20 Şubat 2010 Cumartesi

Vajina Estetistiği Nedir? Nasıl Yapılır

Gönderen İsmet zaman: 03:50 0 yorum

Dünyadaki en güzel kadının bile psikolojik fonksiyonlarını ve cinsel yaşantısını olumsuz yönde etkileyen ve kimse ile paylaşamadığı bir sorunu olabilir. Bu sorun kadının kendi dış genital organlarından hoşnut olmamasıdır… En sık olarak vajinal doğum yapmış kadınlarda doğum esnasında vajinal dokuların gerilmesine ve daha sonra asla normal halinde dönmemesine bağlı olarak ortaya çıkar. Bu idrar kesesi ve rektumda barsakların anüsten önceki en son kısmı vajinaya doğru bir sarkma olarak belirir ve cinsel fonksiyon bozukluğunun yanı sıra idrar tutamama gibi patolojik durumlara da neden olabilir. Hoşnutsuzluk yaratan doğumlara bağlı bir başka problem ise doğum esnasında açılan epizyotominin bıraktığı dikiş izidir. Burada gelişen nedbe dokusu hem kadının hem de erkeğin cinsel tatminini engeleyebilir.

Bunların dışında pekçok kadın da kendi cinsel organını beğenmekte ancak bunu çoğu zaman kendilerine bile söylemekten çekinmektedirler. Bu konuda sıklıkla karşılaşılan durum büyük dudak olarak tabir edilen labium majusların çok büyük olması ve asimetrik durmasıdır.

Tüm bu nedenlerden dolayı vajen estetiği jinekolojik cerrahide kendine yer bulmuştur.Kadın cinsel organına yönelik plastik operasyonlar iki amaca göre yapılır. Fonkisyonel ve kozmetik

Fonkisyonel operasyonlar

Bu tür operasyonlarda amaç sarkmış olan mesane ve rektumun normal pozisyonlarına göre tamir edilmesi, vajinadaki fazla dokuların çıkarılması ve neticede idrar tutamama gibi şikayetler ile birlikte vajinadaki genişlemeye bağlı olarak görülen cinsel fonksiyon bozukluğunun tamir edilmesidir. Operasyonlar genellikle genel anestezi bazen de epidural anestezi altında yapılır ve hasta 1-2 gün sonra normalyaşantısına dönebilir. Cinsel yaşantı ise 2 hafta sonra başlayabilir. Sıklıkla operasyon sonrası 1 gün kadar hastanede kalmak gerekir. Bazen sabah yapılan ameliyat sonrası aynı akşam hasta evine gönderilebilir. Şikayetler bir yada daha fazla sayıda normal vajinal doğum yapmış kadınlarda görülür. Hastalığın ilerlemiş durumlarında rahim de aşağıya doğru sarkabilir ve vajinadan dışarıya çıkabilir. Bu gibi durumlarda vajinal yoldan rahimin alınması gerekebilir.

Kozmetik operasyonlar

Bu operasyonlar bazı hekimler tarafından tamamen estetik operasyonlar olarak kabul edilmesine rağmen bazı durumlarda bozulmuş cinsel fonksiyonları düzeltmek maksadı ile de yapılabilmektedir. Hastalardan en sık gelen talep epizyotomi nedbeleri nedeni ile ortaya çıkan cinsel fonksiyon bozukluğunun giderilmesi yönündedir. Burada lokal ya da genel anestezi altında var olan nedbe dokusu çıkartılır ve yara yerinde reaksiyona neden olmayan dikiş materyalleri ile yeniden estetik olarak dikilir. Aynı esnada doğumlara bağlı olarak gelişen vajen yırtıkları da tamir edilir.

Bazen labium majuslar yani büyük dudaklar çok uzun olabilir. Cinsel ilişki esnasında penisin itmesi ile labiumlar gerilebilir ve ağrıya yol açabilir. Bu gibi durumlarda cerrahi ile labiumlar ağrıya neden olmayacak normal boyutlara indirilebilir. Bu nedenle labioplasti ameliyatları kozmetik olmaktan ziyade fonksiyonel operasyonlar olarak kabul edilmelidir.

Benzer şekilde büyük dudakların asimetrik olması da hem psikolojik hem de bir önceki durumda olduğu gibi fonksiyonel olarak cinsel hayatı olumsuz etkileyebilir ve labioplasti gerekli olabilir.

Yaşın biraz ileri olduğu durumlara yaşlanmaya bağlı olarak dış genital bölgedeki organlarda yağ dokusu azalabilir. Bu durum özellikle mons pubis ismi verilen kasığın hemen altındaki kıllı bölgede kendini gösterir. Aynı şekilde labiumlarda da değişik nedenlere bağlı olarak incelme görülebilir. Bu gibi durumlarda kişinin değişik bölgelerinden liposuction benzeri bir işlemle alınan bir miktar yağ dokusu bu alanlara enjekte edilerek dış görünüm düzeltilebilir.

Tam aksi şekilde bu bölgelerde fazla miktarlarda bulunan yağ dokusu da lokal anestezi altında alınarak estetik geçekleştirilebilir.

Bazı kadınlar cinsel organlarından dolayı huzursuzdurlar. Bunun altında yatan sebep büyük bir olasılıkla cinsel organlarının ergenlik öncesi şeklinden değişiklik göstermesidir. Bu tür şikayeti olan kişilerde yapılacak olan plastik operasyonlar psikolojik olarak kadını destekleyecek ve bu nedene bağlı olarak bozulan cinsel yaşantısını normal hale getirebilecektir.

ülkemiz başta olmak üzere bazı etnik toplumlarda kızlık önemini korumakta ve bekaret cinayet ile sonuçlanabilen bazı hoş olmayan durumlara neden olabilmektedir. Adını Yunan mitolojisinde Hymen veya Hymenaeus olarak bilinen evlilik tanrısından alan kızlık zarının hymen tamiri pek çok kadın-doğum hekiminin karşılaştığı bir taleptir. Ülkemizde bu işlemin hukuksal boyutu tartışmalıdır. Ancak pekçok hekim bu işlemi etik bulmamaktadır. Son zamanlarda Avrupa sosyetesinde baş gösteren kızlık zarı diktirerek nikah tazeleme modası ilgi çekici enteresan bir gelişmedir.

Vajina Estetistiği Sonrası Cinsellik







Benzer videolar için tıklayın


Orjinal Site: http://kadinhastaliklar.blogspot.com/

18 Şubat 2010 Perşembe

Sedef Hastalıpı Nedir? Tedavisi Nasıl Olur

Gönderen İsmet zaman: 00:28 0 yorum


Sedef hastalığı immunogen etik bir hastalıktır. Irsidir ve vücudun bağışıklık sistemi ile ilgilidir. iklim, yiyecekler, enfeksiyonlar, depresyon ve hastaların psikolojik durumları hastalığı azdırır veya davet eder, ancak sebebi değildir. Sedefi fototerapi, cilde sürülen ilaçlar ve ağızdan alınan ilaçlar ile tedavi edilebilir.

Fototerapi iki şekilde yapılır: UVB ışınları dalga boyu 290-320 nm ve PUVA. Tedavi merkezimizde iki çesit tedaviyi de gerçekleştirecek cihazlarımız bulunmaktadır. Bu cihazlar ile bütün vücuda ele, ayağa, kola, bacağa ve başa ayrı ayrı ultraviole ışınları vermek mümkündür. Bu iki çeşit tedavi de derinin rengine ve hastanın toleransına göre ayarlanır.

UVB ışınlarıyla tedaviye başlamadan önce MED Minimum eritem dozu tespit edilir ve her gün bu tespit edilen dozun 50 oranında artırılarak UVB ışınları verilir. En az 12 tedavi gerekir.

İkinci tedavi yöntemi olan PUVAda dalga boyu 320-400 nm derinin daha derin tabakalarına nüfuz eder. PUVA tedavisi ilaçla ışın tedavisinin karışımıdır. Ağızdan ilaç verildikten bir-iki saat sonra UVA ışınları verilir

Egzema Nedir? Tedavisi

Gönderen İsmet zaman: 00:26 0 yorum

Egzama, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ve deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli deri hastalığı. Başlıca özelliği, kızarık deri üzerinde beliren kabarcıklardır. Akut, kronik, yaş ve kuru egzama gibi türleri vardır.

Egzama çeşitleri

Kenarlı hebra egzaması
Apış arasında ve uylukta görülen mantar hastalığı. Bir dermatofitondan Epidermophyton floccosum, Tricadan rubrum, T. interdigatele ileri gelen kenarlı egzamalar erkeklerde daha sık görülür. Kaba etin iç yüzeyinde, kenarları grintili çıkıntılı, ortası daha soluk, kırmızı lekeler ortaya çıkar. Lekeler bir yan da ya da iki yanda olur, kaşıntılıdır ve kenarları kabarcıklarla sınırlıdır. Mantar ilaçlarıyla tedavi edilir.

Seboreli egzama
Seborenin görüldüğü bögelerde yerleşen kırmızı, pullu, yağlı görnümlü lezyonları içeren deri hastalığı. Seboreli egzama, saçlı deride ve bunun kenarlarında, alında seboreli kask, kaşların üzerinde ya da aralarında, burun-yanak oluklarında, kulak arası girintilerde, kulak yolunda, göğüs kemiğinin orta yerinde seboreli madalyon görülür. Bazı egzamamsı egzamatit deri hastalıkları ile sınırları pek belirsizdir. Tedaviden kolaylıkla sonuç alınabilir indirgenler özellikle yerel kortikoitler fakat bu egzama tipi bir hastalıktan fazla bir durumu belirtiğinden yinelemeler her zaman olasıdır.

Egzama en sık görülen deri hastalığıdır
Şekiller ne olursa olsun, üstderide dokusal bir birime her zaman rastlanır: egzoseroz ve sponijoz süngerleşme. Maphigi mukoza cisimcikleri oluşan sıvıyı emer, hücreleri birbirinden ayırır, sonra desmoslarda hücreleri birleştiren bağları koparır ve üsderinin içinde kabarcık oluşmasına yol açar.Böylece egzama birçok evreden geçer:kızarıklık, kabarcıklanma, akıntı ve kabarcıklar kuruduktan sonra parlaklık ve pullanma.

Fakat bu evrelerin hepsi birden bulunmayabilir, çoğu zaman bunlardan biri üstün durumdadır. Egzama akut olabileceği gibi genellikle akıntılı ve çok kaşıntılı süreğen de kronikleşme olabilir. o zaman daha çok kızarıklık ve pullu, zaman zaman kabarcıklı ve değişik şiddetle kaşıntılı.

