vajinal ve Klitoral Orgazm Nedir






Kadınlar Hangi Pozisyonlarda Daha Kolay Orgazm Olabilirler






Cilt Gençleştime Nasıl olur? Lazerle Mezolifting

Gönderen İsmet zaman: 01:22 0 yorum

Cilt gençleştirme (mezolifting) yüz, boyun ve el sırtındaki ince çizgilerin giderilmesi ve cildin genel olarak gençliğinin arttırılması amacıyla uygulanır.

Cildimiz Neden Yaşlanır?

Deri yaşlanmaya bağlı değişikliklerin görünür olduğu en temel organdır. Cildimizin yaşlanmasındaki faktörler; yaş, güneş ışığı ve ultraviyole, zararlı etkenler; kirli hava, sigara içmek, antioksidanlar, stres gibi sıralanabilir. Bu etkenlerle, cildin dayanıklılığını ve esnekliğini sağlayan doku ve liflerin yapısal bozulmaya uğraması ile yüz ve boyun çizgileri oluşur. Bu çizgiler özellikle; ağız ve dudak çevresi, göz kenarı, yanaklar, boyun ve alında oluşur.

Mezolifting Nedir?

Cilt gençleştirme (mezolifting) yüz, boyun ve el sırtındaki ince çizgilerin giderilmesi ve cildin genel olarak gençliğinin arttırılması amacıyla, cilt içine küçük enjeksiyonlar halinde cilt gençleştirici kokteyl verilmesi esasına dayanan bir yöntemdir.

Amaç ; kollojen üretimini artırarak cilt gerginliğini artırmak,hücre siklüsünü(yenilenme) hızlandırmak ve böylece kırışıklıkları azaltarak yenilerin oluşmasını engellemek yani kısaca yaşlanmayı geciktirmek.

Ayrıca bu yöntemle yeni oluşan ve renkleri henüz pembe olan cilt çatlakları da giderilebilir.

Uygulama programı ve alınabilecek yanıt yaşa ve kırışıklığa göre değişmektedir.

Ne Gibi Maddeler Kullanılır?

Kullanılan maddeler; hyalüronik asit (suyu emerek şişer ve elastikiyeti artırır),vitaminler (A-B-C-E-K vitaminleri), amino asitler (yaşlanma etkilerini azaltıp yeni hücre oluşumunda etkilidir), mineral tuzlar (doku metabolizmasını uyarır), koenzimler (doku tamir hızında etkili) ve cilt protein sentezini uyaran nükleik asitlerdir. Bu yöntem haftada 1 ya da 2 kez uygulanabilir. Uygulamadan önce lokal anestezik kremle cilt işleme hazırlanıp acı duyulması engellenmektedir.

Mezolifting yöntemi her yaşa uygulanabilir. Genç yaşlarda başlanması durumunda, cildi genç tutarak yaşlanmanın gecikmesini sağlamak mümkün olabilir. Gereksinime göre lazerle cilt gençleştirme,oksijen bakımı,dolgu ve botox uygulamaları kombine edilmektedir.

Cilt Altı Uygulamaların Yararı Nedir?

Diğer bir yöntem ise stabilize hyalüronik asitin (NASHA) deriye enjekte edilmesidir. Cildinizi yeniden canlandıran doğal bir güzellik yöntemidir. İntradermotreapi olup cilt gençleştirilmesi için olan klasik mezoterapiden farklıdır. NASHA, yeni oluşan dokunun daha iyi kalitede olmasını sağlar. Dolgu maddeleri yıllar içinde azalan nem dengesinin tekrar kurulmasını sağlarken yaşlanma etkilerini yavaşlatır daha gergin ve taze bir cilt sağlar.

Uygulama; deri içine mikroenjeksiyon yöntemi ile hücre yenilenmesini ve yeni liflerin sentezini sağlayan serum enjekte edilmesi şeklindedir. Bu sayede cildin elastikiyeti artmakta ,cilt daha fazla su tutarak nem oranı artırılmakta ve daha parlak ,taze bir görünüme kavuşmaktadır.Program uygulanacak bölgeye ve yaşa göre düzenlenen seanslarla belirlenir.


Lazerle Cilt Gençleştirme


Kilo vermeyi "weight loss" zorlaştıran nedenler

Gönderen İsmet zaman: 01:16 0 yorum

Kilo vermenizi zorlaştıran 10 neden.