Yer yer madeni para biçiminde olabileceği gibi yaygın da olabilir. Bazı yerleşim bölgeleri karakteristiktir.

Ellerde disidrozgörünümündedir. Memelerdeki egzama her zaman çift taraflıdır ve çoğu zaman bir uyuz belirtisidir. Memede, bir yanda egzamaya benzer bir deri hastalığı görüldüğünde Paget deri hastalığı akla gelmelidir kanser hastalığı.

Genellikle iki tip egzama vardır:

Edinsel egzama
Edinsel egzama ya bir iç etmene karşı duyarlılıktan nispeten ender rastlanır, çünkü iç etmenlerden doğan deri hastalığı çoğunlukla kurdeşen biçiminde ortaya çıkar ya da bir dış etmene karşı duyarlılıktan gelir.

Temas egzaması
Aslında ayrım kesin değildir, çünkü temas egzamasının ortaya çıkması için genellikle önceden hazırlıklı bir bünye gerekir. Temas egzaması genellikle meme çocuklarında görülen egzama tipidir. 3 aylığa doğru ortaya çıkar ve ilk olarak yüzden başlar. Evrim belirsizdir. 2 ya da 7 yaşlarında kesin olarak iyileşebildiği gibi, büyük çocuklukta ve yetişkinde yavaş yavaş süreğen hale de gelebilir. Bazen astım gibi başka alrjik hastalıklar buna eşlik edebilir. Temas egzaması sayıca çok fazladır ve çoğunlukla mesleklere bağlıdır.

Egzamayı oluşturan etkenler
Egzama, zamansız uygulanan bir ilaç yüzünden de ortaya çıkabilir kükürt, civa, antihistaminikler, sülfamitler, penisilin, vb. ile yapılmış tozlar ya da merhemler.

Ev kadınlarında görülen egzama el egzaması çamaşır suyundaki potasyum bikromata, çeşitli çamaşır sularına, hatta lastik eldivenlere bağlıdır.

En sık görülen temas egzamalarından biri kozmetiklerden ve saç boyasından para grubu ileri gelir. Güzellik müstahzarları, özellikle kokulu oldukları zaman, sayısız yüz egzamalarına neden olabilirler. Tırnak cilasının özel bir yeri vardır, tırnaklarda egzama yapmaz, ama göz kapaklarında yapar.

Giysilerin yaptığı egzamalar genellikle kauçuktan ve sentetik dokumalardan ileri gelir oysa, aslı nedeni boyadır, özellikle siyah,mavi ve yeşil renkli boyalar, yoksa hep söylendiği gibi kumaş değil. Boyundaki egzama çoğunlukla yüksek yakalı hırka giyilmesinden ileri gelir. Ayak egzaması ayakkabıdan ileri gelebilir deri boya, cila ya da yapıştırıcı. Madenler özellikle nikel bir temas egzamasına neden olabilir saat bileziği, zincir vb.. Deri testleri bazen temas egzamasının nedenini ortaya çıkarabilir.

Enfeksiyon egzamaları mikrop ya da mantar kökenlidir. Ama enfeksiyon mu egzamaya neden olmuştur, yoksa enfeksiyon mikrop kapan egzamanın mı sonucudur, kestirmek zordur.

Atopik Egzama
Atopik ekzema, atopik dermatit döküntü ve kaşıntıya neden olan kronik ve alevlenmelerle seyreden bir deri hastalığıdir. Genellikle ailesinde astım, alerjik rinit gibi atopi alerji öyküsü bulunan kişilerde görülür.

Atopik dermatit sıklığı giderek artmakta olan bir deri hastalığıdir. Günümüzde hemen hemen her 5 çocuktan birinde görüldügü belirtilmiştir. Hastalık genellikle yaşamın ilk yılında ortaya çıkar ve yeni tanı konan olguların 50 si 12 aylıktan küçük bebeklerdir. Atopik dermatit küçük çocuklarda daha sık görülen kronik bir hastalık olmasına karşın her yaştan hastayı etkileyebilir. Atopik dermatit bulaşıcı değildir.

Tedavisi
Akut evrede eski ilaçlar halen değerini yitirmemiştir; ihlamur ile ıslatmalar, suyla tutulmuş hamur ya da bezoini olmayan taze domuz yağıyla hazırlanmış hamur kompresleri, ellerde önemli bir akıntı varsa 2 gümüş nitrat eriyiği sürme. Pullanma evresinde indirgenler ihtiyol, katran kullanılır. Yerel kullanılan kortikoidler çok büyük yarar sağlar kıllı bölge ya da kıvrımlarında losyonlar, ıslak bögelerde kremler, kuru bölgelerde merhemler, ama yüzde, flüorlu olmayanları yalnız kısa sürelerde ve çok büyük ihtiyatla kullanılmalıdır.

Genel tadavi, özgü olsun olmasın duyarsızlaştırmayı öngörür. Antihistaminikler, özellikle kaşıntıya karşı çok yararlıdır. Genel kortizon tedavisinde ağır olgularda başvurulur, tedavi kesildikten sonra çoğunlukla hastalık yine tekrarlar. Bazı kaplıcalarda yapılan banyolar yararlı olabilir.

Basur "hemoroid" Hastalığı Nedir? Tedavisi

Gönderen İsmet zaman: 00:22 0 yorum



Halk arasında basur olarak bilinen hemoroid hastalığı, makat civarındaki toplar damarların genişlemesi sonucu meydana gelen hastalıktır. Toplar damarlardaki bu genişleme şişlik, kaşıntı, ağrı ve kanamaya neden olabilir.

Basur gelişimi normal olmamakla birlikte, insanların çoğunda zaman zaman basur gelişmektedir. Uzun süreli oturmak zorunda olma, kabızlık, besinlerimizdeki bazı maddeler bsaur gelişimine neden olabilmektedir. Yine gebelik sırasında basur gelişimi sıktır, ancak bunlar doğumdan sonra ortadan kalkar. Basura neden olabilecek yiyecekler arasında en sık rastlanılanları: güçlü baharatlar (özellikle kırmızı biber ve hardal), kafeinli ve kafeinsiz kahve ve alkoldür. Sık sık basur gelişenlerin bu yiyeceklerden ve sigaradan uzak durmaları gerekir.

Daha çok lifli besin yiyerek kabızlıktan uzak durabilirsiniz. Veya sinameki çayı veya sinameki tabletleri alabilirsiniz. Ayrıca uzun süreli oturmamaya özen gösterip makat çevresinin temizliğine dikkat etmelisiniz. Bol miktarda su içmek de faydalı olur (ihtiyacınız olduğunu düşündüğünüzden daima daha fazla su için).

15 Şubat 2010 Pazartesi

Adet Dönemlerinde Temizlik Nasıl Yapılmalıdır

Gönderen İsmet zaman: 23:58 0 yorum

Âdet döneminin yaklaştığını gösteren belirtilerin kolayca fark edilebilmesine karşın, günümüzde birçok genç kız ilk âdet deneyimini hazırlıksız yaşamakta, güvensizlik ve utanç duymaktadır.

Her genç kız adet kanamasının mik­tarının ortalama 40-50 mi, en fazla 100 mi olduğunu bilmelidir. Olguların yüz­de 10′unda bu miktar 100 ml’nin üstüne çıkar. Kanın 3/4′ü ilk iki günde dışarı akar. Âdet kanı sürekli akmaz, dölyatağından damlalar halinde gelir ve bazen birkaç saat boyunca hiç kanama olmaz.

Genç kız ilk kanamadan başlayarak dikkatle takvim tutmayı öğrenmelidir. Bu takvim âdet çevriminin aylar içinde­ki gelişimini gösterecek ve hem kendi­si, hem de hekimi için yararlı olacaktır.
Günümüzde âdet kanaması sırasında kullanılabilecek petler ve tamponlar git­tikçe kusursuzlaşmaktadır.

• Petler: Modern petler, ilk örnekleri­nin tersine çok emici ve rahattır.
Petin alt yüzündeki yapışkan bant külota iyice yerleşmesini sağlar ve kay­masını önler.
Petlerin çöpe atılması da genç kızla­rın dikkat etmesi gereken bir konudur. Okuldaki 12-13 yaşındaki kızların en az 1/5′i âdet gördüğünden bu konuda eği­tilmeleri gerekir. Kullanılmış petlerin atılması için tuvaletlerin içinde çöp ku­tusu bulunmalı, genç kızlar petleri kü­çük bir torbaya koyarak atmayı öğren­melidir.

Petler dölyolunun dar ağzını kirletir. Yanlış yerleştirilirse cinsel organın dış yüzü ve bu bölgedeki tüylerin büyük bir bölümü kirlenecektir. Bu bölgede bulu­nan bakteriler âdet kanının bozunmasına ve özel bir kötü koku oluşmasına yol açar. Ergenlik çağındaki genç kızdan hemen her zaman ağır bir vücut kokusu yayılır; titizlikle temizlenmeyi öğren­meyen genç kızın kendisi ve çevresin­dekiler âdet kanaması sırasında rahatsız olabilir.

Bunu önlemek için nötr pH’li sabun ya da Özel temizleyicilerle sık sık yı­kanma Önerilir.
Dölyolunun içinin yıkanması hem gereksizdir, hem de tehlikeli olabilir. Normal dölyolu bakterileri cinsel ol­gunlaşma çağında, duru suya bile du­yarlıdır ve dezenfektanlarla tümüyle or­tadan kalkabilir. Bu durumda dölyolu bölgesinin normal dengesi ve dölyolunu dışarıdan gelecek bakterilerden koruya­cak ortam bozulur. Oysa dölyolunun normal asit dengesi dışarıdan gelecek etkilerle bozulmazsa, dölyolu salgısı
hastalık yaratabilecek bakterileri zarar­sız hale getirebilir.

• Tamponlar: Bazı genç kızlar temiz­liği ve kolaylığı nedeniyle dölyolunun içine konan tamponları yeğler. Tampon Özel işlem görmüş ve kolay uygulan­ması için sıkıştırılmış silindir biçimli bir pamuktan oluşur. Yerleştirildikten sonra genişler ve açılır; emme kapasite­si ölçüsünde de. âdet kanını emerek ak­masını önler. Dölyolunun değişik yaş­lardaki genişliği ve esnekliğine göre farklı boylarda tamponlar vardır.

Normal olarak tamponu yerleştirir­ken kızlık zarı bir engel oluşturmaz. Ergenlik dönemine geçişte kandaki östrojen düzeyinin artmasıyla kızlık zarı esnekleşir ve yırtılmadan 2,5 cm kadar genişleyebilir.

Pamuk tamponlar âdetin ilk günle­rinde 4-6 saatte bir değiştirilmelidir; kanama azalınca bu süre 12-14 saate çıkabilir. Değiştirme sıklığı kanamanın şiddetine bağlıdır. Genç kız âdet kana­masının gidişini izleyerek kısa zaman­da tamponun kaçıncı günde kaç saatte bir değiştirilmesi gerektiğini belirleye­bilir. Tamponun çok sık değiştirilmesi önerilmez. Çıkarıldığında büyük bölü­mü kuruysa dölyolunun ağzının sürtün­meyle tahriş olmasına yol açabilir. Bu da yanlışlıkla dölyolu iltihabı sanılabilir. Bazen “unutulmuş tamponlar”dan söz edilir. Aslında yıkanırken tampo­nun varlığının fark edilmesi gerekir; o boyutta bir cismin dölyolunun içinde kaybolması olanaksızdır. Böyle bir ola­sılık yalnızca cinsel birleşme sırasında ortaya çıkabilir. Bu arada tamponun döllenmeyi önleyici bir etkisi olmadığı da unutulmamalıdır. Pamuk tampon dölyolunda 36- 48 saat kalırsa istenme­yen etkilere yol açar. Bu süreden sonra 4-5 gün içinde çıkarılmazsa dölyolu duvarında değdiği bölgelerde iltihaba ve kötü kokulu akıntılara neden olabi­lir. Bu durum tampon çıkarıldıktan kısa süre sonra düzelir.

Tampon kullanırken görülmeyen, ama pet kullanırken bazen karşılaşılan “kan pıhtıları” genç kızlarda soru uyan­dırabilir. Bu pıhtıların nereden geldiği ve kanın çıkmasına engel olup olmayacağı sorulabilir. Gerçekte bunlar kan pıhtısı değil, dölyolu salgısının bileşi­mindeki mukus ve başka maddelerde biriken alyuvarlardır. Tampon kullanıl­dığında âdet kanı dolyatağından çıkar çıkmaz emildiğinden dölyolunda alyu­var birikmesi görülmez.

Fibrokist Nedir Belirtileri ve Tedavisi nasıldır

Gönderen İsmet zaman: 23:56 0 yorum

Annemde fibrokist var, Önerileriniz nelerdir? Annem 48 yaşında. Sağ memesinden koluna ve sırtına yayılan ağrılar var. 6 ay önce çektirdiği mamografi sonucunda fıbrokist tespit edileli. Önerileriniz nelerdir? M. Y.

CEVAP: Fibrokistlerin (iyi huylu meme tümörü) en önemli tehlikesi, olası bir tümörün üzerini örterek onu gizlemesidir. Ayrıca düşük de olsa kansere dönüşme ihtimalleri var. Genellikle yoğun memelerde ortaya çıkar ve ağrıya yol açabilir. Annenizin düzenli aralıklarla kontrolden geçmesinde yarar var.

Son çalışmalar günde 1 çorba kaşığı susam tohumunun fibrokisüeri ve meme kanseri riskini azalttığım gösteriyor. Annenizin beslenmesinde dikkat etmesi gereken diğer noktalar şunlar: Karnabahar, brokoli, lahana ve semizotunu bol tüketin. Günde en az yarım kilo yoğurt yiyin. Katı yağlardan uzak durun. Koyu çay, kahve ve kola tüketmeyin. Sütlü çikolata yemeyin. Memelerinizdeki ödemi azaltmak için maydanoz tüketin.

Günde 2 kupa yeşil çay için. Meme kanseri olmadığınız için soya yağı ve keten tohumu kullanabilirsiniz. Bu arada her gün yarım saat yürüyüş yapın. Meme başınızdan sıvı gelirse doktora başvurun.

Doğum Kontrol Yöntemleri nelerdir

Gönderen İsmet zaman: 23:53 0 yorum

Gebeliği önleyici haplar reçeteyle satılmalıdır ve özenli bir genel ve jinekolojik muayene sonucu önerilebilir. İç salgı sistemini etkilediğinden çeşitli nedenlerle ergenlik çağında ve kırk yaşın üstündekiler için uygun değildir.

DOĞUM KONTROL HAPI

Kuşkusuz üzerinde en çok tartışılan do­ğum kontrol yöntemidir. Etkisi kanıt­lanmış olsa da, kırk yaşlarında elde edi­len sonuçlar ve uzun süreli kullanımın yol açtığı durumlar açısından bazı be­lirsizlikler vardır. Bu yöntemde doğum kontrolü için, östrojen ve progesteron İle aynı etkileri gösteren ve ağızdan alı­nabilen yapay dişi eşey hormonların­dan yararlanılır. Piyasadaki hapların büyük bir bölümü, bir progesteron türe­vi ile az miktarda yapay östrojen içerir.

DOĞUM KONTROL HAPLARI NASIL KULLANILIR?

Haplar, çevrimin 5. gününden başlaya­rak, yumurtalıkta bu çevrimde olgunla­şacak olan yumurtayı çevreleyen folikül etkinleşmeden Önce, 24. güne kadar aralıksız alınır. Hapların bırakılmasın­dan iki gün sonra âdet kanamasına ben­zeyen bir kanama olur. Bu kanama sı­rasında dölyatağmda hormonların et­kinliği nedeniyle ortaya çıkan tipik de­ğişiklikler görülmez. Bir sonraki çevri­min bitiminden 5 gün sonra haplara ye­niden başlanır. Kanamanın başlaması ya da bitmesinin bununla bir ilgisi yok­tur; kanama sürse bile 5. günde haplara yeniden başlamak gerekir.

Hormonları almanın değişik yolları vardır:

• Çift evreli: 20-21 günlük tedavi iki evreye ayrılmıştır. Birinci evrede (10-11 gün) yalnız östrojen, ikinci evrede (10-11 gün) östrojen ve progesteron alınır. Önceleri bu hapların içerdiği hormon dozları oldukça yüksekti ve yumurtlamayı önleyici etkileri yalnızca östrojene bağlıydı. Bu yöntemin tek avantajı, doğal hormon değişikliklerine benzer olması ve haplar bırakıldıktan sonra hipofizin uzun süre durmamasıdır. Daha sonra, tek evreli, yalnız pro­gesteron türevlerinin kullanıldığı hap­lar geliştirildiyse de, fizyolojik yapıyla uyumsuzluğu nedeniyle araştırmalar sürdürülerek daha düşük dozlu etkin östrojen türevleri bulundu ve çift evreli haplara dönüldü.

• Devamlı (tek evreli): Öncekinin ter­sine, iki hormon türevi 20-21 gün bo­yunca birlikte alınır. Etki mekanizması – Hap genellikle yumurtlamayı önleyerek, gebeliğin ger­çekleşmesini olanaksız kılar. Bazı araştırmalar, doğum kontrol haplarının alınmasının doğurganlığın en Önemli öğeleri üzerinde yol açtığı değişiklikleri ortaya koymuştur. Buna göre, dölyatağı boynunun mukozası spermlerin ge­çişine görece dayanıklı hale gelir, dölyatağı mukozasında hap alındığı sürece yumurtanın yerleşimini kolaylaştıran normal değişimler görülmez. Sonuçta spermlerin dölyatağına girişi ve döllen­me zorlaşır. Hapın etkisi çok yüksektir. Başarısızlık oram yüzde l’dir; bu sonu­cu elde etmek için, hapm bir gün bile unutulmaması gerekir. Zararsızlık – Doğum kontrol haplarıyla ilgili en önemli sorun zararsızlıktır. Haplar bırakıldıktan sonra, yumurtalık­ların birkaç gün içinde eski etkinliğini kazandığı, hatta, ilk birkaç çevrimde et­kinliğin arttığı kesinleşmiştir. Bu durum daha çok çift evreli haplar için ge­çerlidir. Uzun zaman sonra ortaya çı­kan etkiler söz konusu olduğunda, bazı hapların cinsel organ tümörlerine yol açabileceği açıklanmıştır. Bazı bilim adamları, damar tıkanması tehlikesini ileri sürerse de, bu durum önceden risk grubunda olanlar için geçerlidir. Dolayısıyla doğum kontrol haplarının önce­den emboli (tıkanma) ya da flebit (top­lardamar iltihabı) geçirenlerce kullanıl­maması gerekir.

Ayrıca östrojen ve progesteron tü­revleri uzun süre kullanıldığında, atar­damar basıncının, kan yağları düzeyi­nin, kan şeker düzeyinin, tiroit ve kara­ciğer işlevlerinin, nörolojik ve psikolo­jik dengenin olumsuz etkilendiği ve ba­zı jinekolojik bozuklukların ortaya çık­tığı görülmüştür.

Bu yüzden, kalp hastalığı ya da yük­sek tansiyonu olan, ailesinde yüksek tansiyon öyküsü bulunan, kan yağları düzeyi yüksek olan, şeker hastası ya da şeker hastalığına eğilimi olan, tiroit iş­lev bozukluğu, karaciğer rahatsızlığı olan, geçmişte sarılık ya da karaciğer hastalığı geçirmiş, psikiyatrik rahatsız­lığı olan, dölyatağmda fibrom ya da miyom gibi iyi huylu bir tümör ya da kro­nik dölyatağı boynu lezyonu olan, fibrokistik meme hastalığı olan ya da me­me ameliyatı geçirmiş kadınlara hap kullanması önerilmemelidir.
ABD’de ilaçların denetiminden so­rumlu olan Gıda ve İlaç Dairesi’nin be­lirlemesine göre, yukarıda belirtilen sa­kıncalar dışında, doğum kontrol hapları herhangi bir tehlike söz konusu olma­dan en az 4 yıl boyunca kullanılabilir.
Sonuçta, östrojen ve progesteron tü­revlerinden oluşan haplar 6-7 yıldan fazla kullanıldığında vücutta alışkanlık yaratabilir. Bunun sonucunda, normal üreme işlevi hap kullanıldığı süre için­de de yeniden başlayabilir.

Doğum kontrol haplarında yaş sınırı

Çeşitli nedenlerden ötürü doğum kontrol haplarının ergenlikte ve 35 yaşından sonra kullanılması Öneril­mez.
16 yaşın altı. Bu yaşta hap, aylık çevrimi düzenleyen ve henüz iyice düzene girmemiş olan mekanizmada dengesizliklere yol açabilir. Aynca dölyatağının içini döşeyen zarda (endometrium) atrofiye de (doku ge­rilemesi) neden olabilir. Bu yaşta kesinlikle hap kullanılma­ması gereken durumlar şunlardır: Âdet çevriminin 35 günden uzun sürmesi (oligomenore), âdet kana­masının az olması (hipomenore), cinsel organların gelişmemesi. Hap kullanılıyorsa, en az 0,05 mg östro­jen içerenler seçilmelidir.