1. Popüler Diyetler

Etrafınızda aynı saç, aynı göz, aynı boy veya aynı özellikleri taşıyan birden fazla birey gördünüz mü? Peki dünyada neden tek tip antibiyotik, kanser ilacı ya da tansiyon ilacı yok? Neden bazı insanlar mutlu veya diğerleri değil? Bireysel farklılıklar yüzünden. Bir diyet programının her insanda aynı sonucu vermesını beklemek bir rüyadan öte olamazdı. Genetik ve çevresel faktorler, beslenme biçimi, yaş, tat duyusu ve kültür farklılıkları insanları birbirinden ayırır. Diyet programları da mutlaka bireye özgü olmalıdır.

2. Kansızlık

Özellikle kadınlarda görülen ve çok da önemsemedikleri bir problemdir. Demir, B12, folat eksiklikleri ciddi diyet başarısızlığına neden olur. Kansız kalan bir vücut iki nedenden ötürü kilo veremez. Birincisi enerji metabolizmasının düşüklüğü nedeniyle hasta enerji veren gıdalara ihtiyaç duyar. Çay ve kahve tüketir, tatlı isteği artar. Bu da kansızlığı hem derinleştirir hem de gereksiz kalori yükü nedeniyle yağlanmayı artırır. İkinci ve önemli neden ise kansız vucut diyetle karşılaştığında bir direnç gösterir. Bu direnç kendini sağlıksız ve enerjisiz bulan vücudun daha da kalori kısıtlanması karşısında yaşadığı stresten gelir. Stres ise her zaman adrenerjik sistemi hareketlendirerek vücuda enerji depolamaya çalışacaktır.

3. İnsülin Direnci

Şeker molekülünün işlenmesi için yeterli miktarda insüline ihtiyaç vardır. Farklı nedenlerle insülin fazlalığı, kortizon benzeri etkilerle iştah değişiklikleri, kan şekeri düşmesi ve tatlı ihtiyacı, vücutta tuz ve su dağılımında değişiklikler, ödem, adet düzensizlikleri, tiroid hastalıkları gibi diğer hormon bozukluklarını tetikleyebilir. İnsülin miktarlarının abartılı olduğu durumlarda hastanın diyetle kilo vermesi zordur.

4. Tiroid Bozuklukları

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, tiroid bozukluğunuz varsa yani metabolizma yavaşlığı ile boğuşuyorsanız kilo vermeniz çok zordur. Tiroid hormonları vücudun tüm metabolizmasını düzenleyen hormonlardır. Vücudun ısı düzenlenmesi, yağ yakması, enerji ve depolama durumu, su dengesi, cilt ve diğer sistemlerin sağlıklı çalışması ancak iyi çalışan bir tiroid beziyle mümkündür.

5. Yanlış İlaç Kullanımı

Fazla yağlardan kurtulmak için yağ yakıcı, enerji depolamak için multivitamin, hafızanızı kuvvetlendirmek için hafıza kuvvetlendirici, eklem şikâyetleriniz için bitkisel takviyeler, hastalığa yakalanmamak için bağışıklık sistemi güçlendiricileri, son zamanda bozulan moraliniz için antidepresan, kanınız sulansın diye aspirin, altta yatan hastalığınız için tansiyon, şeker veya astım ilacınız, boğazınız ağrıdığında antibiyotik, komşunuzun kullandığı iştah kesici, internette gördüğünüz A ilacı, gazetede gördüğünüz X ilacı vs.

Yukarıdakilerden birkaç tanesini kullandığınıza eminsiniz. Eğer kullanmıyorsanız çok şanslısınız. Bu kadar ilacın birbiriyle etkileşmemesi ve vücudunuza zarar vermemesi mucize olsa gerek. İlaçlar ister reçeteli ister bitkisel olsun mutlaka karaciğerinize uğruyor. Etkileri yanında yan etkileri de var. Diğer ilaçlarla alındıklarında etkileri artıyor veya azalıyor ya da yan etkileri çıkıyor. Biri şekerinizi çıkarırken diğeri yağlanmanızı artıyor, diğeri enerji verirken tansiyonunuzu etkiliyor, öteki iştahınızı kapatırken kalbi etkiliyor. Metabolizmanızı hızlandıranı veya yavaşlatan var. Fazka ilaç kullanımı önce sağlığınızı sonra da sağlıklı olmak için yaptığınız diyet programlarınızı bozmasın.