35 yaşın üstü. Haptaki östrojene bağlı olarak tromboemboli (damar­da pıhtı tıkacı) tehlikesi oldukça yüksektir. Bu yaşta kesinlikle hap kullanılmaması gereken durumlar şunlardır: Sigara alışkanlığı, aşırı şişmanlık, yüksek tansiyon. Hap kullanılacaksa, 0,03 mg östrojen içe­renler yeğlenmelidir.

Pelvik, Meme Ve Vajina Ultrasonu

Gönderen İsmet zaman: 23:50 0 yorum

Ultrason, iç üreme organlannı ve meme dokusunu görüntülemek için kullanılan ağrısız bir görüntüleme işlemidir. Pelvik ya da meme ultrasonu için tekniker, deri üzerine soğuk, saydam bir jel uygular ve ardından da transdüser (dönüştürücü) adı verilen bir cihazı incelenen bölge üzerinde kaydırarak gezindirir.

Transdüser, ultrason aletinin içindeki bilgisayarın vücut içinin görüntüsünü oluşturmasına imkan veren ses dalgaları gönderir ve ses dalgalarının yansımalannı alır.

Vajinal ultrason yapmak için, çubuk şeklindeki (çapı yüksek emme kapasitesine sahip bir tampondan biraz daha geniş olan) bir transdüser, rahim ve yumurtalıkların ayrıntılı görüntüsünü elde etmek üzere vajina içine yerleştirilir.

Mantarlar ve Trikomonas (Pis kokulu koyu akıntı) Testi
Köpüklü (mantar hastalığı) ya da trikomonaslı (parazit bir enfeksiyon) vajinal enfeksiyon, vajinal sıvıların mikroskop altmda incelenmesiyle kesinleştirilebilir.

14 Şubat 2010 Pazar

Bebeklerin Göz Rengi

Gönderen İsmet zaman: 23:26 0 yorum

Bebeğinizin gözlerinin ne renk olacağını merak ediyorsanız, size bazı ipuçları verebiliriz. Çünkü gün geçtikçe ilerleyen genetik bilimi, basit kalıtım kurallarıyla, bebeğinizin göz rengini doğumdan önce tahmin edebiliyor.

Hem anne hem baba mavi gözlüyse
Mavi rengi belirleyen allel baskın olmadığına göre, mavi gözlü anne ve babada bu allelden ikişer kopya var demektir. Bu durumda bebek, annesinden de babasından da birer mavi allel katılacak ve gözleri mavi olacaktır.

Ebeveynlerden biri mavi diğeri kahverengi gözlüyse
Gözü kahverengi olan ebeveynin göz rengini belirleyen allerlerden biri kesinlikle kahverengidir. Diğer allelin ise, kahverengi ya da mavi olma olasılığı vardır. Bunu anlamanın bir yolu, o bireyin anne ve babasına yani büyükanne ve büyükbaba adaylarının göz rengine bakmaktır. Büyükanne ve büyükbabadan birinin gözleri maviyse, kendisinde de bir mavi allel var demektir. Bu durumda bebek ya bu mavi alleli ya da kahverengi alleli kalıtabilir.
Öyleyse bebeğin mavi gözlü olma olasılığı yüzde 50’dir.
Büyükanne ve büyükbabanın gözleri kahverengiyse, bebeğin göz rengini tahmin etmek biraz daha zorlaşır. Varsa, büyükanne ve büyükbabanın kardeşlerine bakmak gerekir. Biri mavi gözlüyse ailede mavi bir allel var demektir. Bebek bu mavi alleli kalıtırsa mavi gözlü olur. Kahverengi gözlü ebeveynin her iki alleli de kahverengiyse, bir mavi allel kalıtacağı için genlerinde mavi alleli taşır.

Hem anne hem baba kahverengi gözlüyse
Bu durumda, her ebeveyn ya iki kahverengi ya da bir kahverengi bir de mavi allel taşır. Her iki ebeveyn de kahverengi allelden ikişer kopya bulunuyorsa, bebeğin mavi gözlü olma olasılığı yoktur. Ebeveynlerden birinde allellerin her ikisi de kahverengi, diğerinde allerlerden biri kahverengi diğeri diğeri maviyse, bebek mavi alleli kalıt da, kahverengi maviye göre baskın olduğu için bebek kahverengi gözlü olur. Bebeğin mavi gözlü olabilmesi için, her iki ebeveynin de bir kahverengi bir de mavi allel taşıması gereklidir. Bebek annesinden ve babasından bu mavi alleli kalıtırsa, mavi gözlü olur. Böyle bir durumda her bebek için mavi gözlü olma olasılığı yüzde 25’tir.

Dişler İçin D Vitamini

Gönderen İsmet zaman: 23:24 0 yorum

Eğer dişlerinizin daha sağlıklı olmasını ve daha güzel görünmelerini istiyorsanız yaz henüz bitmeden güneşin tadını çıkartın. D Vitamininin sağlıklı dişler ve kemikler için kalsiyum kadar gerekli olduğunu belirten Plusdent Diş Kliniği Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı D Vitaminin en önemli kaynağının ise güneş olduğunu söylüyor.

D vitamini kemik ve dişlerin oluşup şekillenmesinde vazgeçilmez bir vitamindir. Vücudun D vitamini gereksiniminin ise büyük ölçüde güneş tarafından sağlandığını belirten Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı güneş ışınlarından yeteri kadar yararlanmanın sağlıklı dişler ve kemikler için önemli oluğunu vurguluyor. D Vitamini ve kalsiyum kemik kaybını önler ve iltihapları azaltır. Periodontal hastalığın fark edilebilir bir göstergesinin ise itihap olduğunun altını çizen Diş Hekimi Mehmet Kazandı özellikle Vitamin D ve kalsiyum eksikliği bulunan kişilerin periodontal hastalığa yakalanma riskinin arttığını belirtiyor. Periodontal hastalıktan kendilerini korumak daha sağlıklı dişlere ve kemiklere sahip olmak için kişilerin günde 10-15 dakika yalnızca ellerin güneşte bırakılması bile vücudun ihtiyacı olan D vitaminini kazanması için yeterlidir. Yeteri kadar güneşe maruz kalmayan yerlerde yaşayan bireylerin ise bu açığı kapatmak için süt, yumurta, peynir, ton balığı gibi yiyecekleri tüketmeleri gerekmektedir.

Mümkün olduğu kadar güneş ışığından yararlanmak gerekir ancak bunun için güneşin altında saatlerce kalmak gerekmiyor! Bunun yanında ozon tabakasında oluşan delikler nedeniyle çok fazla güneş ışığı da zararlı olabilir. Güneş ışınlarına fazla maruz kalıp olumsuz yönde etkilenmemek için ise yeteri kadar güneşten yararlanıp vücudumuzun ihtiyacı olan vitamin alınması sağlanmalıdır.

Vitamin için Zeytin Yağı

Gönderen İsmet zaman: 23:22 0 yorum

Zeytinyağı içeriğinde birçok vitamini de ba­rındırıyor. Bu vitaminler sağlık kadar güzellik için de önemli.

E Vitamini: Zeytinyağı bol E vitamini içeriyor. Bu vitaminin ise pek çok yararı var: Hücre zarını stabilize ederek, erken yaşlanmaya engel oluyor. Serbest radikalleri nötralize ederek, hücrelerimi­ze zarar vermelerini engelliyor. Aynı şekilde, al­yuvarlarımızın yıkımını önlüyor. Beyin, karaci­ğer, ve kan damarları da E vitamini koruması al­tında. Kötü huylu (LDL) kolesterolün damar sert­liği yapmasını engelliyor. Böylece yüksek tansi­yon, kalp krizi, felç gibi hastalıklar önlenmiş oluyor. Kolesterol sinir hücrelerinin izolasyonu­nu sağlıyor.

Kolesterolün okside olması, beyin hücreleriyle ilgili Parkinson, Alzheimer gibi has­talıklara neden oluyor. Bunların önlenmesinde e vitamini büyük rol oynuyor. E vitamini bağışıklık ve savunma sistemini güçlendiriyor, böylece en­feksiyon hastalıklarından koruyor. Güçlü, sağ­lıklı ve güzel bir cilt için de E vitamini dolayısıy-lada zeytinyağı gerekli E vitamini azlığı kısırlık­ta da negatif bir rol oynuyor.

A Vitamini: Zeytinyağı A vitamini açısından da oldukça zengin bir yağ. Yağda erimiş olma­dıkça bağırsaklarda emilmeyen bu vitamin, zey­tinyağından alındağında vücut tarafından kolay­ca emiliyor. A vitamini eksikliğinde görme bo­zuklukları oluşuyor. Vücudumuzu dıştan örten derinin oluşumu ve sağlık kalması, için de bu vi­tamin gerekli. Aynı şekilde burun, ağız, yemek -borusu, mide, bağırsaklar ve vajina iç derisinin sağlıklı olması için yine bu vitamin gerekli. A vi­tamini kıkırdak dokusunun da vazgeçilmez des­tekleyicidir. Güzel bir cilt, sağlıklı salar ve kuv­vetli tırnaklar için A vitaminin ihtiyacımız var. A vitaminin ön maddesi olan Betakaroten en kuv­vetli antioksidan vitaminlerin başında geliyor.

D Vitamini: Zeytinyağı D vitamini açısından da zengin. Bu vitaminin en büyük vazifesi; kalsi­yum ve fosforun emilimini sağlayıp, kemik olu­şumunu ve büyüme çağından sonra da onların devamlı şekilde güçlü kalmasını sağlamak. Ge­lişme çağında bu vitamin yeterince alınmızsa, yumuşak kalan kemikler ki bilhassa bacaklar, vücut ağırlığından dolayı deforme oluyor. 0 ve X bacak şeklini alır ki, bu durum tıpta “raşitizim” olarak adlandırılıyor. D vitaminine yaşamımızın her safhasında ihtiyacımız var

Osteoporoz Nedir Belirtileri Tedavisi Nasıl Olur

Gönderen İsmet zaman: 00:11 0 yorum
Osteoporoz (Menopozda Kemik Erimesi)


Osteoporoz; metabolik bir kemik hastalığı olup kemiğin yapısı ve şekli bozulmadan yoğunluğunda azalma olması halidir. Osteoporozun bir çok nedeni bulunmaktadır. Örneğin; düşük kalsiyum alımı, uzun süre heparin kullanımı, tiroid veya paratiroid bezinin fazla çalışması, şeker hastalığı, alkol alımı gibi durumlar kemik erimesine neden olabilmektedir.

Osteoporoz;
Menopoza bağlı osteoporoz (Tip I)
Yaşlanmaya bağlı osteoporoz (Tip II)
şeklinde iki gruba ayrılmaktadır.

Menopoz ile görülen Tip I osteoporoz, hastaları adetten kesildikten sonraki ilk 15-20 yıl içerisinde etkilemektedir. Kadınlar menopozdan sonraki ilk 5 yıl içersinde tüm kemik yoğunluğunun %15' ini kaybetmektedir. Azalan östrojen hormonunun etkisiyle kemik yapımını sağlayan hücrelerin çalışmaması sorumlu tutulmaktadır.

Yaşlılıkla görülen Tip II osteoporozda ise azalmış kalsiyum alımı ve emilimi
ile D vitamini eksikliği söz konusudur. 70 yaşın üzerindeki kadınların %25'inde, 80 yaşın üzerindeki kadınların yaklaşık yarısında omurga kırıkları görülmektedir. Tüm kalça kırıklarının ise %90' ı 70 yaşın üzerinde görülmektedir. İnsan ömrünün uzadığı göz önüne alındığında bu istatistiki bilgilerin önemi açıkça ortaya çıkmaktadır. Yaşam kalitesinin bozulması ve hastane masrafları gözönüne alındığında osteoporoz konusunun önemli bir halk sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır. Kemik dokusunun temel minerali olan kalsiyumun yaşlanma ve menopozdaki östrojen eksikliği sonucu kalıcı olarak kaybedilmesidir. İlk 5-8 yılda kemik kaybı ortalama yılda % 4-8 iken daha sonra kısmen azalarak kadın her yıl kemik dokusunun yaklaşık % 1'ini kaybeder ve 75 yaşına geldiğinde ortalama olarak 35 yaşındaki kemik dokusunun % 30'unu kaybetmiş olur. Bunun bağlı olarak menopozla beraber hızla artan kemik erimesi sonucu sessiz omurga kırıklarıyla bel ağrıları, boyda kısalma ve kamburluk ortaya çıkar. Menopozdan sonra bir kadında boy 65 yaşına kadar ortalama 4 cm, 75 yaşına kadar 9 cm. kısalır. Omurga kemiklerindeki çökme kırıklarına bağlı olarak ortaya çıkan kamburluk ve göğüs kafesinin kemik yapısının bozulması sonucu hastada solunum sıkıntısı gelişebilir. Kadınlar menopozda çarpma düşme sonucu kalça,el bileği ve diğer kemik kırıklarına da daha kolay maruz kalabilirler. Bu kırıklardan en ciddi olanı kalça kırığıdır ve kalça kırığından sonra hastalardan %12-20'si 2 yıl içinde kaybedilmektedir. Kalça kırığı geçirmiş hastaların geriye kalanlarının bir kısmı sürekli bakıma ihtiyaç duymaktadırlar.

Kemik erimesine zemin hazırlayan risk faktörleri,
-Çok çocuk doğurma
-Sigara,alkol kullanımı
-Beslenme bozuklukları (kalsiyumdan fakir diyet)
-Güneş banyosu alışkanlığının olmaması
-Spor yapma alışkanlığının olmaması
-Uzun süre yatağa bağlı kalmaya neden olan hastalıklar
-Bazı endokrin (hormonal ) bozukluklar (hiperparatiroidi, hipertiroidi (guatr),böbrek üstü bezinin aşırı çalışması veya steroid hormonlarının ilaç olarak uzun süreli alımı vb.)
-Bağ dokusu hastalıkları (Romatoid artrit, sarkoidoz), siroz, böbrek hastalıkları,erken menapoz
-Genetik faktörler (ailede osteoporoz varlığı)



Korunma Yolları
Doğal olarak hayat kalitesini etkileyen hatta insanları yatağa bağımlı bile kılan bu hastalıktan korunma yolları mevcuttur.Östrojen kalsiyum kaybını engelleyerek kemiklerin yapısını korur. 30 yaşından sonra kemiklerden kalsiyum kaybı başlar, kemikler incelir ve zayıflar. Osteoporoz denen bu süreç menopozdan sonra belirgin bir şekilde hızlanır. Menopozdan sonra erken dönemde kemik kaybı hızlıdır ve östrojen tedavisi ile kemik kitlesi korunabilir. Eğer menopozdan sonra östrojen tedavisine başlamak için bir veya iki yıl beklenirse kaybedilen kemik kitlesini yerine koymak mümkün olmaz. Bu nedenle kemik kaybı bu aşamaya gelmeden östrojen tedavisine başlanması gerekir. Süt ürünleri kalsiyumdan zengindir. Menopozda sadece kalsiyum alımı kemik kaybını engellemez, fakat kalsiyum östrojenle birlikte alınırsa kemik kaybı azalır. Düzenli egzersiz, kemik yoğunluğunun korunmasına yardımcı olur. Östrojen tamamlama tedavisinin özellikle menopozdan hemen sonra başlandığında kemik kaybını durdurduğu bilinmektedir. Östrojen aynı zamanda kalp hastalığı riskini ve menopoza bağlı diğer bulguları azaltır. Doktorunuz sizin için uygun olan östrojen dozunu ve kullanım şeklini belirler.

Östrojen kullanımını sınırlayan bazı durumlar vardır:
· Meme kanseri
· Rahim kanseri
· Karaciğer hastalığı
· Safra kesesi hastalığı
· Kanın pıhtılaşma bozuklukları
· Nedeni bilinmeyen vajinal kanama
Bu durumlardan herhangi birisi mevcut ise menopoza bağlı bulguları tedavi etmek için doktorunuza alternatif metotları danışınız. Öncelikle menopoz dönemine girmiş hanımların düzenli egzersiz yapmaları, bol kalsiyum içeren gıda maddelerini tüketmeleri gerekmektedir. Eğer kullanılıyorsa muhakkak sigarayı bırakmak gerekmektedir.

Egzersiz
Her gün 30 dakikalık yürüme ve basit ağırlık kaldırma, kas güçlendiren hareketler ilaçlar kadar önemlidir.Yaz aylarında güneş ışığından (ultra-viole) faydalanmak için düzenli güneşlenme yararlıdır.Kırık oluşmuşsa uygun tedavi yapılır ve fizik tedavi ile rehabilitasyon sağlanır. Kırıklara bağlı ortaya çıkan kamburluk nedeniyle oluşan ağrı ve solunum sıkıntısı için fizik tedavi ve uygun atellerle hastaya yardımcı olunmaya çalışılır. Kırıkların oluşumunun önlenmesi için ev hastaya göre yeniden düzenlenmelidir. Merdiven kenarlarına, banyo ve tuvalete tutunacak kollar yapılır. Elektrik kesilmesi anında oluşabilecek çarpma ve düşmeleri önlemek için özel pilli veya jeneratörlü lambalar merdivenlere yerleştirilebilir.Yerlerdeki kaygan örtü malzemeleri (halı,kilim vb) sabit hale getirilebilir.

Östrojenin yan etkileri

Östrojene bağlı bulantı görülebilir. Östrojen uykudan önce alındığında veya cilde yapıştırılan tipleri kullanıldığında bu sorunla karşılaşılmaz. Östrojen kullanımı sırasında görülen diğer bir yakınma ise memelerde ki gerginliktir.Son yıllarda gelişen ilaç teknolojisiyle parelel olarak osteoporoz tedavisinde kullanılmaya başlanılan sentetik hormon algılayıcısı düzenleyici bir ajan olan raloxifen , özellikle yurtdışında osteoporozu önleme amacıyla çok kullanılmaktadır. Östrojene benzer olan bu yeni ilacın etki mekanizması kemik erimesini azaltarak kan -kalsiyum seviyesini yükseltmektedir. Raloxifen'in östrojene göre iki üstün yönü vardır. Birincisi rahim zarında kalınlaşma yapmayarak, ara kanamalarına neden olmaz ve rahim kanseri olma riskini artırmaz. İkincisi Raloxifen kullanan kadınlarda meme kanseri görülme riskini azaltır. Bunların dışında yapılan bazı çalışmalarda kandaki kötü huylu kolesterol seviyesini azaltarak, kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu etkisi gösterilmiştir. Tüm bu özelliklerden dolayı hormon replasman tedavisine uyum sağlayamayan veya uygulanması sakıncalı olan menopoz dönemindeki kadınlar için alternatif bir tedavi seçeneğidir

Menepozun Tanımı, Tedavisi

Gönderen İsmet zaman: 00:08 0 yorum
Kadın hayatının ortalama olarak üçte biri menopoz döneminde geçer. Menopoza girme yaşı tüm dünyada ve antik çağlardan beri fazla değişme göstermemiştir ve ortalama 45-55 civarındadır. 40 yaştan önce menopoza girmek, "erken menopoz " olarak tanımlanmaktadır. Menopoz genellikle hayatın doğal bir aşaması olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de menopoz, kadın hayatının yumurtlama fonksiyonlarının sonlandıktan sonraki doğal bir aşamasıdır. Ancak menopozda oluşan bazı değişiklikler kadının hayatını derinden ve öylesine olumsuz etkiler ki bu durum pek çok hastalıkların ortaya çıkmasına ve kadının yaşam kalitesinin azalmasına neden olur. Bu gün menopoz olumsuz etkileri önlenmeye ve tedavi edilmeye çalışılan bir hastalık gibi kabul edilmektedir. Menopozun kadın hayatının doğal bir parçası olması nedeniyle hiç bir şey yapmadan izlenmesi artık eskilerde kalmıştır. Özellikle kadın yumurtalık hormonlarının laboratuar koşullarında üretilip kullanılmaya başlanmasıyla bu kavram daha da ön plana çıkmıştır. menopozda azalan yumurtalık hormonlarının yerine konmasıyla menopoza ait tüm olumsuz değişiklikler ve hastalıklar kolaylıkla önlenebilmekte veya en aza indirgenebilmektedir.

Menopozdaki temel değişiklik kadınlık hormonu olan östrojenin yumurtlamanın durması sonucu azalmasıdır. Böylece kadında,

- Ateş basma, terleme, çarpıntı, uykusuzluk, sinirlilik, (ruhsal çöküntü) depresyon, unutkanlık, halsizlik, çabuk sinirlenme
- Bazen cinsel istekte (libido) azalma
- Kemik erimesi (Osteoproz)
- Damar sertliği (ateroskleroz) gelişme eğilimi
- Cinsel organlarda çekilme (atrofi), kuruluk, ağrılı ilişki
- İdrar kaçırmaya kadar varan idrar yollarında atrofi

ortaya çıkmaktadır.