6. Diğer Hormon Bozuklukları

Aldesteron, progesteron, prolaktin, kortizol, testosteron, östrojen, ACTH, Growth hormon bozuklukları sık görülen hormon bozuklukları arasındadır. Diyet çabası içindeki birinin, vücudun çoğu sistemini düzenleyen bu hormon bozukluklarından birine sahip olması diyet başarısızlığının altında bir etken olarak yatar. Bu hormonlar yağ, su ve diğer metabolizma sistemlerini bozarak anormal iştah artışı, adet düzensizlikleri, garip bölgelerde yağlanmalar, kıllanmalar, tansiyon değişiklikleri, uyku bozuklukları, şişlikler ve vücut ağrılarına neden olur.

7. Egzersiz Olmadan Diyet Yapmak

Diyetlerden mucize bekleyen hastalarla sık karşılaşıyoruz. Bir diyetin başarısı, kilo kontrolünün hayat tarzı değişikliği ve uzun süreli kilo kontrolü yaratmasıyla ölçülür. Diyetin başarılı olabilmesi için ise altta yatan bir hastalık olmaması ön şarttır. Diğer bir koşul ise diyetlerin egzersiz ile mutlaka ve mutlaka kombine edilmesidir. Hızlı ve çok miktarda kilo kaybı başarı gibi görünse de, birçok yan etkisi olabilir, bu durum ölümlere dahi yol açabilir. Geri verilen kilololarınızı almak istemiyorsanız tabana egzersizi yaymalısınız.

8. Psikolojik Problemler

Psikolojik yeme problemleri dışında; depresyon, anksiyete, panik atak, uyku problemleri, şizofreni manik bozukluklar, alkol ve keyif verici maddelere bağımlılık, klostrofobi gibi daha nicesi sayılabilecek problemlerle uğraşı, diyetleri olumsuz etkiler. Stres faktörü bile başlı başına hormonsal bozukluklara neden olarak iştah düzensizliği yaratır. Diyetlerin bireye ayrı bir stres daha getirdiği düşünülürse karmakarışık bir durum ortaya çıkar.

9. Mide Bağırsak Sistemi Problemleri

Mide ülseri, gastrit, reflü gibi sindirim rahatsızlıkları mide asit salgı bozukluklarıyla beraberdir. Asit salgı bozukluğu ise mide bağırsak hızının artmasına neden olur. Mide bağırsak hızının artması çabuk acıkma, sık sık yeme isteği ve besin seçimine neden olur. Midesinde problem yasayan birinin sebze ve meyve ağırlıklı bir diyet benimsediğinde aşırı bağırsak gazıyla karşı karşıya kalması, tek yönlü beslenmeyle sonuçlanabilir. Bağırsakların stres kökenli aşırı reaksiyon göstermesi spastik kolon veya İBS denilen hastalık tanısı alır. Bu durumda hastanın aşırı şişkin hissetmesi, kilosunun bir türlü değişmemesi, besinlerin bazılarının kısıtlanması diyet programına uyum problemi yaratarak başarısızlıkların temelinde rol oynayabilir.

10. Besin Seçimleri

Besin endüstrisi, bilim ilerledikçe ilerliyor. Domates görünümlü karpuz veya elma-armut bileşimi bir meyveye alışır olduk. Genetiği oynanmış ürünler raflarda yer almaya başladı. Katkı maddeleri oldukça fazla kullanılıyor. Her mevsim her yiyeceği bulabiliyoruz. Hormonlu gıdalar, hormonlu kümes hayvanlarını, bu da onların tüketilen ürünlerini hormonlu hale getiriyor. Çoğumuz eski besinlerin tatlarını bulamıyoruz ama giderek de alışıyoruz. "Bilim ne kadar besinleri değiştirmeli, her değişim yararlı mıdır, zararları ne zaman ortaya çıkıyor?"

Kafamızda çeşitli sorular var. Batı beslenme tarzıyla hastalıkların artması, Akdeniz beslenme tarzıyla daha uzun yaşayan insanların gözlenmesi işlenmiş ürünlerin çok da masum olmadıklarını gösteriyor. Az kalorisi olan besin ürünleriyle beslenmeyi dengelemek temel prensip olmalıdır. İçtiğiniz kahvenin içinde ne olduğunu sorgulayın. Size masum görünen, tatlandırılmış ve moda olmuş kahve türevi hiç yoktan 300-400 kalori almanıza neden olabilir. Bu konuda son derece bilinçli ve dikkatli davranılması gerekir.

wight loss zayıflama

Kilo vermek İçin Uygulanabilecek Diyetler




 

Kadın Hastalıkları, Rahim Hastalıkları, Akıntı, Adet Düzensizliği Copyright © 2010 Designed by Ipietoon Blogger Template Sponsored by Online Shop Vector by Artshare

mega holding nedir