Kadınlar bir sabah uyandıklarında kendilerini menopoza girmiş olarak bulmazlar. Menopoz 20 yıl süren değişikliklerin tam ortasındaki dönemdir. 40 yaşından sonra kadınlarda önce yumurtlamanın azalmasına bağlı olarak düzensiz adet kanamaları, aralıklı ateş basma ve terlemeler, psikolojik değişiklikler ortaya çıkmaya başlar. Daha sonra yakınmalar giderek artar ve adet tamamen kesilir. Bu dönemde 1 yıl adet kanamalarının olmaması menopoz tanısı için yeterlidir. 6 aydan daha fazla adet gecikmeleri araştırılıp kandaki östrojen ve yumurtlamayı uyaran hormon (FSH) seviyeleri ölçülerek kesin tanı konulur. Ancak adet düzensizlikleri veya düzensiz kanamalar menopoza giriyorum düşüncesiyle normal karşılanmamalı; hasta doktoruna başvurarak bu değişikliklerin gebelik ve kadın cinsel organlarının kanserlerinde de görülebileceği göz önünde tutularak bu hastalıklar dikkatle araştırılmalıdır.

MENOPOZDA KALP VE DAMAR HASTALIKLARI

Menopozda östrojen hormonunun azalması ile kadınlarda bu hormonun kalp damar hastalıklarından koruyucu etkisi ortadan kalktığından damar sertliği ve kalp krizi riski % 60 artar. Yapılan çalışmalar sonucunda dışarıdan verilen östrojen hormonunun riski %25-50 oranında azalttığı bulunmuştur. Östrojen hormonu kandaki zararlı yağları azaltırken yararlı yağları artırmaktadır. Östrojen direk olarak damarlar üzerinde de gevşetici, olumlu bir etkiye sahiptir. Kandaki pıhtılaşma faktörleri ve fibrinojenin de östrojen kullananlarda daha az olduğu bulunmuş ve kalp krizinden koruyucu etkinin damar yatağı içinde pıhtı oluşumu riskinin azalmasına da bağlı olduğu bildirilmiştir.

MENOPOZDA KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ)

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 25 milyon kadının sorunu olan menopoz sonrası Osteoproz kabaca kemik dokusunun temel minerali olan kalsiyum'un yaşlanma ve menopozdaki östrojen eksikliği sonucu kalıcı olarak kaybedilmesidir. İlk 5-8 yılda kemik kaybı ortalama yılda %4-8 iken daha sonra kısmen azalarak kadın her yıl kemik dokusunun yaklaşık %1'ini kaybeder ve 75 yaşına geldiğinde ortalama olarak 35 yaşındaki kemik dokusunun %30'unu kaybetmiş olur. Buna bağlı olarak menopozla beraber hızla artan kemik erimesi sonucu sessiz omurga kırıklarıyla bel ağrıları, boyda kısalma ve kamburluk ortaya çıkar. Menopozdan sonra bir kadında boy 65 yaşına kadar ortalama 4 cm, 75 yaşına kadar 9 cm kısalır. Omurga kemiklerindeki çökme kırıklarına bağlı olarak ortaya çıkan kamburluk ve göğüs kafesinin kemik yapısının bozulması sonucu hastada solunum sıkıntısı gelişebilir. Kadınlar menopozda çarpma düşme sonucu kalça,el bileği ve diğer kemik kırıklarına da daha kolay maruz kalabilirler. Bu kırıklardan en ciddi olanı kalça kırığıdır ve kalça kırığından sonra hastalardan %12-20'si 2 yıl içinde kaybedilmektedir. Kalça kırığı geçirmiş hastaların geriye kalanlarının bir kısmı sürekli bakıma ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle ABD'de yapılan yıllık tedavi ve rehabilitasyon harcamalarının tutarı 20 milyar doları bulmakta ve bu rakam her yıl giderek artmaktadır. Korunma bu açıdan en ekonomik, en insancıl ve en kolay yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Kemik erimesine zemin hazırlayan risk faktörleri:

- Çok çocuk doğurma
- Sigara, alkol kullanımı
- Beslenme bozuklukları (kalsiyumdan fakir diyet)
- Güneş banyosu alışkanlığının olmaması
- Spor yapma alışkanlığının olmaması
- Uzun süre yatağa bağlı kalmaya neden olan hastalıklar
- Bazı endokrin (hormonal) bozukluklar (hiperparatiroidi, hipertiroidi(guatr), böbrek üstü bezinin aşırı çalışması veya steroid hormonlarının ilaç olarak uzun süreli alımı vb.)
- Bağ dokusu hastalıkları(Romatoid arterit, sarkoidoz) ,siroz,böbrek hastalıkları,erken menopoz
- Genetik faktörler (ailede Osteoproz varlığı)

MENOPOZDA İDRAR YOLLARI DEĞİŞİKLİKLERİ

Östrojen hormonunun eksikliği kadınlık organlarına komşuluğu ve fizyolojik beraberliği nedeniyle idrar yolları ve mesane fonksiyonlarını da etkiler. Vajen ve idrar deliği (üretra) destek dokuları zayıflar, mesane fonksiyonları bozularak idrar kaçırma varsa artabilir veya ortaya çıkabilir. Bu dönemde mesane fıtıklaşması, atrofiye bağlı rahim (uterus) ve vajina sarkmaları da idrar kaçırmanın bir nedeni olabilir. Ancak menopozda görülen idrar kaçırmanın en sık nedeni mesanenin zamansız kasılmasına bağlı olan aşırı aktivitedir (detrusor instability). Bu hastalar genellikle sıkıştıklarında yetişemeyip tuvalet kapısında idrarlarını kaçırırlar. Menopoz öncesi dönemde kadınların %10'unda görülen bu durum menopozdan sonra %20-30'unda rastlanır. Vajinal veya ağızdan uygulanan östrojen hormonu yakınmaları azaltır veya düzeltir.

MENOPOZ TANI VE TEDAVİSİ

Menopozun olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesinin en önemli ön koşulu tanısının en erken aşamada konulup erken tedaviye başlanmasıdır. Çünkü menopozdaki kayıplar ilk yıllarda en fazladır. Menopoz temel olarak yumurtlamanın durması (doğal) veya yumurtalıkların alınması (cerrahi) veya çalışamayacak kadar hasar görmesine bağlı olarak ortaya çıkar. 40 yaşından sonra 1 yıl süreyle adet görmeyen ve yakınmaları da olan bir kadın başka araştırma yapılmaksızın menopozda kabul edilebilir. menopoza geçiş döneminde, gebelik ve düzensiz kanamaya neden olan kötü huylu hastalıklar ayırt edilmelidir. Bunun için seyrek adet gören, ateş basma, çarpıntı, terleme ve psikolojik değişiklikleri olan bir kadının adetin 3. günü alınan kanında, yumurtalıkları uyaran hormon (FSH,LH) düzeyleri artmışsa tanı daha kesin ve erken konmuş olur ve tedaviye de hemen başlanabilir. Düzensiz (genellikle seyrek) adet gören bir kadında FSH 40 pg/ml üzerinde ise menopoz tanısı kesinlikle konur. FSH değerinin 25-40 pg/ml arasında olması halinde menopoza giriş sürecinin başladığı ancak seyrek de olsa yumurtlama ve gebelik de olabileceği düşünülür. Ancak her durumda gebelik ve düzensiz kanamaya neden olan diğer hastalıklar gebelik testi, ultrasonografi ve endometrial biyopsi (kürtaj) vb ile araştırılmalıdır.

HORMONLA TEDAVİ

Başlıca bozukluk veya eksiklik östrojen hormonun azalması olduğundan, temel tedavi de östrojen hormonu vermektir. Tanı konur konmaz eğer hasta için sakıncaları yoksa;

- Ağızdan
- Cilde yapıştırılan bantlar veya sürülen jellerle
- Vajinal yolla


östrojeni yerine koyma tedavisine başlamak esastır.

Hormon kullanımına engel oluşturan durumlar:

-
Yeni kalp krizi (miyokard enfarktüsü) geçirmiş olanlar
- Geçici iskemik atak
- Geçirilmiş inme (serebrovasküler olay), beyin damar tıkanıklıkları
- Karaciğer fonksiyonlarının bozuk olması
- Östrojen ile ilerleyen tümör varlığı (Meme ,rahim)
- Tromboemboli (damar içi pıhtılaşma ile damar tıkanıklığı)

Dikkatli ve kontrollü kullanılacak durumlar:

-
Kalpte iskemik hastalık (damar sertliğine bağlı beslenme bozukluğu)
- Hipertansiyon(yüksek tansiyon)
- Safra kesesi hastalıkları ve taş
- Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı)
- Hiperlipemi (kanda yağ,kolesterol, oranının yüksek olması)
- Migren tipi baş ağrıları
- Myom (rahimde tümör)

Hormon tedavisine başlanmadan önce, bu ilaçların olası yan etkileri ve uzun yıllar kullanılmasına bağlı ortaya çıkabilecek durumlar hasta tarafından bilinerek, ön hazırlıklar yapılmalıdır.

Ön araştırmalar:

- Genel vücut ve jinekolojik muayene, tansiyon, kilo,ağırlık ölçümü
- Karaciğer fonksiyonları (kandaki karaciğer enzimleri,yağlar,kolesterol ölçülür)
- Kan ve idrar tetkiki (genel kontrol)
- Servikal smear (Rahim ağzı kanserini araştırmak için alınan sürüntü)
- Mamografi (Meme kanseri taraması)
- Endometrial biyopsi ve/veya vajinal ultrason ile endometrial kalınlık ölçümü (rahim kanserini tarama)
- Açlık Kan Şekeri (Şeker hastalığı araştırılması)
- Elektrokardiyografi (Kalpte kriz veya beslenme bozukluğu araştırılması)
- Gerekirse kemik yoğunluğu ölçümleri (kırıkları önlemek ve diğer ilaçların gerekliliğinin araştırılması için)

Bu tetkikler hastanın durumuna göre en az 1 yıl aralıklarla tekrarlanır.

HORMONSUZ TEDAVİ

Genellikle direkt olarak menopoza karşı değil, oluşturduğu hastalıklara (Osteoproz vb ) karşı kullanılan ilaç ve yöntemleri içerir.

- Kalsiyum desteği
- Bifosfonatlar
- D Vitamini

Diyet

Kalsiyumdan zengin diyet esastır. Süt, yoğurt, peynir vb diyetle kemik kaybı önlenmeye çalışılır.

Egzersiz

Her gün 30 dakikalık yürüme ve basit ağırlık kaldırma, kas güçlendiren hareketler, ilaçlar kadar önemlidir. Yaz aylarında güneş ışığından (ultra-viole) faydalanmak için düzenli güneşlenme yararlıdır.

OLUŞAN HASTALIKLARIN TEDAVİSİ

Amaç hastalıkların önlenmesi olmakla beraber önlenemediği zaman uygun tedaviler yapılır.

Kemik Erimesi

Kırık oluşmuşsa uygun tedavi yapılır ve fizik tedavi ile rehabilitasyon sağlanır. Kırıklara bağlı ortaya çıkan kamburluk nedeniyle oluşan ağrı ve solunum sıkıntısı için fizik tedavi ve uygun aletlerle hastaya yardımcı olunmaya çalışılır. Kırıkların oluşumunun önlenmesi için ev, hastaya göre yeniden düzenlenmelidir. Merdiven kenarlarına, banyo ve tuvalete tutunacak kollar yapılır. Elektrik kesilmesi anında oluşabilecek çarpma ve düşmeleri önlemek için özel pilli veya jeneratörlü lambalar merdivenlere yerleştirilebilir. Yerlerdeki kaygan örtü malzemeleri (halı, kilim vb.) sabit hale getirilebilir.

İdrar Kaçırma

Mesane boynunun sarkmasına veya mesane aktivitesinin artmış olmasına (detrusor instabilitesi) göre değişir. Mesane boynu harekeliliğinin arttığı durumlarda cerrahi; mesane kasının zamansız kasılmasına bağlı idrar kaçırmalarda ilaç,fizik tedavi ve/veya mesanenin elektrik simülasyonuna dayalı tedaviler uygundur. Hangi tedavinin yapılacağına konunun uzmanı bir hekim tarafından yapılan muayene, laboratuar ve ürodinamik (mesanenin dolum, işeme ve kaçırma basınçlarını bilgisayarla kaydı) gibi çalışmalarla karar verilmelidir. İyi seçilmemiş hastalarda tedavi idrar kaçırmayı düzeltmeyeceği gibi artışına neden olabilir.

PSİKOLOJİK SORUNLAR

Özellikle ilk yıllarda kadınlarda adetten kesilme,ateş basma ,terleme ,çocuk doğurma yeteneğini kaybetme gibi bozukluklar eksik kadınlık, izolasyon, depresyon, içe kapanma, uykusuzluk, aşırı sinirlilik ve saldırganlığa neden olabilir. Bu durumda bir psikiyatrisin öneri ve tedavisine gerek vardır. Alışmaya çalışmak sorunu derinleştirebilir.

Cinsel Sorunlar

Cinsel istek menopozdan etkilenmez. Cinsellik kadında öğrenilebilen bir davranıştır. Genel olarak gebelik korkusunun ortadan kalkması, profesyonel hayattan (kariyer, para kazanma vb) kaynaklanan kaygıların azalması, çocuklarının büyümüş olmasıyla azalan fiziksel bağımlılık, yılların oluşturduğu deneyimler, eşlerin birbirini daha iyi tanımaları sonucu kadının menopozdaki cinsel hayatının daha da renklenmesi son derece doğaldır. menopoza girerken ortaya çıkabilecek depresyon ataklarında ve uyum döneminde cinsel istekte (libido) bir miktar azalma olacağını bilerek paniğe kapılmadan uygun danışma ve tedavilere başvurmak en akılcı yoldur. Aksi takdirde eksik kadınlık, değersizlik, hastalıklı olma duygularıyla cinsel istek azalmaları uzun sürebilir veya kalıcı olabilir. Cinsel istek azalmadan menopozda vajen girişi ve vajinada çekilme (atrofi) ve kuruluk nedeniyle ağrılı ilişki ve buna bağlı bir isteksizlik ortaya çıkabilir. Bu tür durumlarda lokal hormon veya kayganlaştırıcı jel uygulamalarıyla sorun çözülür. Unutmayınız "Hayat kırkında başlar".

Menopoz ve Aile

Menopoz kadının tek başına üstesinden gelmesi zor bir problemdir. Eş ve çocuklar bu dönemde kadına yardımcı ve anlayışlı olmalıdır. Bir kadın menopozu en kolay yakınlarının destek ve telkinleriyle karşılar. Bu destek ve telkinler psikolojik, bilgilendirme veya tedaviye devamı sağlamak şeklinde olabilir.

Menepoz Nedir

Gönderen İsmet zaman: 00:03 0 yorum
Kadın hayatının ortalama olarak üçte biri menopoz döneminde geçer. Menopoza girme yaşı tüm dünyada ve antik çağlardan beri fazla değişme göstermemiştir ve ortalama 45-55 cıvarındadır. 40 yaştan önce menopoza girmek "erken menopoz " olarak tanımlanmaktadır. Menopoz genellikle hayatın doğal bir aşaması olarak kabul edilmektedir.

Gerçekten de menopoz, kadın hayatının yumurtlama fonksiyonlarının sonlandıktan sonraki doğal bir aşamasıdır. Ancak menopozda oluşan bazı değişiklikler kadının hayatını derinden ve öylesine olumsuz etkiler ki bu durum pek çok hastalıkların ortaya çıkmasına ve kadının yaşam kalitesinin azalmasına neden olur.Bu gün menopoz olumsuz etkileri önlenmeye ve tedavi edilmeye çalışılan bir hastalık gibi kabul edilmektedir.

Menopozun kadın hayatının doğal bir parçası olması nedeniyle hiç bir şey yapmadan izlenmesi artık eskilerde kalmıştır.Özellikle kadın yumurtalık hormonlarının laboratuar koşullarında üretilip kullanılmaya başlanmasıyla bu kavram daha da ön plana çıkmıştır. Menopozda azalan yumurtalık hormonlaının yerine konmasıyla menopoza ait tüm olumsuz değişiklikler ve hastalıklar kolaylıkla önlenebilmekte veya en aza indirgenebilmektedir.

Menopozdaki temel değişiklik kadınlık hormonu olan östrojenin yumurtlamanın durması sonucu azalmasıdır.Böylece kadında
-Ateş basma,terleme,çarpıntı
-Uykusuzluk,sinirlilik,(ruhsal çöküntü) depresyon,unutkanlık,halsizlik,çabuk sinirlenme
-Bazan cinsel istekte (libido) azalma
-Kemik erimesi(osteoporoz)
-Damar sertliği (ateroskleroz) gelişme eğilimi
-Cinsel organlarda çekilme(atrofi) ,kuruluk,ağrılı ilişki
-İdrar kaçırmaya kadar varan idrar yollarında atrofi ortaya çıkmaktadır.

Kadınlar bir sabah uyandıklarında kendilerini menopoza girmiş olarak bulmazlar.Menopoz 20 yıl süren değişikliklerin tam ortasındaki dönemdir.40 yaşından sonra kadınlarda önce yumurtlamanın azalmasına bağlı olarak düzensiz adet kanamaları,aralıklı ateş basma ve terlemeler,psikolojik değişiklikler ortaya çıkmaya başlar.Daha sonra yakınmalar giderek artar ve adet tamamen kesilir. Bu dönemde 1 yıl adet kanamalarının olmaması menopoz tanısı için yeterlidir. 6 aydan daha fazla adet gecikmeleri araştırılıp kandaki estrojen ve yumurtlamayı uyaran hormon (FSH) seviyeleri ölçülerek kesin tanı konulur. Ancak adet düzensizlikleri veya düzensiz kanamalar "menopoza giriyorum" düşüncesiyle normal karşılanmamalı; hasta doktoruna başvurarak bu değişikliklerin gebelik ve kadın cinsel organlarının kanserlerinde de görülebileceği göz önünde tutularak bu hastalıklar dikkatle araştırılmalıdır.

MENOPOZDA KALP VE DAMAR HASTALIKLARI

Menopozda estrojen hormonunun azalması sonucu, bu hormonun koruyucu etkisi ortadan kalktığından kalp-damar sistemi hastalıklarında %60’a varan artışlar görülmektedir. Önceleri kalp-damar hastalıklarından korunmak ve ateroskleroz oluşumunu önlemek veya geciktirmek için menapozda estrojen tedavileri önerilirken, son zamanlarda tamamlanan büyük bazı araştırmaların ( WHI , One-million Women Study) sonucu bu tedavinin faydalı olmadığı hatta kalp-damar sistemini daha da olumsuz etkileyebileceğini göstermektedirler. Daha önce kalp-damar hastalığı olanlarda, bunun düzelmesi için hormon kullanımının faydasız hatta var olan hastalığın seyrini daha da kötüleştirebileceğini bildiren araştırma sonuçları vardır.

Kısaca menopozda kalp-damar hastalıklarından korunmak için kardioloji kliniklerinin önerdiği diyet, egzersiz, kolesterolu düşüren ilaçlar (statinler) kullanılmalı,menapozda hormon replasman tedavisi (estrojen ) bu amaçla kullanılmamalıdır.


MENOPOZDA KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ)

Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 25 milyon kadının sorunu olan menopoz sonrası osteoporoz kabaca kemik dokusunun temel minerali olan kalsiyum'un yaşlanma ve menopozdaki östrojen eksikliği sonucu kalıcı olarak kaybedilmesidir.İlk 5-8 yılda kemik kaybı ortalama yılda %4-8 iken daha sonra kısmen azalarak kadın her yıl kemik dokusunun yaklaşık %1'ini kaybeder ve 75 yaşına geldiğinde ortalama olarak 35 yaşındaki kemik dokusunun %30'unu kaybetmiş olur.Bunun bağlı olarak menopozla beraber hızla artan kemik erimesi sonucu sessiz omurga kırıklarlarıyla bel ağrıları,boyda kısalma ve kamburluk ortaya çıkar.Menapozdan sonra bir kadında boy 65 yaşına kadar ortalama 4 cm ,75 yaşına kadar 9 cm kısalır.Omurga kemiklerindeki çökme kırıklarına bağlı olarak ortaya çıkan kamburluk ve göğüs kafesinin kemik yapısının bozulması sonucu hastada solunum sıkıntısı gelişebilir.Kadınlar menopozda çarpma düşme sonucu kalça,el bileği ve diğer kemik kırıklarına da daha kolay maruz kalabilirler.Bu kırıklardan en ciddi olanı kalça kırığıdır ve kalça kırığından sonra hastalardan %12-20'si 2 yıl içinde kaybedilmektedir.Kalça kırığı geçirmiş hastaların geriye kalanlarının bir kısmı sürekli bakıma ihtiyaç duymaktadırlar.Bu nedenle ABD'de yapılan yıllık tedavi ve rehabilitasyon harcamalarının tutarı 20 milyar doları bulmakta ve bu rakam her yıl giderek artmaktadır.Korunma bu açıdan en ekonomik,en insancıl ve en kolay yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.Kemik erimesine zemin hazırlayan risk faktörleri,

-Çok çocuk doğurma
-Sigara,alkol kullanımı
-Beslenme bozuklukları (kalsiyumdan fakir diyet)
-Güneş banyosu alışkanlığının olmaması
-Spor yapma alışkanlığının olmaması
-Uzun süre yatağa bağlı kalmaya neden olan hastalıklar
-Bazı endokrin (hormonal ) bozukluklar (hiperparatiroidi,hipertiroidi(guatr),böbrek üstü bezinin aşırı çalışması veya steroid hormonlarının ilaç olarak uzun süreli alımı vb)
-Bağ dokusu hastalıkları(Romatoid artrit,sarkoidoz) ,siroz,böbrek hastalıkları,erken menapoz
-Genetik faktörler(ailede osteoporoz varlığı)

MENOPOZDA İDRAR YOLLARI DEĞİŞİKLİKLERİ

Östrojen hormonunun eksikliği kadınlık organlarına komşuluğu ve fizyolojik beraberliği nedeniyle idrar yolları ve mesane fonksiyonlarını da etkiler.Vajen ve idrar deliği (üretra) destek dokuları zayıflar, mesane fonksiyonları bozularak idrar kaçırma varsa artabilir veya ortaya çıkabilir.Bu dönemde mesane fıtıklaşması,atrofiye bağlı rahim(uterus) ve vajina sakmaları da idrar kaçırmanın bir nedeni olabilir.Ancak menapozda görülen idrar kaçırmanın en sık nedeni mesanenin zamansız kasılmasına bağlı olan aşırı aktivitedir(detrusor instability).Bu hastalar genellikle sıkıştıklarında yetişemeyip tuvalet kapısında idrarlarını kaçırırlar. Menapoz öncesi dönemde kadınların %10'unda görülen bu durum menapozdan sonra %20-30'unda rastlanır.Vajinal veya ağızdan uygulanan östrojen hormonu yakınmaları azaltır veya düzeltir.

MENOPOZ TANI VE TEDAVİSİ

Menopozun olumsuz etkilerinin en aza indirgenmesinin en önemli ön koşulu tanısının en erken aşamada konulup erken tedaviye başlanmasıdır.Çünkü menopozdaki kayıplar ilk yıllarda en fazladır.Menopoz temel olarak yumurtlamanın durması (doğal) veya yumurtalıkların alınması(cerrahi) veya çalışamayacak kadar hasar görmesine bağlı olarak ortaya çıkar.40 yaşından sonra 1 yıl süreyle adet görmeyen ve yakınmaları da olan bir kadın başka araştırma yapılmaksızın menopozda kabul edilebilir.Menopoza geçiş döneminde ,gebelik ve düzensiz kanamaya neden olan kötü huylu hastalıklar ayırt edilmelidir.Bunun için seyrek adet gören ,ateş basma,çarpıntı,terleme ve psikolojik değişiklikleri olan bir kadının adetin 3. günü alınan kanında, yumurtalıkları uyaran hormon(FSH,LH) düzeyleri artmışsa tanı daha kesin ve erken konmuş olur ve tedavi de hemen başlanabilir.Düzensiz (genellikle seyrek) adet gören bir kadında FSH 40 pg/ml üzerinde ise menopoz tanısı kesinlikle konur.FSH değerinin 25-40 pg/ml arasında olması halinde menapoza giriş sürecinin başladığı ancak seyrek de olsa yumurtlama ve gebelik de olabileceği düşünülür.Ancak her durumda gebelik ve düzensiz kanamaya neden olan diğer hastalıklar gebelik testi,ultrasonografi ve endometrial biopsi (kürtaj) vb ile araştırılmalıdır.

HORMONLA TEDAVİ

Başlıca bozukluk veya eksiklik östrojen hormonun azalması olduğundan ,temel tedavi de östrojen hormonu vermektir.Tanı konur konmaz eğer hasta için sakıncaları yoksa;
-Ağızdan
-Cilte yapıştırılan bantlar veya sürülen jellerle
-Vajinal yolla
östrojeni yerine koyme tedavisine başlamak esastır.
Hormon Kullanımına Engel Oluşturan Durumlar:
-Yeni kalp krizi(miyokard enfarktüsü) geçirmiş olanlar
-Geçici iskemik atak
-Geçirilmiş inme (serebrovasküler olay),beyin damar tıkanıklıkları
-Karaciğer fonksiyonlarının bozuk olması
-Östrojen ile ilerleyen tümör varlığı(Meme ,rahim)
-Tromboemboli (damariçi pıhtılaşma ile damar tıkanıklığı)
Dikkatli ve Kontrollü Kullanılacak Durumlar:
-Kalpte iskemik hastalık(damar sertliğine bağlı beslenme bozukluğu)
-Hipertansiyon(yüksek tansiyon)
-Safra kesesi hastalıkları ve taş
-Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı)
-Hiperlipemi (kanda yağ,kolesterol, oranının yüksek olması)
-Migren tipi başağrıları
-Miyom(rahimde tümör)
Hormon tedavisine başlanmadan önce,bu ilaçların olası yan etkileri ve uzun yıllar kullanılmasına bağlı ortaya çıkabilecek durumlar hasta tarafından bilinerek ,ön hazırlıklar yapılmalıdır.Ön araştırmalar:
-Genel vücut ve jinekolojik muyene,tansiyon ,kilo,ağırlık ölçümü
-Karaciğer fonksiyonları (kandaki karaciğer enzimleri,yağlar,kolesterol ölçülür)
-Kan ve idrar tetkiki( genel kontrol)
-Servikal smear(Rahim ağzı kanserini araştırmak için alınan sürüntü)
-Mammografi (Meme kanseri taraması)
-Endometrial biopsi ve/veya vajinal ultrason ile endometrial kalınlık ölçümü(rahim kanserini tarama)
-Açlık Kan Şekeri (Şeker hastalığı araştırılması)
-Elektrokardiografi (Kalpte kriz veya beslenme bozukluğu araştırılması)
-Gerekirse kemik yoğunluğu ölçümleri(kırıkları önlemek ve diğer ilaçların gerekliliğinin araştırılması için)
Bu tetkikler hastanın durumuna göre en az 1 yıl aralıklarla tekrarlanır.

HORMONSUZ TEDAVİ

Genellikle direkt olarak menopoza karşı değil ,oluşturduğu hastalıklara (osteoporoz vb ) karşı kullanılan ilaç ve yöntemleri içerir.
-Kalsiyum desteği
-Bifosfonatlar
-D Vitamini

DİYET

-Kalsiyumdan zengin diyet esastır.Süt ,yoğurt,peynir vb diyetle kemik kaybı önlenmeye çalışılır.
Bazı yiyeceklerin kalsiyum içeriği aşağıda gösterilmiştir.









BesinlerMiktarKalsiyum (mgr)

Süt


100 ml




Süt
































































































120


Yoğurt


100 ml


115


Yumurta (beyaz)


100 gr


11


Yumurta (sarısı)


100 gr


152


Peynir (yağlı)


100 gr


162


Peynir (yağsız)


100 gr


96


Çökelek (kuru)


100 gr


505


Gravyer (%8 tuzlu)


100 gr


1011


Kaşar Peyniri


100 gr


700


Koyun Eti


100 gr


10


Sığır Eti


100 gr


11


Tavuk Eti


100 gr


12


Kuru Fasulye


100 gr


144


Kuru Nohut


100 gr


150


Kuru Barbunya


100 gr


135


Ceviz


100 gr


99


Fındık


100 gr


208


Kara Lahana


100 gr


116


Kuru İncir


100 gr


126


Pestil


100 gr


86


Kivi


100 gr


100


Asma Yaprağı


100 gr


392


Bamya


100 gr


92


Ispanak


100 gr


93



EGZERSİZ

Her gün 30 dakikalık yürüme ve basit ağırlık kaldırma, kas güçlendiren hareketler ilaçlar kadar önemlidir. Yaz aylarında güneş ışığından (ultra viole) faydalanmak için düzenli güneşlenme yararlıdır.

OLUŞAN HASTALIKLARIN TEDAVİSİ

Amaç hastalıkların önlenmesi olmakla beraber önlenemediği zaman uygun tedaviler yapılır.

KEMİK ERİMESİ

Kırık oluşmuşsa uygun tedavi yapılır ve fizik tedavi ile rehabilitasyon sağlanır. Kırıklara bağlı ortaya çıkan kamburluk nedeniyle oluşan ağrı ve solunum sıkıntısı için fizik tedavi ve uygun aletlerle hastaya yardımcı olunmaya çalışılır. Kırıkların oluşumunun önlenmesi için ev hastaya göre yeniden düzenlenmelidir. Merdiven kenarlarına, banyo ve tuvalete tutunacak kollar yapılır. Elektrik kesintisi anında oluşabilecek çarpma ve düşmeleri önlemek için özel pilli veya jenaratörlü lambalar merdivenlere yerleştirilebilir. Yerdeki kaygan örtü malzemeleri (halı, kilim vb.) sabit hale getirilebilir.

İDRAR KAÇIRMA

Mesane boyunun sarkmasına veya mesane aktivitesinin artmış olmasına (detrusor instabilitesi) göre değişir. Mesane boyu hareketliliğinin arttığı durumlarda cerrahi; mesane kasının zamansız kasılmasına bağlı idrar kaçırmalarına ilaç, fizik tedavi ve/veya mesanenin elektrik stimulasyonuna dayalı tedaviler uygundur. Hangi tedavinin yapılacağına konunun uzmanı bir hekim tarafından yapılan muayene, laboratuar ve ürodinamik (mesanenin dolum, işeme ve kaçırma basınçlarının bilgisayarla kaydı) çalışmalarla karar verilmelidir. İyi seçilmemiş hastalarda tedavi idrar kaçırmayı düzeltmeyeceği gibi artışına neden olabilir.

PSİKOLOJİK SORUNLAR

Özellikle ilk yıllarda kadınlarda adetten kesilme, ateş basma, terleme, çocuk doğurma yeteneğini kaybetme gibi bozukluklar eksik kadınlık, izolasyon, depresyon, içe kapanma, uykusuzluk, aşırı sinirlilik, saldırganlığa neden olabilir. Bu durumda bir psikiyatrisin öneri ve tedavisine gerek vardır. Alışmaya çalışmak sorunu derinleştirebilir.
 

Kadın Hastalıkları, Rahim Hastalıkları, Akıntı, Adet Düzensizliği Copyright © 2010 Designed by Ipietoon Blogger Template Sponsored by Online Shop Vector by Artshare

mega holding nedir